30.11.2020 - 17:00 | Son Güncellenme:
AA
Darbe girişiminin ardından HSK kararıyla meslekten ihraç edilen bir idare mahkemesi hakimi hakkında, terör örgütü üyeliği suçundan ceza davası açıldı. Yargılama sonucu, delil yetersizliğinden beraatine karar verilen eski hakim, meslekten çıkarılmasına ilişkin HSK Genel Kurulunun 24 Ağustos 2016 tarihli kararının iptali istemiyle Danıştayda dava açtı.
Danıştay 5. Dairesi, oy birliğiyle davanın reddine karar verdi.
Dairenin gerekçesinde, FETÖ'nün, uzun vadeli bir projenin aşamalarını izleyerek kurduğu strateji doğrultusunda, kamu kurumlarında ve yargı organlarında demokratik devlet düzeninden ayrıksı ve ona paralel şekilde teşkilatlanmak suretiyle ülkenin bağımsızlığını, bütünlüğünü ve demokratik hukuk devletini tehdit edici, anayasal düzene sadakat yükümlülüğüne aykırı davranışlar gösteren bir yapılanma haline geldiği vurgulandı.
Gerekçede, üstün bir kamu gücü yetkisi niteliğindeki yargı yetkisini kullanan hakim ve savcıların, anayasa gereği tarafsız ve bağımsız olarak görev yapmaları, anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm vermeleri ve anayasal düzene sadakat göstermelerinin, hukuk devletinde demokratik toplum düzeninin korunması açısından büyük önem arz ettiği vurgulandı.
Dairenin gerekçesinde, yargı mensuplarının, yetki ve nüfuzlarını kullanarak örgütün amaçlarını gerçekleştirmesi için ya da örgütün talimatları doğrultusunda kendilerine veya başkalarına yarar sağlamak için birtakım hal ve hareketlerde bulunmak suretiyle demokratik anayasal düzene sadakat yükümlülüklerini ihlal ettikleri yönünde bir kanaat oluşması halinde örgüt ile irtibat ve iltisaklarının bulunduğunu söylemenin mümkün olacağı kaydedildi.
Somut olayda davacı hakkında silahlı terör örgütüne üyelik suçundan, delil yetersizliğinden beraat kararı verildiği belirtilen gerekçede, "davacının beraat etmiş olmasının, FETÖ/PDY ile iltisak ve irtibatının bulunup bulunmadığı yönünden farklı bir değerlendirme yapılmasına hukuki engel oluşturmayacağı, Daire tarafından yapılacak idari yargılama yönünden bunun bağlayıcılığının bulunmadığı" ifade edildi.
"DAVACININ FETÖ İLE SÜREGELEN BİR İLİŞKİ İÇERİSİNDE OLDUĞU SONUCUNA VARILMIŞTIR"
Davacı hakkında, "örgüt içinde yer aldığı"na ilişkin tanık beyanlarına yer verilen ve davacı tarafından tanık ifadelerine karşı herhangi bir beyanda bulunulmadığı aktarılan gerekçede, şu tespitler yapıldı:
"Davacının örgütün içinde yer aldığına, örgüt toplantılarına katıldığına ve diğer hususlara yönelik bu ifadelerin değerlendirilmesi sonucunda, davacının FETÖ ile süregelen bir ilişki içerisinde olduğu sonucuna varılmıştır. Bu durumda, davacının FETÖ ile iltisak ve irtibatı olduğu gerekçesiyle meslekten çıkarılmasına karar verilmesi suretiyle özel hayatına saygı hakkına yapılan müdahalenin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve anayasa anlamında durumun gerektirdiği ölçüde bir tedbir olduğu anlaşılmıştır.
Sonuç olarak dava dosyasında bulunan bilgi ve belgeler ile yer verilen açıklamalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde davacının, FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu ve bu nedenle demokratik anayasal düzene sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği anlaşıldığından davacının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin dava konusu kararda hukuka aykırılık görülmemiştir."