24.11.2017 - 02:30 | Son Güncellenme:
TÜRKER KARAPINAR Ankara
Terör örgütü DAEŞ üyeliğinden tutuklanarak cezaevine gönderilen “Ebu Hanzala” kod isimli Halis Bayancuk’un avukatı Emre B.’nin, yeni yılın ilk saatlerinde İstanbul Ortaköy’deki Reina gece kulübünde 39 kişiyi öldüren Özbek asıllı Abdülgadir Masharipov’u azmettirdiği iddiasıyla tutuklanan Yasser Mohamed Salem Radown’u 27 Kasım 2016’da Aydın geri gönderme merkezinden Ankara’ya getirdiği ortaya çıktı.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, yaşları 4 ile 7 arasında değişen 60 çocuğa Etimesgut Kazım Karabekir caddesindeki “Tevhid” dergisinde terör örgütü DAEŞ’in ideolojileri doğrultusunda sözde medrese eğitimi verdikleri, sohbet ve eğitim programları düzenledikleri tespit edilen 6’sı tutuklu 16 şüpheli hakkında DAEŞ terör örgütüne üye olmak suçundan dava açtı.
Hanzala’nın talimatı
İddianamede, şüphelilerin eğitimden dolayı herhangi bir ücret almadıklarını beyan ettikleri, ancak çocukların ailelerinden servis ücreti, piknik, ders, servis aracı satın alınması gibi gerekçelerle para aldıkları kaydedildi.
İddianamede, DAEŞ üyesi olduğu gerekçesiyle tutuklu bulunan Bayancuk’un da ayda bir kez buraya gelerek konuşma yaptığı kaydedildi.
İddianamede, Bayancuk’un avukatı tutuklu Emre B.’nin de DAEŞ tarafından düzenlenen toplantılara aktif olarak katıldığı belirtilirken, şüphelilerin toplantı yapılan adresleri gizlediği, katılımcılara konum gönderdiği belirtildi.
İddianamede, Emre B.’nin, Reina saldırısında 39 kişiyi öldüren Özbek asıllı Abdülgadir Masharipov’u azmettirdiği iddiasıyla tutuklanan Yasser Mohamed Salem Radown’u 27 Kasım 2016’da Aydın geri gönderme merkezinden Ankara’ya getirdiği de belirtildi. Reina saldırısıyla ilgili olarak tutuklanan Radown’un DAEŞ’in kadısı olduğu, Hanzala’nın talimatları doğrultusunda hareket ettiği ve Masharipov’u saldırıya ilişkin azmettirdiği iddia ediliyordu.
‘Medrese eğitimi!’
Şüphelilerin terör örgütü üyesi olmak suçundan cezalandırılması istenen iddianamede, DAEŞ’in Ankara yapılanmasıyla ilgili olarak şu değerlendirmeler yer aldı:
“Sözde medrese eğitimi adı altında küçük yaştaki çocuklara eğitim verdikleri, dini öğrenme adı altında dergide pazar günleri toplantı düzenledikleri, bu toplantılarda DAEŞ terör örgütünün yaşam ve eylem felsefesi olarak ‘CİHAT’ kavramının radikal yorumu ile sadece silahla olabileceği öğretisi ve devamında ‘ŞAHADET’ kavramının empoze edildiği, parlamenter sistem ve demokrasinin din dışı, zorba, baskıcı ve Allah’a şirk koşan yönetimler olduğundan bahisle ‘TAĞUT DEVLET’ olarak savaşılması gereken bir hedef olarak işlendiği değerlendirilmiştir.”