GündemCumhuriyetin çizgi ve tasarım imzası

Cumhuriyetin çizgi ve tasarım imzası

29.03.2020 - 07:00 | Son Güncellenme:

Türk grafik sanatının kurucusu İhap Hulusi Görey; Cumhuriyetin tasarım ve çizgiye dayalı kimliğinin oluşumunda önemli görev üstlendi. Atatürk’ün isteğiyle Türk alfabesinin kapağını tasarlayan Görey, Cumhuriyetin birçok kurumuna çeşitli çalışmalarıyla hizmet verdi...

Cumhuriyetin çizgi ve tasarım imzası

Ziraat Bankası, 29 Mart 1986’da gazetelere bir sanatçıyla ilgili ilan verdi. Milliyet’te 30 Mart 1986’da yayınlanan ilanda, bir afişin eşliğinde “Değerli sanatçı merhum İhap Hulusi Görey’i her zaman saygı ile anacağız” deniyordu. Bir bankanın bir sanatçı için verdiği bu ilanın arka planında, grafik ve afiş sanatının kurucusuna duyulan saygı yatıyordu.

Haberin Devamı

Cumhuriyetin çizgi ve tasarım imzası

İhap Hulusi Görey, uzun bir dönem grafik denince afiş denince akla gelen ilk isim oldu. Grafik sanatının Türkiye’deki sembolü gibiydi, büyük ustasıydı. Çizginin güç tahtının ortakları içinde yer alacağı yeni bir yüzyılın başlangıcından sadece 13 ay önce, 28 Kasım 1898 tarihinde Kahire’de dünyaya geldi. Mısır’da ünlü bir mimar ve aynı zamanda müteahhit olan Ahmet Hulusi’nin oğluydu. Belki de tasarımdaki yeteneğini genetik olarak babasından alıyordu. Dedesi Anadolu kökenli idi. Kemah’ta doğan asker dedesi, Mısır Hidivi’nin maiyetinde görev yapması nedeniyle bu ülkeye yerleşmişti. İlk ve orta tahsilini Kahire’deki İngiliz okullarında yaptı. 1920 yılında resim eğitimi görmek üzere Almanya’ya gitti. Önce Münih’te Heimann Schule atölyesinde üç yıl çalıştı. 1923’te düzenlenen Galatasaray Sergisi’ne Almanya’da yaptığı çalışmalarıyla katıldı. Daha sonra Kunstgewerbe Schule’ye devam ederek tahsilini tamamlayan İhap Hulusi, 1925’te İstanbul’a döndü.

Haberin Devamı

Devrimde yer aldı

1920 yılında Ankara’da Meclis toplanmış ve Kurtuluş Savaşı kurumsal düzeyde başlatılmıştı. 1923’te ise Milli Mücadele başarıyla kazanılmış ve yeni Türk Devleti kurulmuş ve Cumhuriyet ilan edilmişti. İhap Hulusi’nin Türkiye’de sanat macerası, onun gençlik yıllarında yeni kurulmuş olan Cumhuriyet ile birlikte başladı. Türk devrim tarihi içinde de çizimleri ile yer alacaktı. Yıllarca ilkokul birinci sınıflarında okutulan ALFABE’nin kapağını Atatürk’ün siparişi üzerine 1932 yılında tasarladı.

‘Memnun ve bahtiyarım’

Ender Merter, büyük sanatçıyı anlattığı yazısında onun mütevazı kişiliğini ve genç Cumhuriyet’e verdiği hizmetleri ise şöyle anlatıyor:

İhap Hulusi ‘Elli yıllık hayatımda, doğal olarak birçok zorluk yaşadım. Fakat bu zorluklara karşın, Türkiye’ye ilk renkli afiş resmini getirmiş bir ressam olarak memnun ve bahtiyarım’ demişti.

Cumhuriyetin çizgi ve tasarım imzası

Arapça, Almanca, İngilizce ve Fransızca bilmesi sebebiyle babası tarafından Dışişleri Bakanlığı’na girmesi istendi, ancak o memuriyeti reddetti. Akbaba dergisinde Munif Fehim ve Ramiz’le birlikte çalıştı. Daha sonra Afiş çalışmalarına ağırlık veren İhap Hulusi, afiş yaparken ‘Buluş’un önemine değinerek ‘Seyredenlerin ilgisini çekmeli düşündürmeli’ diye yorumladı.

Haberin Devamı

1929’da İstanbul’da ilk atölyesini kurduktan sonra Kulüp Rakısı etiketini ve Atatürk’ün siparişi üzerine Türk alfabesinin kapağını tasarlayan İhap Hulusi, Ziraat Bankası, İş Bankası, Yapı ve Kredi, Garanti, Sümerbank, Emlak Kredi, Türk Ticaret Bankası, Maliye Bakanlığı(tahviller), Türk Hava Kurumu, Kızılay, Yeşilay, Tariş, Zirai Donanım Kurumu ve birçok özel kuruluşa çeşitli çalışmalarıyla hizmet verdi. Tayyare Piyangosu ( Milli Piyango) idaresi için 45, Tekel idaresi için 35 yıl çalışan İhap Hulusi bu süreçte yurtdışında da adını duyurdu. Bayer’in afiş ve etiketleri, Mısır’ın Tekel İdaresi, Devlet Demir Yolları ve şehir hatlarına ait ilanları, ünlü İngiliz viskisi John Haigh’ın, İtalyanların Cinzano ve Fernet Brancası’nın afiş ve etiketleri İhap Hulusi tarafından yapıldı. Suluboya çalışmalarının yanı sıra, son yıllarında hat sanatını modernize ederek başarılı örnekler veren İhap Hulusi Görey 27 Mart 1986’da İstanbul’da hayata veda etti.”

Haberin Devamı

İhap Hulisi tanıtımını yaptığı hiçbir kurum tarafından sigortalanmadığı için son yıllarını Şişli’deki dairesinde sefalet içinde geçirdi. 27 Mart 1986’da İstanbul’da 88 yaşında yaşamını yitirdi.

‘Picasso ve Rodin kadar önemliydi’

Cumhuriyetin çizgi ve tasarım imzası

Sanatçı hakkında uzman bir isim olan Ender Merter, http://ihaphulusigorey.gen.tr sitesindeki “Ahçı Gitti Tadı Hala Damakta” başlıklı yazısında özetle şu ifadelere yer veriyor:

“Neredeyse son nefesine kadar kalem tutan ve iş yapan İhap Hulusi, Picasso ya da Rodin kadar önemli bir sanatçıydı. Doğumunun 100’üncü yılında (1998) yayınladığım Müsellesten Üçgene adlı kitabımda sizlere ‘niye İhap Hulusi’ diye aklınıza bir soru gelebilir demiş ve açıklamıştım. Şimdi ise bu sorunun üzerinden geçen onsekiz yıl içinde gerçekleştirdiğim birçok etkinlik ve yayınladığım kitaplarla büyük üstadı anlatmaya, genç neslimize bir nebze de olsa ülkemizde de Cumhuriyet öncesi ve sonrasında yaşamış uluslar arası kariyere sahip büyük bir üstadı bir kez daha hatırlatmaya çalıştım. O büyük üstad ki; şimdi iletişim dünyası dediğimiz 21. yüzyıla damgasını vuran en gözde sektörünün ilk renkli temsilcisi. O, aynı zamanda sanatçı ve psikolog, günlük yaşamın içinde yorgun düşmüş insanlara hitap eden, o sanat zevkini en derin manasıyla halk kitlelerine hissettiren bir mürebbidir.

Haberin Devamı

Yunan ve Roma’da olduğu kadar, doğu ülkelerinde de duvarlara resmi yazılar ve duyurular asma alışanlığı vardı. Kâğıt üzerine basılı afişlerin kökeni ise 15. yüzyıla dayanıyor. En eski afişler el yazmalarıydı. 1454 tarihli bu afişler Meryem Ana resmiyle süslüydü ve Fransa’da kilise kapılarında toplanan yardımlardan bahsediyordu. Reklâm amaçlı kullanılan afişlerse 19. yüzyılda ortaya çıktı.

Afiş sanatının Türkiye’ye girmesi ise Cumhuriyet’in ilk yıllarına rastlar. Afiş sanatının Türkiye’deki öncüsü ise hiç kuşkusuz İhap Hulusi Görey’dir. İhap Hulusi, döneminin kısıtlı teknolojik imkanlarına rağmen son derece yaratıcı ve yalın anlatımıyla dikkat çeken ürünler ortaya koymuştur.”

Başarısız bir nakil hikâyesi

Cumhuriyetin çizgi ve tasarım imzası

Türkiye’de böbrek nakli deyince akla hemen Profesör Mehmet Haberal gelir.

Türkiye’de ilk başarılı böbrek nakli, 3 Kasım 1975 yılında Mehmet Haberal tarafından Ankara’da yapıldı. Oysa Haberal’ın tarihe geçen bu başarısının öncesinde hazin bir tecrübe yaşanmıştı. 29 Mart 1968 tarihi, Türk tıp tarihinde not düşülecek derecede bahtsız bir gündü. Bu tarihte, ilk böbrek nakli İstanbul’da yapıldı. Beyoğlu Belediye Hastanesi’nde gerçekleşen operasyonda Erzincanlı Recep Ilgaz, böbreğini hemşehrisi Yusuf Özer’e bağışladı. Ameliyatı ise Dr. Atıf Taykurt yapacaktı. Atıf Taykurt ve ekibi, gazetelere verdikleri demeçte heyecandan uyuyamadıklarını söyleyerek “Allah bizi utandırmasın” demişlerdi. Sarılık olan Özer’in kan değerleri ve tansiyonu düşünce ikinci bir ameliyatla nakledilen böbrek, yaklaşık 20 gün sonra geri alındı. Özer, daha sonra kendisine takılan böbreğin bir akıl hastasından alındığını söyleyerek savcılığa suç duyurusunda bulunacaktı.