27.05.2018 - 01:30 | Son Güncellenme:
Gökçer Tahincioğlu - Ankara
Ligler bitti, şampiyonlar kupalarını aldı. En çok kendilerinin haksızlığa uğradığını söyleyen takımların sözleri kulaklarda. En büyük hüzün ise düşen takımlarda.
Ve o takımlardan birinin artık evi gibi olan Süper Lig’e veda etmesi, büyük takımlarla yaptığı maçlar dışındaki bir tek maçını izlememiş olanların bile içini yaktı; Gençlerbirliği.
Ankara’da, ayağına top değmiş hemen her çocuğun hayalidir kırmızı siyahlı forma.
90’lı yıllarda, Gençlerbirliği’nin örnek kulüp gösterildiği ilk zamanlarda, o altyapıya girme hayalini gerçekleştiren onlarca çocuktan biri de bendim.
Altyapı örnek olmasına örnekti ama o dönem kulübün ne çim sahaları, ne temiz soyunma odaları, ne de sosyal tesisleri vardı.
Maaş bile ödüyordu
Diğer altyapılar öylesine bir yokluk içindeydi ki, genç ve yıldız takımlarını bazı maçlara otobüsle götüren, hepsine tam takım forma giydiren, küçük bir aylık maaş bile ödeyen Gençlerbirliği farklıydı.
O zamanlar, genç ve yıldız takımlar, antremanlarını, kışın toprağına düştüğünüzde buzdan bacaklarınızın yarıldığı Anıtkabir’in karşısındaki Anıttepe’de yapardı.
Maç günü kulüp binasında toplanırdı çocuklar, Kızılay’dan çok değil 10 dakika yürüdüğünüzde, kulübün bulunduğu semte gelirdiğiniz, aslında başka bir kente; Maltepe.
Sabah çorbacıları, yanmaktan yorulmuş tozlu ışıkların günün ilk ışıklarına yenilmiş hüznü, o ışıkların altında Ankara pavyonlarının sadece gidenlerin tanıdığı şöhretlerinin Maltepe’deki fotoğrafçılarda çekilmiş, tahtayla çerçevelenmiş afişleri.
Ünlü olma hayallerini Maltepe’de kaybeden, “Misket” oynayarak hayatını kazananların tozlu afişlerde kalmış yüzleri.
İşte o geceyi yeni bitirmişlerin arasından geçip, Vehbi Koç Yurdu’nun altındaki kulüp binasına gelirdiniz.
Bacağa mentollü krem
Türkiye’nin altyapıya en çok yatırım yaptığı söylenen kulübünün imkanları da o dönemki Türkiye’nin varlıkları gibiydi işte.
Maç arasında yarım limon, bacağı ısıtmak için bolca sürülen mentollü krem kokusu ve Gençlerbirlikli olmanın ruhu.
Büyüklerin “kazanmanın her şey olmadığını” anlatan o hallerine inat, altyapıda kazanmak, o büyüklerden olabilmek için zorunluydu.
Başka takımlara benzemezdi Gençler.
19 Mayıs’ta A takımın maçı için top toplayıcı seçilirseniz anlardınız.
Tribündeki, o tribünü asla dolduramayan emektar bir avuç taraftarın en coşkulu tezahüratıydı; “Haydiiiii Gençler” nidası.
Onlar, kasalarını tribüne yerleştirip, üzerinde demlenerek maç izleyen, cefakar ve amatör kuşaktandı.
Efendi ama isyankâr
Sonuçta, okul takımına hakları yenip alınmayan çocukların kurduğu takımdı Gençler: Efendi ama isyankâr, edepli ama hakkının peşinde, renklerini bir anlatıya göre gönül almak için toplanmış gelinciklerin siyah ve kırmızısından alan, cumhuriyetin kurulduğu 1923’te soluk alıp vermeye başlayan.
Gençlerbirliği, efsane başkan İlhan Cavcav’ın vefatından sonraki ilk sezon, üstelik başkanlığını Cavcav’ın oğlu Murat Cavcav’ın üstlendiği ilk sezonda, üstelik İlhan Cavcav Sezonu’nda küme düştü.
Yıllardır küfrü tribünde yasaklayan, kızdığı hakeme “acemi hakem”, kızdığı eski futbolcusuna, “İstanbul’a gittin böyle mi oldun” diye bağıran, tribünleri tezahürata, “lütfen ayağa kalkar mısınız?” diye çağıran taraftar bölünmüş, daha ikinci haftadan, bir bölümü, önceki sezon takımı 8. yapan Teknik Direktör Ümit Özat’ı ve yönetimi istifaya çağırır hale gelmişti.
Daha ikinci hafta, “Bu takım küme düşer”, “Kasasında para kalmadı, bomboş futbolcular alındı, 20’yi aşkın adam aldılar para bitti, artık toparlanamayız” söylemleri başlamıştı.
Yönetim bölündü, kulüpte dedikodu hakim oldu.
Gönderildi, çağrıldı
3. hafta Özat’ın görevine son verildi ama teknik direktör değişikliği de sonuç vermedi.
Sonraki 10 haftalık periyotta takım 7 yenilgi aldı.
Taraftar, takımın düşeceğinden emindi. Yönetim, Özat’ı geri çağırdı ve alınan sonuçlar, 10 maçlık yenilmezlik serisi, “düşmeyiz” algısı yarattı.
Tam her şey rayına girdi deniliyordu ki Gençlerbirliği kabusla karşılaştı.
Gençlerbirliği ilk kez düşmüyor. Amatörden profesyonelliğe geçmeye uzun süre direnen, kent takımları karşısında zayıf kalan Gençler, 1970’lerde amatör liglere kadar düştü. 13 yıllık süreçten sonra 1. lige çıktı. 90’larda yeniden küme düştü ama gösterişli biçimde hemen çıktı.
Kırmızı-karaların 1959 yılındaki futbol takımı kadrosu.
‘Transferi ben yaptım’
Ancak bu kez korku büyük.
Taraftar ve kent desteği düşük Gençlerbirliği, tek adam olarak kulübü yöneten İlhan Cavcav’ın yokluğundaki ilk sezonda düştüğünden olacak, endüstrileşmiş bu ortamdan çok çekiniyor.
Peki Gençler neden futboldan çok saha dışı sorunlarla uğraştı, neden bölündü, neden bu kadar tepki vardı?
Başkan Murat Cavcav, açıklama yapmamayı tercih ediyor.
Cavcav’la birilkte, tepkilerin odağında yer alan, Gençler’in altyapısında yetişmiş son Teknik Direktör Ümit Özat’a göre ise asıl neden sevgisizlik.
Şunları anlatıyor Özat: “Benim Gençler’deki ikinci dönemimdi bu. Geçen sene son 10 yılın en iyi derecesini elde ettik ama bu Ümit’in başarısı sayılmadı. Sezon başı ise takımın yarısı dağılmıştı. Bu sezon Gençlerbirliği’nin verdiği en yüksek imza parası 500 bin eurodur. Ahmet Oğuz, Lukas Claro, Palitsevich, Alper Uludağ, Pogba...6’sının toplam maliyeti 1 milyon 400 bin euro. Bursaspor’da tek başına stoper Titi 1 milyon 200 bin euro alıyor.
Çok para harcadınız dedikleri bu. Bütün transferleri ben yaptım. İstediğimiz asıl oyuncuları maliyeti yüksek diye alamadık. İzlediğimiz başka isimler aldık. 10 maç seri yaptım ikinci gelişimde, bırakabilirdim. Galatasaray’ı yendik, bırakabilirdim. Malatya maçından sonra bıraktım, bıraktırmadılar. Biz rahmetliye olan vefamızdan dolayı, 3. hafta kapının önüne konulmamıza rağmen yine geldik. Paramız bitti diye diye bu takımı bu noktaya getirdiler. Şimdi 200 trilyonun olsa ne fayda.”
Başkent ekibinin tarihteki en özel futbolcularından Afrikalı golcü Andre Kona (2000)
‘Ele geçirme planları’
“Balık baştan kokar. Gençlerbirliği yönetiminde sevgi yok. Yönetimde birbirini seven 3 adam ya vardır ya yoktur. Bu işler rahmetliden sonra kulübü nasıl ele geçiririm diye planlayan insanların eylemlerinin sonucudur. Kulüpte başkanın akrabası olan birisi var. Rahmetliye, başkana demediğini bırakmıyor ama yönetimde. Her yöneticinin gömleğinin cebinde bir hoca adayı var. Bu Ümit Özat meselesi değil. Bu sene gelecek adam da 8 hafta ya durur ya durmaz. Başkanın bir söylemi vardı; ‘Ümit Özat’ı göndermekle hata yaptım’. Benden sonra gelen 10 maçtan 7’sinde mağlup olmadı mı? Dünyanın neresinde bir sene önce 8. olan insan 3. hafta gönderilir. Ben 750 bin TL’ye anlaşmıştım. Aldım, gittim. 1 trilyon 850 bin TL aldı 10 hafta için sonra gelen hoca. Alsın, benim derdim o değil ama tablo bu. İkinci gelişimde 1603 TL asgari ücret aldım ben. Aksini iddia ederlerse antrenörlüğü bırakırım.
‘Taraftar mesajı’
Gençlerbirliği’ni çok zor günler bekliyor. Maddi açıdan değil. Kasımpaşa maçından önce başkana, ‘keşke paramız bitseydi de küme düşmeseydik’ dedim. ‘Sorma ya’ dedi. Şimdi para bitti diyenler kına yaksınlar.”
“Bende mesajlar var taraftar gruplarından gelen. Para isteyenler. Zaten mahkemeye de verdim. Celasun geldi istedi. Sonra benim dostluklarımdan dolayı bana tavırlı olduğunu söylediler. Ben devre arasında yönetime dedim ki kombine biletleri kaldıralım. Takım kazanıyor bağırıyorlar ‘yönetim istifa.’ Bunların amacı başkan bıraksın gitsin. Gençlerbirliği onlara göre bacasız fabrika. Niyet bu. Bunu gerçek taraftarlara söylemiyoruz.
UEFA Kupası 4. Tur ilk maçında Gençlerbirliği, Valencia’yı Ankara’da Filip Deams’ın golüyle 1-0 yenmişti (2004).
10 maç yenilmezlik serisinin sonunda bile, ahlaksız bir yönetici var, başkanı arayıp ‘bunu gönderelim’ diyen. Bütün amaç Gençler’i nasıl ele geçiririm. Çünkü borcu yok kulübün. Rahmetliden intikam almak isteyenler kulübe bunları yaptı. Her sabah 9’da bana futbolcu öneren insan var. Sen niye teknik konuya karışıyorsun? Altyapıdan oyuncu çıkmadı diyorlar, 4 tane oyuncu var, ben çıkarttım. Sezon başından bu yana mukavelesinin uzatılması için tehdit eden futbolcuya kulüp prim verdi.”
‘Çok özel bir kulüp’
“Beni siyasi yerden vurmaya da çalıştılar. Bir gazeteci var, iki senede 300 twit atmış. Atmadığı iftira kalmamış. Fiziki görünümümü bile eleştirmiş. Meyhanede karşılaşıyoruz. Tedirgin görünce, ‘korkma, benden zarar gelmez’ diyorum. Sonra benim için ‘meyhaneci’ yazıyor. Meyhaneye gitmek suçsa senin ne işin var orada? Sonra da savcılığa gidip ‘başıma iş gelirse Özat’tandır’ diye dilekçe veriyor.
Ahlaksızlık yapma ya da delikanlı ol. Bir yönetici bana ses kaydı dinletiyor. Transfer hırsızlığı. Bunu açıkla diyorum, ‘kimseyle kötü olmayalım’ diyor. Bu hırsızlığı yapan da Sivas maçından sonra odada darbuka çaldı. Bunu bile ifşa etmiyorsan, başına her şeyin gelmesi müstehak. Bu kulüp çok özel bir kulüp ama iyi günler beklemiyor. Tek başıma yedi düvele karşı savaştım. Başka kulüpte asla yapmazdım.”
Taraftar, muhalefet ve etkili isimler anlatıyor - İlhan Cavcav’dan önceki efsane başkan Hasan Şengel: Bu yaşıma kadar Gençlerbirliği’nde böyle bir dönem yaşamadım. 8-10 kişilik bir akil insan grubuyla Murat Cavcav ve (başkan adayı) Arda Çakmak’ı çağırıp çözüm üretmek istiyorum. İyi bir yönetim ile her şey kısa zamanda toparlanır. - Başkan adayı Arda Çakmak: İlhan Başkan 22 Ocak 2017’de vefat etti. Murat Cavcav 18 Şubat’ta başkan oldu. O genel kuruldaki bilançoya göre, kasada 70 milyon vardı. Bu sene gelen para 50 milyon. 120 milyon eder. Biz Ekim ayında istifa ettiğimizde 20 milyon kalmıştı. Bu kulübün sadece yabancı oyunculara ödeyeceği aylık miktarı 800 bin euronun üzerindeydi. Murat Bey diyor ki “Kasamızda paramız vardır”. 1 lira mı 1 milyon lira mı? Kaç lira ödemen var. Mayısta kanunen genel kurul yapmalıydı. Murat Cavcav ne diyor; ‘benim başkanlığımda çıkacağız.’ Olağan Genel Kurul’u toplamayan bir başkan suç işlemektedir. Gençlerbirliği bir Mersin İdmanyurdu, Gaziantepspor olmasın diye çalışacağız. Bu takımları kim bu hale getirdiyse, Gençlerbirliği’ni de aynı dalaverelerle bu hale getirdiler. Öyle birileri başkanın etrafını sarıp kulübü bir meçhule götüremeyecek. ‘Yozlaşma had safhada’ - Alkarakalar taraftar grubundan Necdet Özkazancı: Sayın başkan, görevden alıp tekrar göreve getirdiği teknik direktör ile birlikte, uyarıları hiçe sayarak camiayı büyük bir felakete sürükledi. Mali açıdan çok büyük bir sıkıntıya girmiş durumdayız. Gitmeliler. Genel Kurul yapmadılar. 2 bin taraftarı zor topluyoruz; bölünme, gruplaşma ve yozlaşma had safhada… Yönetimden otobüs talep eden ve alan, rakip takım taraftarlarına ve kendi taraftarlarına küfredip saldıran kişilerin varlığı da çok üzücü. - Gençlerbirliği Genç Taraftarlar Derneği Başkanı Nedim Celasun: Sezon boyu sürekli gerginlik, stresle geçti. Kulübe karşı antipati oluştu. Değerler ayaklar altına alındı. Taraftarın bölünmesi için kirli eller devreye girdi. Mafyatik ilişkiler kullanıldı. Gençlerbirliği isyanla kurulmuş bir kulüptür. Kulüp yönetiminden bilet fiyatlarının ucuz tutulması ve maçlara çağrı çalışması yapılması dışında bir talebimiz olmadı. ‘Bırakmaya hazırım’ - 1923 Gençlerbirliği Taraftarlar Derneği Başkanı Oktay Ünsal: Tek ses olalım. Herkesin birleşeceği, her gruba yakın, abilik yapabilecek bir kişiye dernek başkanlığını bırakmaya hazırım. - Kara Kızıl Taraftar Grubu’ndan Ulaş Öztürk: İlhan Cavcav, kulübün tüm kurumsal kimliğini şahsında topladı, muhalif olma potansiyeli taşıyan herkesi uzaklaştırdı. O vefat edince, bocalama ve yıkım süreci başladı. Oğlu Murat Cavcav’a kendisinin bile inanıp güvenmediğini biliyoruz. Ümit Özat ile beraberce yarattıkları tabloyu telafi etmesi mümkün değil. Ruhsuz takım yaratıldı, transferde şaibe iddialarına yol açtılar, deplasman kaflesinde taraftar dövmek gibi utanç verici olaylara imza attılar. l ORHAN KEMAL ERKILIÇ Ankara |