27.05.2017 - 02:30 | Son Güncellenme:
Önder Yılmaz / Ankara
TBMM 15 Temmuz FETÖ Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu aylar süren çalışmaları sonrasında hazırladığı rapor dün açıklandı. Üç bölümden oluşan raporda, “siyasi ayağa” ilişkin herhangi bir tespit yer almazken, istihbarat zaafiyetine özel vurgu yapıldı. Cumhurbaşkanına bağlı istihbarat çatı birimi kurulması önerilen raporda, laikliğin ayrışmanın kaynağı haline getirildiği ve yeniden keşfedilmesi gerektiği ifade edildi. Raporda, imam hatip liselerinin geliştirilmesi de önerildi.
CHP ve MHP’yi dinlediler
TBMM’nin 643 sayfalık darbe raporunun birinci bölümünde FETÖ’nün tarihçesi, yapılanma amacı ve stratejileri anlatıldı. FETÖ’nün CHP ve MHP üzerinden siyasete müdahale teşebbüsünde bulunduğu, Haziran 2011 “genel seçim” öncesi, CHP Genel Başkanı ile MHP Genel Merkez yöneticileri hakkında başlatılan kampanyanın siyasete ciddi ve önemli bir müdahale olduğu kaydedildi. Raporda, “Siyasete müdahaleler; özellikle CHP ve MHP genel merkez santrallerinin dinlenilerek partilerin sırlarına vakıf olunması şeklinde gerçekleşmiştir” denildi. Raporda ayrıca, darbe öncesi ve sonrasında FETÖ’nün PKK ve DEAŞ’la işbirliği içine girdiği tespiti de yapıldı. Raporun son bölümünde de FETÖ ve darbe girişimlerine karşı özetle şu tespit ve öneriler yer aldı:
İstihbarat zafiyeti var
Güvenlik güçleri ile istihbarat kurumlarının, yasalara ve tarihî müktesebat ve geleneklere uygun bir şekilde tekrar işler hale getirilmesi gerekmektedir. FETÖ’nün hala bir tehdit oluşturma potansiyeli göz önünde bulundurularak tamamen etkisiz hale getirilinceye dek Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nde (MGSB) yer alması, güvenlik ve istihbarat kurumlarının bu örgüte karşı teyakkuzda olmaları için hayati derecede önemlidir.
TSK ve MİT arasında oluşan istihbarat akışında karşılaşılan sorun ve zafiyetler ivedilikle çözülmeli.
FETÖ’nün tehdit olma niteliği devam etmektedir. Polis teşkilatının örgütle mücadelede faaliyet alanını genişletmesini zorunlu kılmıştır.
Din eğitimine yeni düzen
Örgüt ‘paralel eğitim kurumları’ bünyesinde yine ‘paralel bir öğretim programı’ uygulamasına gitmiştir. İmam hatip liselerinin daha da geliştirilmesi, farklı yapıların ‘din eğitimi verme’ bahanesiyle genç nesilleri kendi emellerine kanalize etmeleri önlenebilecektir.
‘Laiklik’ değerlendirmesi
Birlikte yaşamayı sağlayan, din ve inanç özgürlüğünü temin eden, devletin inançlar karşısındaki tarafsızlığını ifade eden laiklik, bugün tüm gerçekliğiyle yeniden keşfedilmelidir.
RTÜK’e İlahiyat hocası
Medyada ortaya yeni dini lider tipleri çıkabilmekte ve dini istismar etmektedirler. RTÜK bünyesinde en az birkaç yetkin ilahiyat hocasının veya Din İşleri Yüksek Kurulu üyesinin daimi üye olarak istihdam edilmesi uygun olacaktır.
Din-devlet-cemaat ilişkilerinin serinkanlılıkla yeniden ele alınması gerekmektedir.
Yardım organizasyonlarının denetlenmesi yönünde gerekli önlemler geliştirilmelidir.
Diyanet’ten bağımsız hutbe
Son yıllarda çeşitli dini yapıların, Diyanet İşleri Bakanlığı’ndan bağımsız ve izinsiz olarak kendi binalarında cuma namazı kıldıkları, kendi anlayışları çerçevesinde hutbeler okuyup vaaz ettikleri bilinmekte ve yayılmaktadır.. Bu hususta devletin yeterli düzenlemeleri yapması ve bu tür dini faaliyetlerin şeffaf, denetlenebilir olması gerekmektedir.
MİT’e FBI modeli önerisi
n Hiçbir darbeyi önceden haber alıp bağlı olduğu makam ve mercilere haber veremeyen MİT’in bu husustaki yetersizliğinin sebepleri dikkatle araştırılmalıdır. ABD’de 11 Eylül olaylarında FBI’nın yetersiz olduğu görülerek yeniden yapılandırılmaya gidilmiş olması örnek alınmalıdır.. Mevcut yapının sorunlu ya da yetersiz noktaları gözden geçirilmelidir. TSK, MİT, Jandarma ve EGM arasında mükemmel bir seviyede işbirliği ve koordinasyonun sağlanması gerekmektedir. İstihbarat birimlerinin bilgi toplamanın haricinde operasyon yapabilme yetkisine de haiz olması gerekmektedir.
Kışla içi birim kurulmalı
Kışla içi ve dışında kendi personelinin her türlü takibini yapabilecek bir askeri birim kurulmalı.
İstihbarat alanında oluşturulması önerilen çatı birimin, doğrudan cumhurbaşkanına bağlı olması hem koordinasyon açısından hem de demokratik dünyanın gerçekleriyle uyumu açısından çok daha yerinde olacaktır. Milli İstihbarat Koordinasyon Kurulu’nun da ayrıca değerlendirilmesi ve çatı birim oluşturulması noktasındaki konumunun dikkate alınmasında fayda görülmektedir.
Devlet memurlarının işe başladıktan sonraki görev sürelerince soruşturma ve araştırmaları devam etmeli, yakın çevresinin devlet güvenliği açısından olumsuz kabul edilen tüm faaliyetleri ‘ortam değerlendirmesi’ açısından yakından takip edilmelidir.
Emniyet’e ağır silah
Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı’nın özellikle terörle mücadele noktasındaki eş güdümü esas olmak üzere merkezi bir şekilde başta taarruz helikopterleri olmak üzere ağır silahlar ile donatılmasının son derece önemli olduğu, mevcut mevzuat çerçevesinde değerlendirilmektedir.
Liyakat ve siyasi tavassut
Kamu yönetimi; verimlilik, etkinlik ve performans kriterleri dikkate alınarak düzenlenmeli, hesap verebilirlik ve hizmet kalitesi artırımı sağlanmalıdır. Liyakat esasına göre yapılan istihdam ve terfi işlemleri açık, şeffaf ve denetlenebilir olmalı. Sınavların güvenliği mutlaka sağlanmalıdır.
CHP’ye yardım tartışması
TBMM FETÖ Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu Başkanı Reşat Petek, basın toplantısında, “Fetullah Gülen bir sahtekârdır” dedi. Petek, FETÖ’nün her dönem siyasi partilerle ilişki kurup devlet birimlerine sızma ve örgüt amaçlarına yönelik olarak siyaseti kullanma yolunu seçtiğini belirtti. Gülen’in, 15 Mart 1967’de CHP’ye 5 bin lira bağışta bulunduğuna dair makbuzu gösteren Petek, “Sadece bir siyasi partiyle ilişkilendirmek bakımından söylemiyorum ama bu örgütün amaçlarına hizmet edeceğini düşündüğü siyasi partilerle iş birliği yapabildiğini gösteren belge olarak” dedi. Petek, kontrollü darbe iddiaları için de “Şimdi kalkıpta bunun MİT, Genelkurmay Başkanı veya siyasi iktidarla, anlaşmalı, birlikte götürülen bir darbe girişimi gibi söylemek... 80 milyon insanı saf ve aptal yerine koymamak lazım. Canıyla kimse bir şeyi kontrol etmez” dedi. “Genelkurmay Başkanı ile doğrudan temasınız oldu mu? Sorulara yanıt vermeme gerekçesi belirtti mi” sorusuna Petek, “Genelkurmay Başkanı ile yazışma yaptık. Bunların gecikmesi üzerine, ‘Biz bekliyoruz. Raporumuza katkısı olur’ dedik. Ama bizim zorlama durumumuz yok. Dolayısıyla şahsından istediğimiz sorulara şu saate kadar bir cevap alamadık” yanıtını verdi. Petek, MİT’ten gelen raporda, ByLock listesinin olmadığını ama örgütün iletişim amacı olarak kullandığı özel sistemler olduğunun ifade edildiğine işaret etti. Petek, siyasi ayak konusunda da “Bize intikal eden bir isim yok. Bu örgüt gizli ve sinsi çalışıyor. Öyle ki FETÖ yani Gülen’in zihninden geçen kurulacak bir hükümette kimler, cumhurbaşkanı, başbakan olacak yönünde bilgi varsa kendisi gelip işin başına geçmeden herhalde en yakınıyla bile paylaşmamıştır. Bizim çalışmamızda böyle bir siyasi isim ortaya çıkmadı” dedi.
4 AYLIK BOŞLUK ÖĞRENİLMESİNİ ENGELLEDİ
Komisyonun 3 Ocak’ta görevini tamamladığını, çalışma süresi boyunca 22 toplantıda toplam 141 kişiyi dinlediklerini ve komisyona 240 belge geldiğini bildiren Başkan Petek açıklamarında özetle şunları söyledi:
ALTIN VURUŞLA KIYAM:
Örgütün Türkiye üzerindeki nihai amacı, yeterli ekonomik kaynağa hükmeder hale geldiği ve kadrolaşmasını tamamlayıp insan kaynağını belli yeterliliğe ulaştırdığında devleti ‘altın vuruşla’ kıyama kalkıp Huruç harekatı ile ele geçirmek olup bu amaç 15 Temmuz 2016 tarihli darbe girişimi kalkışmasında kendini açığa vurmuştur.
EAGLE’I PKK DA KULLANDI:
MİT’in ByLock programının şifrelerini kırdığını tespit eden FETÖ mensuplarının 2016 yılı Ocak ayından itibaren haberleşmelerini “Eagle” sistemi üzerinden yürütmeye başlamış oldukları değerlendirilmektedir. Eagle programını çözen MİT, kod numaraları üzerinden telefon numaralarına ulaşabilmiştir. ‘Eagle’ programını sadece FETÖ mensuplarının kullanmadığı, aynı zamanda PKK örgütünün de kullandığı tespit edilmiştir. MİT’in “Bylock’u” keşfederek çözmesi aşamasının 2016 Mayıs ayını bulduğu, fakat FETÖ’nün Ocak 2016 tarihinden itibaren “Eagle” sistemi üzerinden görüşmeye başladığı ve iki tarih arasındaki yaklaşık 4 aylık boşluğun (Ocak 2016-Mayıs 2016) darbe girişiminin istihbaratını almayı engellediği hususu, yine bu konudaki değerlendirmeler arasındadır.
ARAZİYİ FBI TAHSİS ETTİ:
FETÖ yapılanması lideri 1999 yılından beri Amerika’da Pennsylvania’da yaşamaktadır. Bu arazi örgüt tarafından kurulan “Altın Nesil Vakfı” adına FBI tarafından 1991 yılında tahsis edilmiştir. Amerika’ya giden örgüt mensupları da yaz kampı adı altında bu çiftlikte programlar yapmaktadır.
BEŞİKTAŞ, GALATASARAY, FENERBAHÇE:
Fetullah Gülen’in öncelikle bir dönem Beşiktaş Spor Kulübünde yönetici olan İhsan Kalkavan ile futbol camiasına girme ve orada da bir kitle oluşturmaya çalıştığı, İhsan Kalkavan’ı Beşiktaş Spor Kulübü başkanlığına seçtirmeye çalıştığı anlaşılmaktadır. Gülen’in yaklaşık 10 kadar Galatasaray Spor Kulübüne mensup futbolcuyla olan sohbetinde futbola olan yakın ilgisi ortaya koyulmaktadır. Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ın, şike soruşturması kapsamında, FETÖ/PDY’yi ima ederken kullandığı “Ne şikesi, memleket elden gidiyor” sözü kurulan kumpası özlü bir şekilde ifade etmektedir.
RÜŞVET VE YOLSUZLUK KILIFI:
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Başbakanlığı döneminde dershanelerin kapatılması gerektiğine dair ifadeleri, örgüt mensupları arasında ciddi bir öfkeye neden olmuştur. Örgüt devlet içerisindeki yargı ve emniyet mensuplarını kullanarak 17-25 Aralık darbe girişimini tertiplemiştir. Kamuoyunda yolsuzluk algısı yaratarak iktidar partisini önce yerel seçimlerde ardından yapılması muhtemel erken genel seçimde hezimete uğratmak için militanları vasıtasıyla, rüşvet ve yolsuzluk operasyonu kılıfı altında, çok sayıda kişi gözaltına alınarak operasyon başlatılmıştır.
27 MAYIS’A BENZİYOR:
Soruşturma sırasında Yurtta Sulh Konseyi üyelerinin kimlerden oluştuğuna yönelik bir belge veya ifadeye rastlanmamıştır. Ancak bazı şüphelilerin ev ve işyerlerinde yapılan aramalarda ele geçen 27 Mayıs Darbesine ilişkin belge ve kitapların incelenmesinden Örgütün, bu darbenin organizasyonu ile ilgili bazı örneksemeler yaptığı, ayrıca her iki olay arasında şekli bakımdan benzerlikler bulunduğu görülmektedir. 27 Mayıs darbe bildirisindeki “Yurtta Sulh” vurgusu, soruşturma sırasında tespit edilen Yurtta Sulh Konseyi’nin üye sayısının da, Milli Birlik Komitesi’ndeki gibi 38 olması gibi hususlar dikkate alınmıştır.