13.11.2008 - 14:55 | Son Güncellenme:
Özgür CEBE/DİYARBAKIR(DHA)
DİYARBAKIR’da taşıyıcı kolonları ve duvarlarında derin çatlaklar oluştuktan sonra geçen yıl çöken ve 5 kişinin ölümüyle sonuçlanan 8 katlı 32 daireleri Alkan-1 apartmanıyla ilgili yürütülen soruşturma 1.5 yıl sonra tamamlandı. İddianamede, ‘Taksirle ölüm ve yaralanmaya neden olmak’ suçundan eski ve yeni 3 belediye başkanı, bina müteahhiti ve belediye görevlileri olmak üzere 17 sanık hakkında Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. Başkanlar suçlamaları kabul etmedi.
Kayapınar Beldesi Huzurevleri Semti Esen Sokak’ta bulunan 8 katlı 32 daireli Alkan-1 Apartmanı taşıyıcı kolon ve duvarlarında derin çatlaklar oluşması nedeniyle 4 Şubat 2007'de çökmüş, enkaz altında kalan 5 kişi ise hayatını kaybetmişti. Olaydan sonra Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın başlattığı soruşturma 21 ayda tamamlandı. Dönemin Refah Partili Kayapınar Belediye Başkanı Hanifi Kılıç, HADEP’li Beldiye Başkanı Mehmet Can Tekin, halen görevde olan DTP’li Belediye Başkanı Zülküf Karatekin, bina müteahhiti Abdulgani Alkan, İmar Dairesi personelinin de aralarında bulunduğu toplam 17 sanık hakkında, ‘Taksirle ölüm ve yaralanmaya neden olmak’ suçundan TCK’nın 85/2 maddesi uyarınca 15’er yıl hapis istemiyle dava açıldı.
4 KAT RUHSAT ALIP 8 KAT YAPMIŞ
İddianamede, binada çökme belirtilerinin başlaması üzerine Dicle Üniversitesi Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi’nce kullanılamaz raporu verilmesi üzerine Kayapınar Belediyesi’nin yıkım kararı alıp binaya tebligatta bulunduğu, binanın boşaltılmasından sonra Fırat Dursun, Hasan Demir, Muhammed Mesut Demir ve Ahmet Koçlardan’ın güvercin yakalamak için binanın çatı katına çıktıkları, Selahattin Kaymak’ın ise kaybolan 2 çocuğunu aramak için binaya girdikleri, bu sırada meydana gelen çökme sonucu adı geçen 5 kişinin ezilerek öldüğü belirtildi. İddianamede; olaydan sonra başlatılan soruşturma kapsamında hazırlanan bilirkişi raporu ve belediye kayıtlarına göre, binaya bodrum ve zemin ile birlikte 4 kat ruhsat verilmesine rağmen müteahhit Abdulgani Alkan’ın binayı 8 kat inşa edip 4 katını kaçak olarak yaptığı, alınan numunelere göre kullanılan betonun basınç dayanımının çok düşük olduğu, kolon ve kirişlerin uygun yapılmadığı, kum oranının az, çakıl oranının ise çok yüksek olduğu, bu nedenle zemin katlarda bulunan taşıyıcı kolonların taşıma gücünü yitirip yıkıldığı kaydedildi.
TAPU YOK, HALEN ARSA GÖRÜNÜYOR
İddianamede, binada yıkılma tehlikesi olduğu halde gerekli çevre güvenliği alınmadığı, yolun bir kısmına dahi tecavüz ederek ruhsata ve projeye aykırı yapı yapan müteahhitle ilgili herhangi bir yaptırımın belediye tarafından uygulanmadığı, binanın ise gayrı resmi ruhsata aykırı yapılması nedeniyle tapu sicilinde halen arsa olarak göründüğü belirtildi. İddianamede satın alan kişilere kaçak yapıdan dolayı tapularının verilmediği, binanın müteahhiti olan Abdulgani Alkan’ın savunmasında ruhsat aldıktan sonra yaşanan ekonomik kriz nedeniyle binayı yarıda bırakıp 1994 yılında İstanbul’a gittiği yönünde ifade verdiği, ancak 1997 yılında ev sattığı bina sakinlerine, “4 milyar daha para getirin tapularınızı vereyim” dediği, bu nedenle müteahitin savunmasının doğru olmadığı belirtildi.
Sanıklardan Yılmaz Bayar’ın binaya yapı ruhsatı veren fenni mesul olduğu belirtilen iddianamede, fazdan 4 kat yapılması sırasında sanığın sorumluluk üstlendiği, müteahitlerin işlemlerini yürüterek suç işlemelerini kolaylaştırdığı, her ne kadar binanın 4'üncü katına gelindiğinde bu görevinden istifa ettiğini belirtmiş ise de, o tarihte arşiv kayıtlarında istifa ettiğine dair dilekçe bulunmadığı için savunmasına itibar edilmediği ve olayda kusurlu olduğu ifade edildi.
UYARI LEVHASI ASILMADI
Olayda kusuru bulunan 2’si eski toplam 3 belediye başkanı ve Kayapınar Belediyesi İmar Dairesi görevlilerinden oluşan sanıkların ise, binanın ruhsata aykırı yapıldığını bildikleri halde gerekli tedbirleri almadıkları belirtilen iddianamede, imar kanununa aykırı biçimde denetim yapmadıkları kaydedildi. Bina ile ilgili Dicle Üniversitesi’nin 4 katı kaçak yapıldığı için çökme tehlikesi olduğu yönündeki raporuna rağmen belediyenin yıkım işlemini yapmadıkları gibi bina çevresinde gerekli emniyet şeridi, uyarı levhası asmak, tehlikeli binaya girişleri önlemek gibi görevlerini ihmal ederek çökme sonucu hayatını kaybeden 5 kişinin ölümüne sebep oldukları, bu nedenle 15’er yıl hapisle cezalandırılmaları istendi.
SUÇLAMALARI KABUL ETMEDİLER
Diyarbakır 3'üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde hakim karşısına çıkan DTP’li Belediye Başkanı Zülküf Karatekin ise, binanın yıkımı için karar aldıklarını, zaten tahliye ettikten 3 ay sonra binanın çöktüğünü, ancak bu süre zarfında da binaya girilmemesi yönünde gerekli uyarı levhalarını astıklarını ve 1993 yılında ruhsat başvurusu yapılan bina ile ilgili kendisinin kusurlu olmadığını söyledi. İmar Daire Başkan Vekili Adem Yaşa ise, gerekli koruma tedbirlerini aldıklarını ve binayı oturulamaz raporundan sonra hızla tahliye ettiklerini belirterek suçlamaları kabul etmedi.
Binanın inşa edildiği 1994 yılında belediye başkanı olan RP’li Hanifi Kılıç ise, “Ben başkan seçildiğim yıl o binanın 8 katı tamamlanmıştı. Tabir yerinde ise, oraya bina kondu yapıldı. Biz o dönem kaçak yapıları mühürledik, ancak kaçak yapıldığına dair o dönemde bize başvuran olmadı. Yıkılan binanın hemen yanında bulunan 2 adet temele imara aykırı hareket ettikleri için izin vermedim. Orayı da çöken binanın müteahhiti yapacaktı. Kaçak kat yapımını bildiğim halde müdahale etmediğim iddiaları doğru değil” dedi. Diğer sanıklarda suçlamaları kabul etmedi. Duruşma ertelendi.