16.02.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:
MUSA KESLER
Milli İstihbarat Teşkilatı’nda (MİT) “Sovyetolog” olarak çalışan Enver Altaylı, 1959 yılından itibaren Türkiye’de 11 yıl görev yapan Türk (Özbek) asıllı CIA ajanı Ruzi Nazar’ın hayatını yazdı. 542 sayfalık kitap “CIA’nın Türk Casusu: Ruzi Nazar” adıyla Doğan Kitap’tan çıktı. Kitapta Ruzi Nazar’ın Sovyetler Birliği’nde geçen çocukluğundan, Kızılordu Subaylığı dönemi, daha sonra Alman Ordusu’nda Kızılordu’ya karşı mücadele ettiği süreç, Amerika ile ilişkisi, CIA ajanı olarak Türkiye’de geçirdiği yıllar ayrıntılı olarak anlatılıyor. 96 yaşındaki Nazar, Türkiye’de görev yaptığı “Soğuk Savaş” döneminde Sovyetler Birliği’ne karşı Türkiye üzerinden yürütülen faaliyetlerin planlayıcısı ve uygulayıcısı olarak biliniyor.
‘Abi-kardeş gibiydik’
Eski MİT ajanı Altaylı, Ruzi Nazar ile yakınlığını şöyle anlatıyor:
“Ruzi ile tanışmamızın üzerinden aşağı yukarı yarım asır geçti. Benim MİT mensubu olduğum birkaç yıl hariç Ruzi ile yakınlığım ve abi-kardeş ilişkim hep devam etti. Rahmetli MİT Müsteşarı Fuat Doğu’ya beni tavsiye edenlerden birisi de Ruzi Nazar’dı. MİT’e girdiğimde Ruzi ve ben artık iki ayrı servisin mensubuyduk, bu süreçte hiç görüşmedik. Ruzi ile temasım ben MİT’ten istifa ettikten sonra Almanya Bonn’da CIA görevlisi olarak çalıştığı dönemde tekrar başladı ve bugüne kadar devam etti.
İlk gençlik yıllarından itibaren Komünist Parti’ye üye olduğu zamanlarda, Türkistan Lejyonları saflarında olduğu dönemde ve 40 yılı aşkın görev yaptığı CIA döneminde hiç değişmeyen bir hayat çizgisi vardır. Onun kızılelması Türkistan’dır. Onun hedefi Sovyetler Birliği dağılmadan önce Sovyet sömürgesi olan 5 Orta Asya cumhuriyetinin bağımsızlıklarına kavuşmaları ve adı Türkistan olan bu coğrafyada bunların Türkistan Devletler Federesyonu adı altında bir araya gelmeleriydi. İkimizde aynı gayedeydik.”
Almanlara karşı savaştı
Kitapta anlatıldığına göre Nazar, Nazi saldırılarının başlaması üzerine Kızılordu’ya alındı. Kısa bir eğitimin ardından asteğmen olarak Almanlara karşı savaşmaya başladı. Ancak, Stalin’in zulmüne maruz kalan binlerce soydaşı, arkadaşı ve akrabalarının acısını unutmayan Ruzi, Almanlara esir düştükten sonra Nazi saflarına geçti ve Kızılordu’ya karşı savaştı. Savaşın ardından Almanya’da kalan Nazar, gazete ve dergi faaliyetleriyle Sovyetlere karşı mücadelesini devam ettirdi.
İlk teklif Roosevelt’ten
Nazar’a CIA için çalışma teklifi ilk Amerikan başkanlarından Theodore Roosevelt’in CIA’da çalışan oğlu Archibald Roosevelt yaptı. 1951 yılında Bonn’da Nazar ile görüşen ve Ankara’ya büyükelçi yardımcısı olarak atandığını söyleyen Roosevelt, aslında CIA’nın Türkiye İstasyon Şefi olarak görevlendirildi. Birkaç saatlik sohbetin ardından Roosevelt, Nazar’a birlikte çalışmayı teklif etti. Nazar bu teklifi kabul ederek Amerika’ya yerleşti. Burada eğitim alarak İngilizcesini ilerletti. Columbia Üniversitesi’ndeki Ortadoğu Enstitüsü’nde çalışmaya başlayan Nazar, burada birçok Türk diplomat ve devlet adamı ile de tanışma imkanı bulur. Türkiye Büyükelçiliği Basın Ataşesi Altemur Kılıç, Pentagon’daki Genelkurmay temsilcisi Kurmay Binbaşı Alparslan Türkeş ve askeri Ataşe Agasi Şen bu isimlerden birkaçı... Nazar’ın Türkeş ile 1956 yılında başlayan tanışıklığı ömür boyu devam eder...
‘27 Mayıs’ta dahli yok’
1959 yılı Aralık ayında Türkiye’ye atanan Ruzi Nazar, bir süre sonra 27 Mayıs darbesinin şahidi oldu. Kitaba göre Nazar’ın 27 Mayıs değerlendirmesi şöyle:
“ABD bu darbede rol oynamadı. DP ile ilişkileri iyiydi. ABD, DP’den değil; CHP içindeki solculardan rahatsızdı. Menderes’in Moskova ziyaretiyle ilgili planlar ABD ile müzakere edilerek yapılıyordu. ABD’ye yakın olduğu iddia edilen (MBK üyesi) 14 subay darbenin üzerinden 6 ay geçmeden 13 Kasım 1960’ta diğer üyeler tarafından yurtdışına sürgüne gönderildi. ABD’nin böyle bir teşebbüste bulunması eşyanın tabiatına aykırı. 27 Mayısçılar bu darbeyi hiçbir dış güçle irtibat kurmaksızın kendi inisiya-tifleriyle yaptı.
Ruzi Nazar Alman subayı üniformasıyla.
‘Türkeş’in hayatını kurtardı’
Ruzi’nin kızı Zülfiye ile Türkeş’in kızı Çağrı iyi arkadaştı. Türkeş; 13 Kasım 1960 gecesi, 13 arkadaşıyla birlikte tutuklandığında Çağrı, Zülfiye ile birlikte Ruzi’nin evinde uyuyordu. Türkeş, tutuklanarak Mürted Askeri Üssü’ne götürüldü. O sırada Ruzi inisiyatif kullanıp, Amerikalıların cumhurbaşkanı nezdinde girişimde bulunarak, tutuklanan 14 subayın öldürülmemesi için telkinde bulunmasını sağladı. Aksi halde Madanoğlu ve arkadaşları tutuklu subayları öldürmeye kararlıydı.
Türkeş’in Nazar’a imzaladığı fotoğrafı.
Abdi İpekçi’ye hayrandı
Ruzi’nin zekasına ve sağduyusuna hayran olduğu gazetecilerden biri Abdi İpekçi’ydi. Onunla pek çok kez görüşmüşlerdi. Ruzi Türkiye’den ayrıldıktan 9 yıl kadar sonra İpekçi öldürüldü. Ruzi’ye göre Papa suikastinin arkasında Rusya vardı ve İpekçi’nin öldürülmesi de bununla bağlantılıydı. İpekçi suikastinin arkasında da Rus gizli servisinin olabileceğinden şüpheleniyordu.