10.10.2018 - 01:30 | Son Güncellenme:
Ceyda Ulukaya - İstanbul
56 yıllık Ankara Sanat Tiyatrosu Marsha Norman’ın 1983’te Pulitzer Ödülü alan ‘İyi Geceler Anne’ oyununu sahneliyor. Bir anne ve kızın gerçek zamanlı olarak bir gecesinde geçen oyunda, Lale Mansur ve Gizem Aldemir’i izleyeceğiz. Oyunla ilgili konuşmak üzere uzunca bir aradan sonra sahne tozu yutmaya hazırlanan Lale Mansur’la bir araya geldik.
- Bir anne-kız çatışması diyebilir miyiz oyun için?
Daha çok hayat ve ölümle ilgili. Bir anne ve kız evin içine sıkışmış vaziyette... Bir iletişimsizlik, kopukluk var.
- Bugünün dünyasında neye tekabül ediyor bu yalnızlaşma sizce?
Bugün belki daha da derin o yalnızlaşma... Etrafında ne olup bittiğine bakmak yerine telefonuyla oynamak şeklinde tuhaf bir yalnızlaşma var. 1983’te yazılan metnin hiç eskimediğini görüyoruz aslında o bakımdan. Bugün bir kısa filmci olsaydım mesela, kesin selfie’lerle ilgili bir kısa film yapardım. İnsanların bu kadar diretilmiş şekilde kendini gösterme çabası hem komik hem çok acıklı geliyor.
- Siz Eric Morris tekniğini kullanıyorsunuz, oyuncunun kendi kişisel bagajından faydalandığı bir teknik olarak biliniyor. Bu role hazırlanırken nelerden faydalandınız?
1992’de, ilk filmim ‘Düş Gezinleri’ için herkes şey diyordu “Vay be amma cesursun”. Cesaret eşittir soyunmak olarak algılanıyordu. Ben de anlatmaya çalışıyordum ki cesaret bu değil. Eric Morris’te kendi içinden bazı şeylerle yüzleşmen gerekiyor ve bazen öyle şeylerle yüzleşiyorsun ki… “Bunu içimde mi taşıdım ben, neremden çıktı?” diyorsun. Cesaret bunlarla yüzleşmek. Hepimiz iyi, tatlı, cömert ve yardımsever taraflarımızı çok güzel sergileyebiliriz ama en dipte ne bekliyor acaba? Bir katil bekliyor olabilir, onunla yüzleşmeye hazır mısın? O yüzden de ilk başta çok istememe rağmen tereddüt ettim, ailemde son 10 yıldır çok fazla kayıplar oldu; hepsi de uzun ve çok acılı süreçler olarak yaşandı. Bu metin önüme gelince de kendime acaba bütün bunlarla baş etmek istiyor muyum diye sordum. Sonra düşündüm ki bu sağaltıcı da olabilir.
‘Kadın olmaya dair söyledikleri evrensel’
- Oyunu Yeşim Özsoy yönetiyor, böylece üç kadını bir araya getiren bir proje olmuş?
Yeşim Özsoy iyi bir yönetmen, önerdikleri çok ikna edici, müthiş bir göz. Kadın yönetmen olması da çok hoş oldu.
- Kadın olmaya dair neler söylüyor oyun?
Seneler önce bir röportajımda, kadın meselesiyle ilgili konuşuyorduk; “Şanslıyım, hiç ataerkil bir ortamda büyümedim, son derece özgürüm” diye anlatırken karşımdaki “Gece 02.00’de Beyoğlu’na çıkabilir misin?” deyince ben “Niye çıkayım ki?” dedim ve birden başımdan aşağı kaynar sular döküldü. E çıkmıyorum çünkü çıkamayacağımı biliyorum. Kendimi şahane özgür zannederken, aslında hayır, sansürlüyorum, düşünmüyorum bile yapmayı, öyle kabul ediyorum.