09.10.2022 - 06:54 | Son Güncellenme:
Derleyen: Oğuzcan Atış / Milliyet.com.tr - ABD, 19'uncu yüzyılın sonu ile 20'inci yüzyılın başlarında Avrupa başta olmak üzere birçok coğrafyadan insanının 'yeni dünya' olarak adlandırdığı bir 'kurtuluş kapısıydı'. Burada yeni bir hayat kurmak isteyen milyonlarca kişi uzun ve zorlu bir deniz yolculuğunun ardından ABD’ye ulaşıp yeni bir hayata başlamayı hedefledi. Tüm bu yolculuklar ise devasa Atlantik Okyanusu'nu aşan yolcu gemileriyle gerçekleşti. Bu gemiler ise kimi zaman hüzünlü kimi zaman da neşeli hikâyelerin taşıyıcısı oldu.
Bu dönemde yolcu taşımacılığı yapan şirketlerin başında İngiltere merkezli White Star Line geliyordu. Artan yolcu sayısını mevcut gemileriyle karşılamakta zorlanan şirket, Birleşik Krallık sınırları içerisindeki Kuzey İrlanda’nın Belfast kentinde bulunan Harland ve Wolff Tersanesi'ne 2 yeni gemi siparişi verdi. Bu siparişler sonucunda ‘Britannic’ ve ‘Germanic’ adlı kardeş gemiler ortaya çıktı. Germanic, White Star Line şirketi için üretilen son demir gövdeli gemi oldu. Şirket Germanic’in ardından sipariş ettiği gemilerde çelik gövdeli gemiler tercih etti. White Star Line’in Germanic’ten sonra sipariş ettiği gemiler arasında tarihin en büyük deniz facialarından birine karışan Titanic de bulunuyordu.
SAVAŞ KADERİNİ DEĞİŞTİRDİ
Germanic, 30 Mayıs 1875’te ilk seferini İngiltere’nin Liverpool kentinden ABD’nin New York şehrine yaptı. 142 metre uzunluğundaki dev gemi yaklaşık 40 yıl boyunca Atlantik Okyanusu'nun bir kıyısından diğer kıyısına binlerce yolcu ve tonlarca yük taşıdı. Takvimler 1902 yılını gösterdiğinde Germanic’in kardeş gemisi Britannic hizmetten çekildi ve söküldü. Kardeş gemisini kaybeden Germanic ise Kanadalı bir şirkete satıldı ve 'Ottawa' adıyla yeni maceralara açıldı.
'Ottawa' adıyla yaklaşık 7 yıl daha Atlantik Okyanusu'nda görev yapan gemi bu süre zarfında ABD’ye göçmen taşımaya devam etti. Takvimler 1911 yılını gösterdiğinde ise tüm dünya koşar adımlarla o zamana kadar yaşanmış en büyük savaşa doğru giderken, Ottawa’nın kaderi bir kez daha değişti. Osmanlı İmparatorluğu’nda yolcu ve yük taşıma hizmeti yapan Seyr-i Sefain İdaresi tarafından satın alınan Ottawa bu tarihten sonra Türk tarihine damga vuran olaylara şahitlik edecekti.
'OTTOWA' GİTTİ, 'GÜLCEMAL' GELDİ
Kanadalı şirketten satın alınarak İstanbul’a getirilen Ottawa’nın kaderiyle birlikte ismi de değişti. Dönemin Osmanlı Padişahı 5'inci Mehmet (Sultan Mehmet Reşad) Ottawa'ya annesinin adını verdi ve geminin yeni adı 'Gülcemal' oldu. Gülcemal Vapuru, Osmanlı'da birçok farklı hizmette bulundu. Dönemin Padişahı Sultan Mehmet Reşad Rumeli seyahatlerinde Gülcemal Vapuru'nu kullandı. Bir dönem Karadeniz’de yolcu ve yük taşımacılığında da kullanılan gemi sonrasında tarihin gördüğü en büyük yıkımlardan biri olan Birinci Dünya Savaşı'yla karşı karşıya geldi.
Bu defa takvimler 1914 yılını gösterdiğinde, insanlık daha önce hiç şahit olmadığı kadar büyük bir yıkım yaşadı. Avrupa’da başlayan ateş kısa sürede tüm dünyayı sardı ve tüm dünya gibi Osmanlı Devleti de bu yangından ciddi şekilde etkilendi. I. Dünya Savaşı'ndan Gülcemal Vapuru da nasibini aldı. Savaş öncesinde sivil yolcular ve sivil kargolar taşıyan vapur, savaşla birlikte askeri maksatlarla kullanılmaya başlandı. Gülcemal kimi zaman cepheye asker ve cephane taşıdı kimi zaman da hastane gemisi olarak görev yaptı. 1915 yılında Marmara Denizi'nde seyrettiği sırada bir İngiliz denizaltısı tarafından vurulan Gülcemal, bu saldırıda yara aldı ve onarılmak üzere İstanbul’a çekildi. I. Dünya Savaşı'nın sonra ermesinin ardından başlayan Milli Mücadele'de de önemli görevler üstlenen Gülcemal Vapuru, birçok kişiyi Anadolu’ya taşıdı. Sivil görevlerine devam eden Gülcemal bir süre posta taşımacılığı da yaptı.
1920’li yılların başında Dedeyan Denizcilik İşletmesi tarafından kiralanan Gülcemal Vapuru yolcu ve. yük taşımaya devam etti. Türk denizcilik tarihinde ilklere adını yazdıran Gülcemal Vapuru, 1920 yılında Türk kaptan ve Türk mürettebat idaresinde İstanbul’dan yola çıkarak sırasıyla Napoli ve Marsilya’ya yanaştı. Marsilya Limanı'ndan ayrılan vapur, Atlantik Okyanusu'nu aşarak New York’a ulaştı ve böylece Atlantik Okyanusu'nu aşan ilk Türk ticaret gemisi oldu.
Gülcemal Vapuru, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilan edilmesinin ardından da birçok tarihi olayda da rol aldı. Barış görüşmeleri için İsviçre’nin Lozan kentinde bulunan İsmet İnönü önderliğindeki Türk heyetinin yurda getirilmesinde görev alan Gülcemal, daha sonra Yunanistan ile Türkiye arasında gerçekleştirilen nüfus mübadelesinde sahneye çıktı. Cumhuriyetin ilan edilmesinden sonra ise eski görevine geri dönerek Karadeniz’de yolcu ve yük taşımacılığı yapmaya devam etti. İran şahı, 1934 yılında Türkiye’ye gerçekleştirdiği ziyarette Mustafa Kemal Atatürk tarafından Gülcemal’de ağırlandı.
1937 yılında hizmetten çekilen Gülcemal Vapuru, 1949 yılına kadar Haliç’e demir attı ve depo olarak kullanıldı. 1950 yılında İtalyan bir şirkete satılan Gülcemal, Messina’ya götürüldü ve burada söküldü. 75 yıllık ömrünü tamamladığında görev yaptığı sürenin yarısını Türk gemisi olarak geçiren Gülcemal'den geriye ise Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun 'İstanbul Destanı' adlı şiirinden şu dizeler kaldı:
"İstanbul deyince aklıma Gülcemal gelir,
Anadolu’da, toprak damlı bir evde,
Gülcemal üstüne türküler söylenir.
Süt akar cümle musluklarından,
direklerinde güller tomurcuklanır.
Anadolu’da, toprak damlı bir evde çocukluğum,
Gülcemel’le gider İstanbul’a,
Gülcemal’le gelir."