11.01.2019 - 01:30 | Son Güncellenme:
Ozan Ömer Kadüker
Derslerini dört duvar arasında değil, doğanın içinde işliyorlar. Üstelik kar, yağmur, çamur da dinlemiyorlar. Orman Okulları’nda öğrenciler, mevsim panosu hazırlamaya, peçeteyle kar draması yapmaya ya da pamukta fasulye yetiştirmeye ihtiyaç duymuyor. Çünkü zaten doğanın her anına tanıklık ediyorlar. Bitkilerini yetiştiriyor, zeytin kırıyor, ekmek yapıyor, hayvanları besliyorlar…
Norveç, Danimarka, Finlandiya gibi ülkelerde yaygın olan Orman Okulları’nın sayısı Almanya’da 1500’ü geçmiş durumda. Bazı okullar haftanın belli günlerini ormanda geçirirken bazı okullarda ise aileler çocukları ormanda bekleyen öğretmenlere teslim ediyor, akşam da tekrar ormandan alıyorlar. Orman Okulları’na tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de ilgi artıyor.
İstanbul Üsküdar’daki Küçük Orman Anaokulu da Orman Okulu sistemiyle eğitim veren okullardan biri. 3-6 yaş aralığında, 55 öğrencinin kayıtlı olduğu okulda, haftanın her günü bahçe etkinlikleri gerçekleştirilirken haftada bir gün de dersler, Validebağ Korusu’nda yapılıyor. İstanbul’a kar yağdığı, hava sıcaklığının 2 derece olduğu bir günde biz de bu okulun bir dersine misafir olduk.
Öğretmenlerinin gözetiminde ormanda vakit geçiren öğrenciler ne isterse onu yapıyor. Derslerde ‘Ağaca çıkma, çamura girme’ gibi uyarılar ise asla duyulmuyor. Bazı çocuklar çamurda yuvarlanıyor bazısı kardan adam yapıyor bazısı da ağaca tırmanıyor.
‘İhtiyaçları özgürlük’
Orman Okulu sistemi hakkında bilgi veren Okul Müdürü Filiz Kurtuluş, “Orman Okulu demek bahçeye birkaç kütük koyup çocuğu dışarı çıkarmak, arada bir ormana götürmek değil. Ormana götürürsünüz ama sürekli bir şey yaptırırsanız çocuk kendi oyununu kurgulamadan, ormanı keşfedemeden geri döner. Biz doğayla çocuğu baş başa bırakıyoruz. Biz öğretmenler olarak görünmez güvenlik ve destek ağıyız. Öğretmenim dediği anda yanındayız ama hiç müdahale etmiyoruz” diyor.
Sistemin hem yetişkinlere hem de çocuklara iyi geldiğini aktaran Kurtuluş, şunları söylüyor: “Çocukların dört duvar arasında öğrenmeyip ezberlediklerini düşünüyorum. Bunlar çocuğun doğasına uygun şeyler değil. Çocuğun ihtiyacı hareket etmek, oyun oynamak, özgürlük ve açık hava.”
Klasik eğitim verilen okullarda çocukların okula servisle gittiğine ve ayaklarının hiç toprağa değmediğine dikkat çeken Kurtuluş, “Burada çocuklar, ilk başladığında toprağa dokunmuyorlar. Yabancı hissediyorlar ama zamanla toprakla oynamayı hatta çamurda zıplamayı öğreniyorlar. Bundan zevk alıyorlar. Okula gelirken mutlular” diye konuşuyor.
“Kötü hava yoktur, yetersiz kıyafet vardır” düşüncesiyle hareket eden okulda, çocukların kıyafetlerine büyük önem verdiklerini ifade eden Kurtuluş, “Çocuklar hastalanıyor mu sorusu en çok sorulan soru. Tabii ki hastalanıyorlar ama klasik eğitimde hasta olan çocuklar kadar. Hatta orman okullarında okuyan çocukların daha az hastalandığına dair araştırmalar da var. Çünkü mikrop aslında içeride” diyor.
‘Sınıftan daha güzel’
Çocuklar ve veliler, ormanda verilen eğitimden çok memnun. Bazılarının görüşleri şöyle:
Bora Çakmakçı: Ormanda kazı yapıyorum. Büyünce de arkeolog olmak istiyorum.
Efe Altay: Ormanda toprak, su gibi doğal malzemelerle oynuyoruz. Hava soğuk oluyor ama hiç üşümüyoruz.
Atlas Ural: Bugün kartopu oynadık. Tavuklar var, onları besliyoruz. Doğayı öğreniyorum.
Leyla Yıldırım: Çamurdan yemek, pasta yapıyorum. Çamurla oynamak çok zevkli.
Elif Zülfikar: Bir ağacın dallarının kırılmak üzere olduğunu fark ettik. Onu iyileştirmek için pansuman yaptık, güçlendirdik.
Ege Guşa: Ormanda olmak sınıfta olmaktan daha güzel. Çünkü daha çok oyun oynuyoruz.
‘Doğayı tanıyorlar’
Sultan Derbazlar: Çocuklar, ağaçları, bitkileri, böcekleri tanıyorlar. Bu büyükşehirde yaşayan çocuklar için hayal.
İrem Ayden Erdoğan: Bir çocuğun doğayla iç içe mutlu anılar biriktirdiğini bilmek, hem ebeveyne hem de çocuğa verilmiş en güzel armağan.
İlkem Sağbil: Bir anne olarak içim rahat. Çünkü çocuğumun mutlu, huzurlu biri olarak büyüdüğünü görüyorum.