01.05.2023 - 10:45 | Son Güncellenme:
İHA
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Nurettin Canikli, sosyal medya hesabından Millet İttifakı tarafından oluşturulan ‘Ortak Politikalar Mutabakat Metni’ndeki politikalara ilişkin yaptığı açıklamada, mutabakat metniyle ulus devletinin hem ekonomik kurumları ve işleyiş mekanizması hem de siyasi ve idari yapılanmasının ortadan kaldırılmasının hedeflendiğini söyledi.
“7’li masanın mutabakat metninde yer alan taahhüt ve hedefleri dikkate alınırsa, Mustafa Kemal Atatürk liderliğinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, cumhuriyeti ve ulus devleti tarihe karışır” ifadelerini kullanan Canikli, şu değerlendirmelerde bulundu:
“7’li masanın vize serbestisi için Avrupa’nın, Terörle Mücadele Yasası’nda yapılmasını istediği değişiklikleri gerçekleştirme vaadi ile, PKK ve diğer terör örgütlerini övmek, propagandasını yapmak ve onlara taraftar kazandırmak yasal hale gelir. Esasında bu düzenleme terör örgütlerinin toplum nezdinde meşrulaşması ve siyasi bir organizasyon olarak kabul edilmesinin önünü açar. Aynı zamanda, terörle mücadelede ciddi ve devletin güvenliğini tehdit edecek boyutta zafiyete sebep olur. PKK terör örgütü, ülkenin belirli bölgelerinde siyasi yapılanma için hiçbir engelle karşılaşmadan uygun bir çalışma ortamı sağlar. 7’li masanın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na desteklerini açıklayan HDP yetkililerinin cumhuriyeti ve ulus devleti hedef alan açıklamaları, Kemal Kılıçdaroğlu ve 7’li masanın HDP ile kapalı kapılar ardındaki mutabakatlarının yansımalarını göstermektedir.”
"TSK KUZEY IRAK, KUZEY SURİYE VE LİBYA'DAN TAMAMEN ÇEKİLİR"
IMF ve benzeri kuruluşlardan yüklü miktarda kredi kullanılmasının önemli siyasi talepleri de beraberinde getireceğini savunan Canikli, ABD ve Avrupa Birliği’nin (AB) bu konudaki siyasi taleplerinin bilindiğini aktararak, bunun sıkça kamuoyu ile paylaşıldığını ve ikili görüşmelerde dile getirildiğini vurguladı.
“Vaatleri doğrultusunda IMF ile kredi kolaylığını içeren olası bir stand-by düzenlemesi ile Türkiye aşağıdaki siyasi tavizleri vermek zorunda kalır” diyen Canikli, verilebilecek tavizleri şöyle sıraladı:
“Sınır ötesi operasyonların durdurulması çerçevesinde Türk silahlı Kuvvetleri Kuzey Irak, Kuzey Suriye ve Libya’dan tamamen çekilir. Kuzey Irak ve Kuzey Suriye’den Türkiye’ye yönelik terör saldırıları, ABD ve Avrupa tarafından terör örgütüne sağlanan sofistike silah sistemleriyle hava saldırı araçları dahil daha yoğun bir şekilde tekrar başlar. Türkiye Güney Kıbrıs Rum Kesimi’ni bağımsız bir devlet olarak tanır ve Doğu Akdeniz’deki tüm haklarından vazgeçmiş olur. Bu taviz vize serbestisi için de AB tarafından talep edilmektedir. Devlet tarafından yürütülen önemli ve kritik savunma sanayi projeleri ile savunma ürünlerinin yerlileştirilmesi çalışmaları son bulur. Muhteşem ve eşsiz hava savunma araçları üreten Baykar firması devletleştirilerek etkisiz hale gelir. Bu durum 7’li masanın genel başkanları ve milletvekilleri tarafından ‘erken dışa vurum' olarak sık sık dile getirilmektedir. Rusya ile ilişkilerde Türkiye, Batı’nın yanında ve Rusya’nın karşısında yer alarak; Rusya ile siyasi ve savunma alanındaki iş birliği tamamen sonlandırılır, ekonomik ilişkiler ise en alt seviyeye çekilir."
IMF ile yapılacak ve yüklü bir finansman paketini içerecek olası stand-by düzenlemesinden sonra, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın bağımsız para ve maliye politikası izleyemeyeceği için fiilen devre dışında kalacağını iddia eden Canikli, “Hazine ve Maliye Bakanlığı, borçlanma ve faiz politikasından, gelir ve harcama politikasına kadar hiçbir konuda kendi hür iradesiyle karar alamaz ve uygulayamaz” dedi.
Canikli, içinde bulunulan dönemin IMF ile stand-by mutabakatına bağlı olarak yürütülen bir dönem olması halinde birçok atılımın hayata geçirilemeyeceğini hatırlattı.
“Kamu bankaları küçültülüp etkisiz hale getirilerek finansal sistemimiz tamamen küresel sermayenin kontrolüne geçer; para ve sermaye piyasaları küresel sermayenin operasyonlarına açık hale gelir” ifadelerini kullanan Canikli, kamu bankalarının piyasadan çekilmesi durumunda ciddi üretim ve istihdam kaybı yaşanacağının altını çizerek, “Türkiye ekonomisinin rüzgarın önündeki misl-i hazan gibi savrulmasına neden olur. Devlet adına ve lehine finansal sistemin dışarıdan kaynaklı şoklara karşı korunmasını sağlayan mekanizma ortadan kalkar” açıklamasını yaptı.
"TCMB FİİLEN ETKİSİZ ELEMAN KONUMUNA DÜŞÜRÜLÜR"
Millet İttifakı’nın ekonomik programının uygulanması halinde para basma yetkisinin fiilen Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’ndan (TCMB) alınıp, kısa vadeli sıcak para hareketleri yoluyla küresel sermayeye aktarılacağını iddia eden Canikli, şöyle devam etti:
“TCMB fiilen etkisiz eleman konumuna düşürülür ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kalelerinden bir tanesi uluslararası küresel sermayeye teslim edilir. İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’ndaki (BİST) hisse senedi fiyat hareketleri, yabancı portföy yatırımcısının kararları doğrultusunda hareket eder, fiyatlardaki aşırı oynaklığı azaltmayı sağlayacak kontrol mekanizmaları kullanılamaz hale gelir. Özellikle piyasaya ani ve blok olarak sermaye giriş ve çıkışlarının oluşturacağı türbülanslara karşı BİST Yönetiminin elinde etkili bir araç kalmaz. Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, IMF’in özellikle destekleme alımlarına getireceği miktar ve fiyat kısıtlamaları nedeniyle bağımsız bir politika izlenemez ve Tarım politikalarıyla ilgili temel parametre ve hedefler İMF tarafından belirlenir. Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, kendisine verilen programı uygulamak durumunda kalan edilgen bir yapıya dönüşür.”
Canikli, Cumhurbaşkanı Adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ve Millet İttifakı’nın, ekonomiyle ilgili işlemleri, Daron Acemoğlu ve Jeremy Rifkin’in gözetim ve denetiminde yürüteceklerini tüm dünyaya ilan ettiklerini belirterek, “7’li masanın genel başkanları imzaladıkları mutabakat metninde, ekonomideki temel karar alma ve uygulama mekanizmalarının küresel sermayenin kullanımına bırakacaklarını, 100 yıllık Türkiye Cumhuriyeti devletinin üniter yapısını değiştireceklerini, merkezi yönetimin Cumhurbaşkanlığı seçiminde Kemal Kılıçdaroğlu’nu desteklemeleri karşılığında, terör örgütü PKK’nın siyasi sözcülüğünü yapan HDP’nin Türkiye’yi bölünmeye götürecek taleplerini yerine getireceklerini, gücünün zayıflatıldığı özerk ve federal bölgesel yönetimleri oluşturacaklarını, kabul ve beyan etmektedirler” dedi.