26.12.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:
Habil Tangören - Asırlardır hayatımızın her yerinde olan cam, antik çağlardan beri birçok eşyanın yapımında yoğun olarak kullanılmaktadır. Günlük ihtiyaçlarımıza dönük üretimlerin yanı sıra cam, usta ellerde sanata dönüşüyor.
Osmanlı döneminde cam işi başlı başına bir sanayi halini almıştı. Türk camcılığıyla ilgili en eski belgeler 16. yüzyıla kadar dayanıyor. Süleymaniye Camii ve külliyesinin yapımı sırasında tutulan muhasebe defterleri, inşaatla ilgili emir ve fermanlar, cam ustaları ve bunların yaptıkları işlere dair önemli bilgiler aktarmaktadır. Topkapı Sarayı Müzesi koleksiyonlarında bulunan şehzadelerin sünnet düğünü şenliklerini anlatan “Surname-i Hümayun” adlı minyatürlü yazma eserde meslek gruplarının geçit törenlerini gösteren sahneler arasında yer alan cam ustaları ve kullandıkları aletlerin gerçeğe uygun resimleri, Türk cam sanatının o yüzyıldaki düzeyini göstermesi açısından önemli bir belge niteliğini taşır.
Günümüzde de birbirinden değerli cam sanatçıları ve cam ustaları, ürettikleri özgün ve zarif eserlerle Türk cam sanatının geldiği gurur verici seviyeyi ortaya koyuyor...
‘Cam beni ilk göz ağrım asla vazgeçmeyeceğim’
Pelin İnal/Füzyon cam sanatçısı
Camla ilgili çalışmalarına 1999 yılında başlayan Pelin İnal, füzyon tekniği üzerine yoğunlaştı. Sanatçı, İstanbul ve Assos’daki atölyelerinde çalışmalarına devam ederken birçok kurumda ve cam ocağı vakfında füzyon cam tekniği konusunda eğitimler verdi.
Halen, yapı sektörüne yönelik cam üretimine devam eden İnal, sanatsal üretimi yapısal çözümlerle birleştiren tasarımlar ve ağırlıklı olarak bir defaya özgü iç mekan uygulamaları, camla birleştirilmiş mobilya tasarımları, mimari camlar, cam aksesuarlar ve takı üzerine çalışmalarına devam ediyor.
16 kişisel sergi açtı
Pandemi döneminde sergilere ara vermek zorunda kalan İnal, bu dönemde İstanbul’daki atölyesini Akçakoca yakınlarındaki Melenağzı köyüne taşıdı. Genellikle gündelik yaşam, mitolojik, etnik ve tarihsel öğelerden yola çıkarak cam, seramik ve resim dallarında; yeni malzeme keşifleri ve teknolojilerini birleştiren sanatçı, sanatsal ve mimari çalışmalarına devam ediyor ve sergiler açıyor.
16 kişisel sergi açan sanatçı, 19 karma sergiye katıldı.
‘Yeni bir arkadaş’
Sanatçı, cam tutkusunu şu sözlerle anlattı: “Doğadaki bu serüvenimde; 22 yılı geride bıraktığım cam sevdama yeni bir arkadaş gerekiyordu. Tabii bana da... Bunun doğal bir üretim olmasını arzuladım hep. Öyle ki; içinde doğayı barındıran, kimyasal maddelerin olmadığı, yapraklar ve çiçeklerle bezenmiş, zamanla sanata dönüştürülebileceğim bir yol olsun.... Bu arayışımın sonunda ekolojik baskı ve doğal boyama ile tanıştım.
Tabii ki camdan vazgeçmeyeceğim. Cam benim ilk göz ağrım.
Cam konusunda yıllardır, atölyemde ve güzel sanatlarla ilgili kurumlarda bir çok öğrenci yetiştirdim ve destek oldum. Ürettikleri eserleri görünce ben de çok mutlu oluyor ve heyecan duyuyorum. Cam sanatına gönül vermiş genç arkadaslara önerim; asla mücadele etmekten vazgeçmesinler.
Halen Karadeniz sahilinde doğayla iç içe olan atölyemde füzyon cam ve mozaik eğitimleri vermeye devam ediyorum. Yaz aylarında konaklamaya uygun olan atölyemde birçok sanatseveri ağırlıyor, birlikte keyifle üretiyoruz.”
‘Cam sanatı mutlak sevgi ve emek ister’
Sare Ateş/Cam süsleme sanatçısı
1999 yılında cam süslemesi yapan bir firmada, yanında çırak olarak başladığı cam ustası Turgay Akyol’dan 3 yıl turnet yaldızı eğitimi alan Sare Ateş, yaldız ustası olarak çalışmaya devam etti.
Kadıköy Belediyesi’nde ve Kadıköy Halk Eğitim Merkezi’nde 6 yıl cam süsleme, desen tasarımı ve yaldız eğitimi veren sanatçı, İstanbul Üniversitesi Kültürel Miras ve Turizm Bölümü mezunu.
Ateş’e, 2016 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından Geleneksel El Sanatları Sanatkârı unvanı verildi. Sanatçı halen Bursa Büyükşehir Belediyesi bünyesindeki Kültür A.Ş. cam ve porselen süsleme atölyesinde birbirinden güzel eserler üretiyor.
Bilgi ve beceri gerekir
Süsleme sanatıyla ilgili ayrıntıları Ateş’in kendisinden dinleyelim: “Cam süsleme sanatı ile ilgili bilinmesi gereken önemli hususlar vardır. Süsleme de kendi içinde bir çok bölüme ayrılıyor. Öncelikle tarihimiz, desen, boya, yaldız sürme fırın bilgisi gibi önemli, bilgi ve beceri isteyen, hata kabul etmeyen alanlardan oluşmaktadır. Emek vererek, zamanla ve sabırla pişmek gerekir, el göz koordinasyonunu iyi kullanmak gerekir. Kurslarda hobi olarak yapılabilecek bir uğraş değildir. Bu sanat mutlak sevgi ve emek ister.
‘Sanat kültürle buluşmazsa kimliksizdir’ diyen hocalarımızdan öğrendiklerimizin ışığında özgün tasarımlarımızın çizimlerini yaparak cam yüzeye desenimizi aktarıyoruz. Eseri aşındırma işlemiyle, üzerinde sabitlenen yapışkanlar temizleyerek fırçayla ve tamamen el işçiliğiyle işledikten sonra ‘turnet’te döndürüyoruz. Son yaldızı da fırçayla sürdükten sonra yüksek ısı fırınlarımızda (600-900 derece) pişiriyoruz.
Özel üretim porselen objelerimizi de serbest fırça tarzında dekorlama ile renk ve desenleri elde işliyoruz.
‘Diğer sanatlardan biraz daha meşakkatlidir ve tehlikelidir’
Feridun Pekeş
Cam üfleme sanatçısı
“Cam benim baba mesleğim. Cam işlemeye 13 yaşında başladım. Yaklaşık 30 yıldır da bu işin içindeyim. İlk olarak laboratuvar cam malzemeleri ve tüpleri işledim. Sonra yavaş yavaş sanatsal faaliyetlere yöneldim ve farklı bir yol çizdim kendime.
Cam üflemesi kendi arasında da ayrılır. Fırın üflemesi vardır. Büyük fırınlarda lav halinde alınan camlar, pipolarla üflenerek büyük cam eserleri çıkarılır. Çeşm-i bülbül, testi, vazo gibi. Biz bunu soğuk cam üfleme denilen tek alevde, tamamen el becerisi ve el teknikleriyle hiçbir kalıp kullanmadan gerçekleştiriyoruz.”
‘Aynısı bir daha çıkmaz’
“Çeşm-i bülbüller belirli bir kalıpla yapılırken, bizim yaptığımız teknik olan soğuk cam üflemede kalıp yoktur ve ortaya çıkan ürünün aynısı bir daha çıkmaz. Üfleme işi, diğer cam sanatları arasında biraz daha meşakkatlidir, zordur ve tehlikelidir.
Çünkü alevle çalışıyorsunuz. Göz sağlığı için aleve çıplak gözle bakılmamalı. Ayrıca çıplak elle yapmak zorundasınız, eldivenle daha tehlikeli olabilir. 10 yıldır usta öğreticilik yapıyorum. Konya’da birbirinden değerli sanat dalları arasında biz de cam sanatçıları olarak bir gösteri gerçekleştirmiştik. Sadece 2 milimetre büyüklüğünde cam semazen yaptık.”
‘Boncuk Ahmet’in renkli dünyası
Ahmet Karaahmetoğlu
Boncuk ve cam üfleme sanatçısı
Kültür ve Turizm bakanlığı geleneksel Türk el sanatları cam boncuk zanaatkârı Ahmet Karaahmetoğlu, 1979 yılında Fatih’te bir cam atölyesinde yardımcı olarak camın büyülü dünyasına girdi. Aslen Trabzon Sürmeneli olan Ahmetoğlu ilk, orta ve lise öğrenimini İstanbul’da sürdürdü.
Sanatçı okulla birlikte çalışma hayatına da devam etti. Askerden döndükten sonra cam sanatına kaldığı yerden devam eden Ahmetoğlu, 1994 yılında kendine ait bir cam atölyesi kurarak üretime başladı.
2012 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın, “unutulmaya yüz tutmuş sanatlar” adıyla düzenlediği sınav sonunda “sanatkâr” belgesi almaya hak kazandı. Sanatçı bundan sonra yurt içinde ve yurt dışındaki el sanatları festivallerinde ülkemizi temsil etti.
İstanbul Büyükşehir ve ilçe belediyelerinde cam eğitimleri veren sanatçı, 7 yıldır da çöpe atılan camları değerlendirerek çeşitli takılar, oto süsleri ve duvar süsleri üretiyor.
Yurt içi ve yurt dışında cam sanatıyla uğraşanların “Boncuk Ahmet” lakabıyla tanıdığı sanatçı, “Ben de usta-çırak ilişkisiyle bu sanatı öğrendim. Bu nedenle cam sanatının sonraki nesillere taşınabilmesi için elimden gelen gayreti gösteriyorum” ifadelerini kullandı.
Cam sanatıyla ilgili eğitim veren yerler
Cam Ocağı Riva Beykoz/İstanbul
1200 Derece Cam Atölyesi Balat Mahallesi Fatih/İstanbul