21.05.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:
Genç Gazete
2015 Türk Silahlı Kuvvetleri Askeri Liseler ile Bando Astsubay Hazırlama Okulunda Öğrenim Görecek Öğrencileri Seçme Sınavı (2015-ALS) sonuçları açıklandı. Sınavda 99,85 puanla Türkiye ikincisi olan Hamit Alp Cömert, başarıda temel şartın, “Disiplinli ve sistemli çalışmak” olduğuna inanıyor.
Okulumuz öğrencilerinden Hamit Alp ile başarıya giden yolu konuştuk.
Sınava hazırlık sürecinde nasıl bir ders çalışma programı takip ettiniz?
Disiplinli ve sistemli çalışmak başarısının en temel şartı. Öncelikle sınıfta anlatılan dersleri iyi dinlemeli, öğretmenin üzerinde durduğu noktalar not edilmeli. Çalışırken bir cevabı ezberlemek yerine konuyu anlamaya veya problemin çözümü yolunu öğrenmeyi seçmeliyiz. Ben, danışman öğretmenin her hafta hazırladığı ders çalışma programına bağlı kalıyordum. Bunun yanı sıra geçen yıllarda çıkmış tüm ALS sorularını çözdüm. Gündelik çalışma saatim ortalama 3 saatti, yani saatlerce ders çalışmadım ama düzenli ders çalıştım ve her gün işlenen konularla ilgili mutlaka tekrar yaptım. Tüm bu çalışma süreci bu başarıyı sağlamama destek oldu.
Bu süreçte karşılaştığın engeller oldu mu?
Geçen yıl işlenen konuları yer yer unuttuğum zamanlar oldu. Geçmiş konuları tekrar ederek ve hatırlayamadığım yerlerde öğretmenlerimden destek alarak eksiklerimi kapattım.
‘Ümitsizliğe kapılmadım’
Seneye bu sınava girecek olan arkadaşlar için neler söylemek istersin?
Başarıyı öncelikle ‘istemek’ gerekiyor. Sınava hazırlanırken “buna zorunluyum” hissine hiç kapılmadım. Başarmak için “ben bunu yapmak istiyorum” dedim ve inandım.
Okul sürecinde sistemli olarak çalıştığım için son birkaç aya yoğunlaşarak ders çalışmadım. Ortaokul öğrencilik yıllarım süresinde her zaman günü gününe, konularımı biriktirmeden ve belli aralıklarla tekrarlar yaparak ders çalıştım. Bu yıl çalışma sıklığımı biraz daha artırdım, takıldığım konularda öğretmenlerimden konularımı biriktirmeden destek aldım. Konuların pekişmesi amacıyla ardından test soruları çözdüm. Acele etmeden ya da panik yapmadan her günümü öncesinden planlayarak çıktığım bu yolda kendimden emin adımlarla yanımda öğretmenlerimin ve ailemin de desteğini alarak ilerledim. Girdiğim sınavlarda dereceler yapacağıma inanarak ders çalıştım ve asla ümitsizliğe kapılmadım.
Hedeflerin neler?
Öncelikle aileme öğretmenlerime bana inandıkları ve tüm enerjileriyle beni destekledikleri için sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı, vatanı, milleti için doğru adımlar atan yurdumuzu çağdaş medeniyetler seviyesine taşıyacak Deniz Kuvvetleri’nde kıdemli bir asker olmak istiyorum.
Atık pil toplama rekoru kırdık
Doğa Koleji, Ataşehir Belediyesi ve Carrefour İçerenköy AVM işbirliğiyle gerçekleştirilen, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğüne bağlı okullardaki 888 çocukla “Ödüllü Atık Pil Toplama Yarışması” kapsamında bir defada topladıkları 6 bin 510 kilo atık pille rekor kırıldı. Rekor denemesi kapsamında, Esit Elektronik Sistemler teknik personelince tartılan atık piller, pil toplamada yetkilendirilmiş tek kuruluş olan TAP Derneği yetkililerine teslim edildi.
Rekor denemesinin ardından düzenlenen törende, medya, sanat ve akademik dünyanın tanınmış isimleri Ömür Gedik, Tuncay Akça, Fatih Portakal, İsmail Küçükkaya, Şule Zeybek, Cem Coşkun, Gökhan Karakoç, Mansur El Sabah, Berk Ercan ve Prof. Dr Orhan Kural’a da “Çevreye Katkı Ödülü” sunuldu. Doğa Koleji öğrencilerinin ‘Enerjimiz Bitmesin’ konulu bir dans gösterisi sundukları etkinlikte konuşan Ataşehir Belediyesi Başkan Yardımcısı Kalender Özdemir, atık pil toplama rekorunun önemine dikkat çekti. Özdemir, “Bu rekoru tebrik etmemin yanı sıra öğrencilerini çevreye duyarlı bir şekilde yetiştiren öğretmenlere teşekkür ediyorum. Bu çevre bilincini herkesin yaşamı boyunca sürdürmesini temenni ediyorum” diye konuştu.
TAP Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Turhan ise, yaptığı konuşmada atık pil toplama organizasyonunda emeği geçen tüm çocuklara ve öğretmenlere teşekkür etti.
Doğa Koleji Ekoloji Bölüm Başkanı Merve Topçuoğlu da doğa konsepti eğitim modeliyle yaptıkları projelerde çocuklara doğa sevgisi ve çevre bilinci aşıladıklarını dile getirerek, “Doğanın pili bitmesin” projemizde pillerin doğaya salınmasını engelleyip toplama seferberliği başlatan öğrencilerimizle bir dünya rekoruna daha imza atmanın mutluluğunu yaşıyoruz” dedi.
Dünya Çocuk Rekorları kapsamında gerçekleştirilen rekor denemesi, Rekor Tescil ve Hakem Heyetince tescil edildi.
‘Şiir yazmak kader gibi’
Türk edebiyatının önemli isimlerinden Ataol Behramoğlu, edebiyatta çığır açmak gibi ihtiraslarının hiçbir zaman olmadığını, içinden geleni yaptığını belirtiyor. Behramoğlu, “Ben şair olduğum için hiçbir zaman övünmedim ama övündüğüm tek şey vardır ben çalışkan bir insanım. Çalışkan olmakla, dürüst olmakla övünürüm” diyor
ATAOL Behramoğlu’nun okulumuza gelişi hayatımın unutulmayacak günleri arasına girdi. Usta şair röportaj teklifimizi kabul ettiğinde heyecandan dizlerimiz titrese de Behramoğlu, sempatikliği, tecrübesi ve güler yüzüyle bizi kendine hayran bıraktı. Yaptığımız en güzel röportajdı.
Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
Şiirlerime baktığınız zaman benim yaşamıma dair orada izler görürsünüz ama size şunu söyleyebilirim, hayatımdaki en güzel şeylerden biri bir kızım olmasıdır. 1979 doğumlu bir kız babasıyım ben. İnanamıyorum kızımın bu yaşa gelmiş olduğuna. Benim hâlâ bebeğimdir. Ondan sonra bir kedim var şimdi, Oğluş, onu da çok seviyorum. 2 yıldır benimle. Hâlâ üniversite hocalığım devam ediyor. Öğrencilerimi de seviyorum. Okumayı seviyorum, düşünmeyi seviyorum. Bir de seyahat etmeyi severim.
‘Şairim diye övünmem’
Bizim yaşlarımızdayken edebiyat alanında böylesine çığır açacağınızı tahmin edebiliyor muydunuz?
Benim öyle çığır açmak gibi bir ihtirasım yoktu. Ben içimden geleni yaparım.
Şunu da söylemek isterim, sizin bu söyleşinize not olarak düşülsün; ben şair olduğum için hiçbir zaman övünmedim ama övündüğüm tek şey vardır, çalışkan bir insanım, çalışırım ve sorumluluk duygum da gerçekten yüksektir. Verdiğim sözü tutarım. Çalışkan, dürüst olmakla da övünürüm ama şiir yazmak biraz da kader gibi. Bu yüzden ‘ben şairim’ diye övünmem.
Bizlere vereceğiniz tavsiyeler nelerdir?
Bu söylediklerimi dikkatle okusunlar, okuduktan sonra bir daha okusunlar, altını çizsinler bazı yerlerin. O altını çizdikleri yerleri sonra bir kez daha okusunlar.
Değerli fikirlerinizle bizi aydınlattığınız için çok teşekkür ederiz.
Ben de öğretmenlerinizin beni buraya çağırmasından gerçekten memnunum, teşekkür ederim. Sizlere de teşekkür ederim, bana çok güzel sorular yönelttiniz.
Annemin hediyesini kendim yaptım
Mucit Atölyesi dersimizde bu kez yaptığımız çalışma hem bizi hem de annelerimizi çok mutlu etti. Fen ve Teknoloji öğretmenimiz Nilgün Sehmen sayesinde ‘Anneler Günü’ için annelerimize çok özel bir hediye yapma şansımız oldu. Bu deney için temel malzeme epoksi reçinesiydi. 100 mililitre reçinenin yanı sıra 50 mililitre sertleştirici, birer adet beherglas ve karıştırıcı çubuk, silikon kek kalıbı, bir adet vesikalık fotoğraf, silikon tabancası ve çubuğu ile küçük bir mıknatıstan oluşan malzemelerimizi hazırladık.
Önce beherglasa epoksi reçinesini koyduk, sonra sertleştiriciyi ekledik. Bu iki malzemeyi çok bekletmeden, içinde hava kabarcığı kalmayacak şekilde homojen hale gelene kadar karıştırdık. Silikon kek kalıbının içine ilk olarak elde etmiş olduğumuz homojen karışımın 3’te 1’ini döktük. Karışımın 2 saat donmasını bekledikten sonra, kendi kalıbıma anneme ait bir vesikalık fotoğrafı koyarak, üzerine homojen karışımımdan bir miktar daha ekledim. Tekrar 2 saat bekledikten sonra silikon kek kalıbından dondurmuş olduğumuz fotoğraflı kalıbı çıkardık.
Silikon yapıştırıcısı ile fotoğraflı donmuş kalıbın arka yüzüne küçük mıknatısı yapıştırdık. Artık hediyem hazırdı. ’Anneler Günü’nde vermek üzere evime götürdüm. Bu hediye, anneme kendi ellerimle yapmış olduğum en anlamlı hediye oldu.
Çilek reçeli hazırladık
Anneler Günü için okulda düzenlenen Çilek Reçeli Şenliği’nde ekoloji dersinde öğrendiğimiz bilgilerle annelerimize kendi ellerimizle çilek reçelleri hazırladık. Reçel yapmaya başlamadan önce bize bu meyve hakkında bilgi veren öğretmenimiz, dünya genelinde en sevilen meyvelerden biri olan çileğin sadece lezzetiyle değil, sağlığa faydaları ile ön plana çıktığını anlattı. Çileğin faydaları arasında ilk sırada C vitamini bakımından zengin olması geliyor. 8 tane çilek yiyerek günlük C vitamini ihtiyacımızın neredeyse 1.5 katını alabiliyoruz. C vitamini ise kalp ve damar hastalıklarını önlemeden, enfeksiyon ve virüslerle savaşmaya kadar pek çok işe yarıyor. O nedenle çilek hastalıklarla savaşmak için çok iyi bir gıda. Latince adı ‘Fragaria Ananassa’ olan çileğin 10’dan fazla çeşidi bulunuyor. Tatları ve büyüklükleri değişse de tüm çilek türleri aynı kalp şekline sahip.
Bu bilgilerden sonra çilek reçeli yapımına geçtik. Reçeli yaparken de öğrenmeye devam ettik. Çilekleri doğrarken, öğretmenimiz kesirlerde tam ve bütün kavramlarının eş anlamlı kelimeler olduğunu, ‘yarım’, ‘çeyrek’ gibi kavramların kesir olarak değerlerini, beslenmede meyve ve sebze tüketmenin önemini anlattı. Reçelimizi yaparken ayrıca çileğin şekerle buluşmasında ısının kimyasal değişimi nasıl etkilediğini de öğrendik.
Sevgimizi katarak pişirdiğimiz reçellerimizi ilk annelerimize tattırdık. Çilek Reçeli Şenliği’nde hem çok şey öğrendik hem de çok eğlendik.