GündemBüyük kırılmanın tanığı ilk kez anlattı

Büyük kırılmanın tanığı ilk kez anlattı

05.03.2011 - 02:04 | Son Güncellenme:

Emine Uşaklıgil’in Cumhuriyet gazetesinin tarihini anlattığı “Benim Cumhuriyet’im” yakında piyasaya çıkıyor. Kitapta Nadi ailesinin tarihi ve gazetenin kuruluşundan 1992’ye kadar olan dönem de detaylı şekilde anlatılıyor...

Büyük kırılmanın tanığı ilk kez anlattı

Emine Uşaklıgil’in kaleme aldığı ve Cumhuriyet gazetesinin tarihini anlattığı “Benim Cumhuriyet’im”, Everest Yayınları’ndan önümüzdeki günlerde yayımlanacak. . Uşaklıgil, 18 yıl çalıştığı, 1992’de ayrıldığı ve dedesi Yunus Nadi tarafından kurulan Cumhuriyet’te yaşadığı günlerle ilgili bugüne dek sadece dost meclislerinde konuştuğunu belirtiyor önsözde. Bu sürenin ardından bu kitabı yazma nedenini ise şu cümleyle özetliyor: “Bugünün Türkiye’sinde Cumhuriyet’in önemli bir işlevi olabilirdi. Oysa ne yazık ki, 1991-1992’de yaşananlar yüzünden Cumhuriyet gazetesi böyle bir işlevi üstlenmekten uzak kalmıştır.” Kitapta sadece 1992’de gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Hasan Cemal, Yazı İşleri Müdürü Okay Gönensin ve Müessese Müdürü Emine Uşaklıgil’in ayrılması ve İlhan Selçuk ile onu destekleyenlerin gazetede kalmasıyla sonuçlanan süreç değil, Nadi ailesinin tarihi ve gazetenin kuruluşundan 1992’ye kadar olan dönem de detaylı şekilde anlatıyor.

Haberin Devamı

Büyük kırılmanın tanığı ilk kez anlattı

Cumhuriyet’te Nadir Nadi için düzenlenen tören.

Maaş ödemek için Çin vazosunu sattık
Hasan Cemal kendine yazı işleri müdürü olarak Okay Gönensin’i seçince, Hasan Cemal- Okay Gönensin-Emine Uşaklıgil üçlüsüyle Cumhuriyet’te yenilikten yana üç genç işbaşına gelmiş oldu. Okay 30, Hasan ve ben 36 yaşındaydık. Üçümüzün düşüncesi örtüşüyordu. Bize göre, Cumhuriyet küçük ve aşırı angaje bir gazete olarak gitgide ufalmaya mahkûmdu. Mali vaziyet öyle bir noktadaydı ki, maaşları ödemekte zorlanıyorduk. Hatta dedemden kalma Hint işi oymalı antika bir dolabı ve içine irice bir çocuğun rahatça saklanabileceği bir Çin vazosunu satmıştık.

Büyük kırılmanın tanığı ilk kez anlattı

Yöneticiler gazetenin yeni ofset baskısını beklerken.

Menderes’ten Nadi’ye: Sendeki komünisti at
Diyarbakır’a giderken Ankara’ya da uğrayan Yaşar Kemal, daha doğrusu o günkü adıyla Kemal Sadık Gökçeli, Abidin Dino’nun, “Şimdi sen Kemal Sadık Gökçeli imzasıyla mı yazacaksın? Polis üç gün sonra gelir seni bulur, hapse gönderir. Bir ad bulalım sana,” deyip ona Yaşar Kemal adını önermesi üzerine, Cumhuriyet’te çıkan “Diyarbakır Ovasında Göç Var” başlıklı ilk röportajını Yaşar Kemal adıyla imzalar. Polis üç yıl sonra Yaşar Kemal’in gerçek kimliğini tespit edince, bir yerlerde Nadir Nadi’yle karşılaşan Adnan Menderes, “Sendeki komünisti at” der. Ancak, “İstersen atayım” diyen Nadir Nadi’nin alaylı tavrı karşısında, “Yok yok, atma, meşhur olur” diyerek ısrarından vazgeçer.

Haberin Devamı

Ulagay’ın yazısı gazeteyi karıştırdı
Cumhuriyet’i yıllardır perde arkasından yöneten İlhan Selçuk’un iktidarını tehdit altında görmesi de başka bir gerilim kaynağı idi. Hasan Cemal’e yakınlıklarıyla bilinen Şahin Alpay ve Osman Ulagay eleştiri oklarına hedef oluyordu. Başbakan Özal’ın Amerika’da baypas ameliyatı geçirmesi üzerine,Ulagay’ın yazdığı “Özal’sız Türkiye’yi Düşünmek Kolay mı?” başlıklı yazı yüzünden, başta Ankara Bürosu olmak üzere gazete karışıverdi... Sabah gazetesi ertesi gün, “Herkes Birdenbire Özal’cı Kesildi” manşetini atınca, Ankara Bürosu çalışanları gazetenin yayın politikasından utanç duyduklarını ifade eden bir protesto yazısı kaleme aldılar...

Haberin Devamı

İlhan Selçuk’unki Pirus zaferiydi
8 Nisan 1992 Çarşamba günü arkama bakmadan ve geri dönmemek üzere Cumhuriyet gazetesinden ayrıldım. Savaşı kaybetmiştim. Zafer İlhan Selçuk’undu. Zaman bunun bir Pirus zaferi olduğunu gösterecektir. Küçük olsun benim olsuncular galip gelmiş, gazeteyi sadece gazete olarak görenler ise mağlup olmuştu. Atatürkçülüğü kendi tekellerinde görenler Cumhuriyet’e el koymuş, yorumlarını tek doğru olarak sunabilecekleri bir araca kavuşmuştu. Değişmez ve donakalmış bir dünya görüşüne sahip olanlar kazanmış, yenilenme ve değişimden yana olan genç kuşak tasfiye edilmişti. Berin Nadi de muradına ermişti. İntikamı tamdı. Gücünü ispat etmişti... Nadir Nadi hayattayken bazen şüphe bazen de kıskançlıkla baktığı İlhan Selçuk’la şimdi ittifak kurmuştu. Berin Nadi Cumhuriyet’in parçalanmasında kendi payına düşen sorumluluğu hiçbir zaman hissetmedi. Aksine, kendini gazetenin kurtarıcısı olarak görmüştür muhtemelen.

Haberin Devamı

Emine Uşaklıgil kimdir?
Cumhuriyet’in kurucusu Yunus Nadi ile Halid Ziya Uşaklıgil’in torunu olan Emine Uşaklıgil, Fransa’da Vichy’de doğdu. Paris Institut d’Etudes Politiques’i bitirdi. Emine Uşaklıgil, 18 yıl Cumhuriyet gazetesinde çalışmasının yanı sıra televizyon ve sinema prodüktörlüğü, elektronik yayıncılık, sinema işletmeciliği yaptı.

Absürt sansür
1940’larda sansür bazen absürt durumlara yol açabiliyordu. “Yarın hava açık olacak” haberi üzerine Doğan Nadi’nin aldığı ağır ihtar gibi. Doğan Nadi haber kaynağı olarak Ankara Radyosu’nu gösterince, Sıkıyönetim Komutanlığı bu hayati konuyu Başbakanlığa aksettirmiş ve görülen lüzum üzerine şu tebliğ yayımlanmıştı:
“Şifre: Umum Müfettişlere, Valiliklere, 3060-5722 / Geçmiş, halihazır ve gelecek zamanlara ait meteorolojik tahminlerin ve hadiselerin neşredilmemesinin bütün gazetelere tebliğini rica ederim. Başvekil namına, Müsteşar Vehbi Demirel.”

Hayatının son günlerinde Yunus Nadi kırgın bir adamdı
Hayatının son günlerinde dedem (Yunus Nadi) kırgın bir adamdı kuşkusuz. Hayat çizgisi başarılıydı. Kendisiyle hesaplaştığında bunu görmemesi olanaksızdı. Kalemiyle önceleri İttihat ve Terakki’nin silahşorluğunu yapmıştı. Osmanlı’nın küllerinden Türkiye Cumhuriyeti doğmuş ve buna gazetesi aracılığıyla önemli katkılarda bulunmuş, kelle koltukta Mustafa Kemal’in yanında yerini almış, kısa sürede zaferle sonuçlanan mücadeleye destek vermiş, Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atılmasını ve sağlamlaştırılmasını kararlılıkla desteklemişti. Ne ki, son yılların ağzında acı bir tat bıraktığını tahmin etmek zor değil.

Haberin Devamı

Nadir Nadi mücadele ve kavga adamı değildi
Nadir Nadi, 1938 yılından itibaren üç yıl kadar Galatasaray Lisesi’nde son sınıflara yurttaşlık bilgisi ve sosyoloji dersleri vermişti. Babasının aksine, Nadir Nadi mücadele ve kavga adamı değildi. Bedii Faik ile haftada bir buluştuğu yıllarda ona, “Sen yazmayı seviyor musun?” diye sormuş. “Çok” cevabını alınca, “Ben sevmiyorum. Sakin bir köşede Mozart’la baş başa olmayı, Paris’te sonbahar yapraklarına basarak dolaşmayı hiçbir şeye değişmem” deyivermişti. Çok zor yazdığını saklamazdı zaten. Öğretmenlik yapmaktan keyif aldığını hep anlatırdı. Nadir Nadi’nin Galatasaray’da öğrencisi olmuş, olumlu yorum hasisi Çetin Altan, Nadir Nadi’nin hocalığını pek beğenmediğini söyler...