25.09.2021 - 13:36 | Son Güncellenme:
Abdallık geleneğinin son büyük temsilcisi olan Neşet Ertaş, vefatının 9. yılında anılıyor. Müziği, karakteri, eserleriyle Türk halk müziğinin unutulmazları arasına giren, ‘Bozkırın tezenesi’ birçok eseri Türk halk müziğine kazandırdı.
KÜÇÜK YAŞTA MÜZİKLE TANIŞTI
1938 yılında hayata gözlerini açan Neşet Ertaş, çocukluğundan itibaren müziğin içinde oldu. Babası Muharrem Ertaş’ın da müzisyen olması, onun müziğe adım atmasında büyük rol oynadı. Babasıyla beraber çalışırken darbuka, zil, cümbüş çaldı.
Herhangi bir müzik eğitimi almamasına karşın daha çocuk yaşta yeteneğini ortaya koydu, halk ozanı olma yolunda ilk adımları o yaşlardan itibaren attı. Neşet Ertaş, ilkokula gittiği bu dönemde önce keman, sonra da bağlama çalmayı öğrendi. Babası Muharrem Ertaş ile birlikte yörenin düğünlerinde sazı ile türküler söyleyen Neşet Ertaş, etkilendiği tek kişinin babası Muharrem Ertaş olduğunu söyledi. Ertaş, bu durumu şu şekilde ifade etti: "Babamla ben aynı ruhun insanlarıyız."
LAKABINI BÖYLE ALDI
1950’li yıllardan itibaren Neşet Ertaş ismini tüm Türkiye duymaya başladı. TRT Ankara Radyosu'nda canlı olarak yayımlanan, Muzaffer Sarısözen'in yönettiği "Yurttan Sesler" programında, "Geleli Gülmedim Ben Bu Cihana" adlı bozlağı solo çalıp okumasından sonra Neşet Ertaş'ın adı, ülke genelinde duyuldu. 1957 yılında da babasının parçası olan, 'Neden Garip Garip Ötersin Bülbül' plağını yayınladı ve büyük halk kitleleri tarafından takip edilmeye başlandı.
Babasının karşı çıkmasına rağmen 1970’lerin başına kadar evli kalacağı Leyla ile evlendi. 7 yıl süren bu evlilik sonrasında, 'Cahildim Dünyanın Rengine Kandım' türküsünü söyledi.
1969’da Yugoslavya’da ehliyetsiz şekilde araba kullanmasından dolayı 3 ay hapis cezası aldı. Yaşar Kemal bu haberi öğrendikten sonra ‘İnce Memed’ kitabını ‘Bozkırın Tezenesi. Geçmiş olsun’ diye imzalayarak gönderdi. Bu tarihten itibaren hayranları kendisine ‘Bozkırın tezenesi’ şeklinde hitap etmeye başladı.
UZUN YILLAR ALMANYA’DA KALDI
Neşet Ertaş parmaklarından yaşadığı felç nedeniyle bir süre tedavi oldu ancak tedaviden sonuç alamayınca Almanya’ya, kardeşinin yanına tedavi için gitti. Tedaviden sonra ailesini de Almanya’ya aldırdı ve 1979’dan 2003 yılına kadar Almanya’da yaşadı. Önce Berlin’de, sonra Köln’de yaşamına devam etti. Bu dönemde verdiği konserlerle Türk işçilere moral verdi. 20’ye yakın albümünü piyasaya Almanya’dayken çıkardı.
Uzun yıllar sonra 2003’te Türkiye’ye dönüp, İzmir’e yerleşti. 2006 yılında da Türk kültürüne yaptığı katkılar sonrası, ‘Devlet Üstün Hizmet Madalyası' aldı. 2009 yılında UNESCO Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi kapsamında yapılan, ulusal envanterlerden, 'Yaşayan İnsan Hazineleri Türkiye Ulusal Envanteri'ne alınarak yaşayan insan hazinesi kabul edilen Ertaş, 25 Nisan 2011 tarihinde İTÜ Devlet Konservatuvarı tarafından fahri doktora ödülüne layık görüldü. Bağlamadaki tavrı ve türküleri konservatuvarlarda ders olarak okutuldu.
'İNCİTME CANI, İNCİTME'
Türk halk müziğinin en önemli isimlerinden olan Neşet Ertaş, 25 Eylül 2012 tarihinde İzmir'de tedavi gördüğü hastanede ileri evrede prostat kanseri nedeniyle yaşamını yitirdi. Cenazesi Kırşehir Bağbaşı Mezarlığı'nda babası Muharrem Ertaş'ın mezarı yanına defnedildi. Mezar taşında, ''Sakin ol ha, insanoğlu. İncitme canı, her can bir kalp, Hakk'a bağlı. İncitme canı, incitme'' yazısı, gelecek nesillere bir mesaj olarak kaldı. .