13.08.2019 - 07:50 | Son Güncellenme:
İhsan Dindar / milliyet.com.tr
15’inci Bodrum Müzik Festivali bu yıl 22 - 25 Ağustos tarihleri arasında gerçekleştirilecek. Festivalde dünyaca ünlü pek çok isim sahnede olmaya hazırlanıyor. Festivalde iki gece müzikseverlerin karşısına çıkacak Letonya doğumlu akordeon sanatçısı Ksenija Sidorova, tangodan Rus bestecilere uzanan farklı repertuarları seslendirecek. Mert Fırat ile birlikte Rus edebiyatı konseptli bir konsere imza atacak müzisyen sorularımızı yanıtladı...
- Akordeon ile yolculuğunuz nasıl başladı? Sizi bu enstrümana yönlendiren ne oldu?
Müzik serüvenim küçük yaşlarımda Rusya’da dedemi ziyaret ettiğim yaz aylarında başladı. Aslında fikir büyükanneme aitti. Kendisi, benim bir akordeon çalmamı istiyordu. Bu uğurda bana Rus halk ezgilerini ve bazı temel şarkıları öğretmeye çalıştı. Kendisi de zaten akordeonun bir benzeri olan garmon çalıyordu. Yine böyle bir dönemde beni yaz boyunca çalıştırdı ve sonrası tüm aile karşısında hünerlerimi sergilememi istedi. Annemle babam aslında bu enstrümana pek de sıcak bakmıyordu. Ancak yine de bir süre sonra benim müzik okuluna gidip, akordeon çalmayı isteyip istemediğimi sordular. Böylece akordeon yolculuğum da başlamış oldu. Bu süreçte oldukça şanslıydım çünkü çok iyi hocalardan ders aldım. Bunlardan biri de Marija Gasele idi. Kendisi bana sadece müzik eğitimi değil, aynı zamanda hayat anlamında da bir eğitim verdi. Tüm bunların sonunda 16 yaşındayken Londra’ya Kraliyet Müzik Akademisi’ne gidebilme fırsatı yakaladım.
- Size bu enstrümanı çalmak neler hissettiriyor?
Bu enstrümanı gerçekten çok seviyorum, özellikle de bana hissettirdiklerini. Yakın dönemde, hamileliğim sırasında, bir süre uzak kaldım. Bu durum beni akordeona karşı daha da duyarlı hale getirdi. Bu enstrümanın bir icracıya ve dinleyiciye sunabileceği repertuvar çeşitliliğini seviyorum. Akordeon benim için bir yoldaş gibi .
- Akordeon, Arjantin’den Doğu Avrupa’ya geniş bir coğrafyada oldukça popüler. Üstelik tüm bu coğrafyalarda da önemli bir geleneğe sahip. Bu çeşitlilik sizin tarzınızı nasıl etkiledi?
Hayattaki pek çok şey bir müzisyenin kendisini geliştirmesine yardımcı olur. Eğitiminizden okuduğunuz kitaba, yediğiniz yemeklerden ziyaret ettiğiniz ülkelere ve keşfettiğiniz yeni müzikal coğrafyalara kadar… Londra’daki Kraliyet Müzik Akademisi profesörlerinden Owen Murray’den aldığım ve hayatımdaki en önemli öğütlerden biri “Kendine ait bir sesin olsun ve ona gönülden inan” cümlesiydi. Tüm bu yaşantılar ve deneyimler müzikal dilimin oluşmasına yardımcı oldu ve onu şekillendirdi.
‘Okumak yerine dinlemek’
- Festivalde Rus edebiyatından esinlenen bir repertuvarla müzikseverlerin karşısına çıkacaksınız...
Şiirin müzikle buluştuğu samimi bir fırsat olacak. Haliyle Rus yazarlar ve Rus bestecilerden oluşan bir repertuvar bu. Okumaların Türkçe nasıl olacağını görmek beni heyecanlandırıyor. Bu sayede Bodrum’daki dinleyicinin Rusça okumak yerine daha derin bir şekilde deneyimleyebileceğini ve anlayabileceğini tahmin ediyorum. Türkçe konuşamayanlar için de uluslararası bir müzik dili ile onlara ulaşacağız. Müzikseverler bu enstrüman için Rus besteciler tarafından özel olarak yazılmış önemli bazı klasik akordeon parçalarını duyacak.
- Bir diğer konserinizde de tango konsepti etrafında şekilleniyor. Bu tango gecesinde müzikseverleri neler bekliyor?
Sväng adlı grupla birlikte Latin Amerika ve hatta Türkçe tango şarkılarını bir arada çalacağımız, doğaçlama yapacağımız bir gece olacak. Türkiye’de iyi bir tango geleneğinin olduğunu duymak beni çok mutlu etti. Tango gerçekten evrensel. Olten Filarmoni Orkestrası ile birlikte çalacak olmaktan da çok heyecanlıyım. Kendileriyle daha önce de birlikte aynı sahneyi paylaşmıştık. Yeniden ortaya iyi işler çıkaracağımıza eminim.