12.07.2022 - 07:00 | Son Güncellenme:
Mert İnan - Şiddet olaylarındaki artış endişe yaratıyor. Türkiye’deki insanların gittikçe kızgın ve öfkeli kişilik yapısına büründüğü geçen günlerde global araştırma şirketi Gallup’un son araştırma sonuçlarının yer aldığı “Küresel Duygular” raporuyla ortaya konmuştu. Araştırmada Türkiye’nin Lübnan’dan sonra dünya genelinde en kızgın insanların yaşadığı ülke olarak belirlenmişti. Türkiye’de neredeyse her gün birkaç kişi özellikle de kadınlar şiddetin kurbanı oluyor. İstanbul Barosu’na kayıtlı Servet Bakırtaş ile Konya Şehir Hastanesi’nde görevli Kardiyoloji Uzmanı Ekrem Karakaya’nın katledilmesi toplumsal tepkiyi körüklerken, artan şiddet karşı endişeyi de artırdı.
Pandeminin rolü büyük
Bahçeşehir Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nilüfer Narlı’ya göre şiddet artışında pandeminin rolü var:
“Son 3-4 yıllık sürece baktığımızda en önemli hadiselerden biri pandemi süreci oldu. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre Türkiye’deki depresif ruh hali dünya ortalamasının 2 katı arttı. Pandemi bitmeden büyük kentlerde ev kira fiyatlarından, yiyecek ve akaryakıt fiyatlarına kadar artan enflasyon eğrisi de stres yüküne neden oluyor. Belirsizlikleri yönetmek daha da zorlaştı. Türkiye’de insanların şiddetten arınması için dil ve iletişimdeki şiddetten arınılması gerekiyor. İletişim becerisi ilkokuldan başlayarak oluşturulmalı. Türkiye’deki en büyük eksiklerden biri formel eğitim düşüklüğü değil, iletişim becerilerinin sınırlı olması. İletişim becerisini kullanmayan kişiler şiddete yöneliyor. Şiddet aslında güçsüzlük göstergesi. Kendini değersiz hisseden sorunlarla baş edemeyen kişiler şiddete yönelir.”
‘Bencillik körüklüyor’
Psikiyatri uzmanı Doç. Dr. Armağan Samancı ise toplumsal öfke ve şiddet artışının birincil nedeninin tüketim toplumuyla ayyuka çıkan bencillik olduğunu ifade ederken, şu tespitleri sıraladı:
“Ne yazık ki insanlarımız paylaşımcı olmak yerine gittikçe bencilleşen bir yapıya bürünüyorlar. Herkes, kendisi için iyi olanı yapıyor ve istediği olmadığında büyük tepki gösteriyor. Toplumda değer olarak ağırlıklı olarak para ve ekonomik göstergeler ön plana çıkartıldığında, bireyler bunun dışındaki değerlere önem vermezler. Saygı, sınır, yardımlaşma duyguları devre dışı kalmış durumda. Kimse kusura bakmasın ama toplumsal değişimin faturasını bir önceki jenerasyona kesmemiz gerekiyor. Önceki jenerasyonların yetiştirdiği bir nesil öfkeyle hareket edip, şiddete yöneliyorsa büyüklerimiz oturup düşünmek zorundalar. Gelecek nesillerin davranışlarından da bizler sorumlu olacağız.”
Erken eğitimle...
Psikiyatri uzmanı Prof. Dr. Engin Eker de sürekli tartışma ortamında bulunan, agresif tutum ve davranışları gören bir çocuğun saldırganlığa meyledebileceğini vurgularken “Saldırganlık kadar saldırgan olmama davranışı da öğrenilebilir bir davranış örüntüsüdür. Şiddetsizlik bireysel düzeyde, düşüncede ve eylemde önce aile içindeki erken eğitimle ardından da okul ve toplum yoluyla elde edilir. Bireylerin sonraki tüm davranışları veya eylemleri bundan etkileneceğinden, bu eğitim toplumumuzun temel hedefi haline gelmelidir” dedi. Özellikle kentsel alanda bireylerin sürekli olarak daha fazlasını elde etmek, sürekli bir rekabet içinde olmalarına dikkat çeken Prof. Dr. Eker, şu tespit ve öneride bulundu:
“Birey kanunsuz yollara sapabiliyor. Gasp, soygun, hatta cinayet işleyebiliyor. Şiddet istediklerini elde etmek için neden olabiliyor. Medya ve şiddet arasındaki ilişkiye de değinmek gerekir. Yapılan çalışmalar, erken çocukluk döneminde TV şiddetine maruz kalmanın yetişkinlikte hem erkekler hem de kadınlar için saldırgan davranışlara yol açtığını ortaya koydu. Türkiye’de herkes kendi düşüncelerini ‘en doğru’ olarak görüyor. Özellikle siyasetçiler bizlere model olamadılar. İktidar ve muhalefet ne zaman, hangi sorunda bir araya gelip birbirlerinin düşüncelerine saygı göstererek ortak bir alanda buluştu? Oysa karşılıklı hedeflere ulaşmak için bir araya gelmek, iyi işleyen bir demokrasinin anahtarıdır. Ortak kimliğimizi oluşturan değerler üzerinde çok ayrıntılı düşünmek gerekir.”
‘Performans dönüşüm sistemi’
Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Ömer Böke, doktorlara yönelik şiddet olaylarındaki artışın sağlık sisteminin bozulmasıyla ilgili olduğunu belirterek, “Performans dönüşüm sisteminin sorunlara neden olacağını defalarca söyledik. Çünkü yeni sistemde idari işlerin yükü bile doktorların sırtına yükleniyor. Doktorlar, branşları dışındaki sorunlarla bile uğraşmak zorunda kalırken, halkla karşı karşıya getiriliyorlar. Toplumsal şiddet olaylarını artışındaki ana etken ise ekonomik dengelerin gittikçe bozulmasından kaynaklanıyor. Stres birikimi neden olurken, birçok kişi de yaşanan karamsarlık ve stres şiddet eylemine dönüşüyor” dedi.
YARIN: CEHALET, KURALSIZLIK VE YASAL BOŞLUKLAR ŞİDDETİ BESLİYOR