02.11.2023 - 09:31 | Son Güncellenme:
Selay SAYKAL- Selçuk BAŞAR/TRABZON (DHA)-
Trabzon Karadeniz Teknik Üniversitesi'nde (KTÜ) bu yıl 3’üncüsü düzenlenen ‘Uluslararası İnşaat Mühendisliği ve Mimarlık Konferansı’na (ICEARC'23) 12 ülke ve Türkiye’den 85 üniversiteden 400’e yakın bilim insanı katıldı. İnşaat mühendisliği ve mimaride yeni teknolojiler ve uygulamaların görüşüldüğü konferansta uzmanlar, deprem gibi yıkıcı afetlere karşı yapıların dayanıklılığını artıracak teknolojileri ve metotları görüştü. Konferansta, dik ve engebeli arazi yapısı nedeniyle yapılaşma sorunu yaşanan Doğu Karadeniz'de kıyı şeridini genişletmek için yapılan deniz dolgulu alanları ile kontrolsüzce dere yataklarına dökülen hafriyat atıklarındaki kimyasal içeriklerin denizin yanı sıra doğaya da zarar verdiğine değinildi.
ATIKLARDA KİMYASAL MADDE TEHLİKESİ
İnşaat atıkları üzerine çalışmalarını paylaşan Hacettepe Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Şahmaran, 2000 yılı öncesinde inşa edilen binalarda rastlanan asbestin yanında binalarda bulunan ağır metallerin çevreye verebileceği tehlikeleri anlattı. Bölgede deniz dolguları ile kontrolsüzce dere ve dere yatağına dökülen hafriyatlardaki kimyasal içerikli malzemelerin doğaya zarar verdiğini söyleyen Prof. Dr. Şahmaran, hafriyatların ayrıştırılarak muhafazalı atık sahalarında depolanması gerektiğini söyledi.
‘AĞIR METAL VE ZARARLI MALZEME SUYA SIZABİLİR’
Hafriyat atıklarının dökülmesinin pek çok ciddi probleme neden olduğunu ifade eden Prof. Dr. Şahmaran, “Dere yataklarının bu atıklarla kapanması, gelecekte olası taşkınlarda aşırı yağışlarda derelerin görevlerini görememesi anlamına geliyor. Atıkların içerisinde suya sızabilen kurşun, cıva gibi ağır metaller veya herhangi bir zararlı malzemenin olması durumunda hem içme sularına hem deniz suyuna ciddi boyutta zararlı malzemelerin birikmesi anlamına gelir. Bunun da suda bulunan yaşama olumsuz etkisi olabilir” dedi.
‘DERE YATAĞININ DOLDURULMASI BİR SONRAKİ AFET DEMEK’
Atıkların suya sızıntısı riskine değinen Prof. Dr. Şahmaran, “Sadece asbest değil, birtakım ağır metaller, kurşun içeren boyalar, florasan lambalar gibi bunların insana zarar vermemesi için mümkün olduğunca insanların bu konuda minimum şekilde temas etmesi lazım. Denizler veya dere yatakları yerine bu hafriyat atıklarının içerisinde olası tehlikeli malzemeler varsa kesinlikle önlemlerinin alınıp muhafazalı özel atık sahalarında depolanması gerekmekte. İnşaat ve yıkıntı atıkları içerisindeki tehlikeli, suya sızabilecek malzemelerin tespit edilip yer altı sularına veya deniz sularına, suda yaşayan canlılara veya suyu kullanan insanlara zararlı herhangi bir malzemenin suya geçip geçmediğinin kontrol edilmesi lazım. Zararlı bir malzeme geçmese bile sonuçta dere yatağının bu malzemelerle doldurulması bir sonraki afet demek. Yine bu malzemelerin gelişigüzel tarım arazilerine depolanması o arazilerin kullanılmaması demek” diye konuştu.
‘TRABZON’UN ALAN PROBLEMİ VAR’
Deniz dolgusu yapılırken kullanılan dolgu malzemelerine dikkat edilmesi gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Şahmaran, “Tarım toprağı bunların içinde en masumu; sonuçta doğal bir malzeme. Trabzon’un alan problemi var. Sonuçta bir şekilde buraya havalimanları, yol ve hastanenin uygun alanlara yapılması gerekiyor ama bu demek olmuyor ki zararlı malzemelerle dolgu yapılsın. Bunların kesinlikle denize, dere yataklarına ya da yeraltı sularına zarar vermeyecek şekilde depolanması zaruri bir ihtiyaç” ifadelerini kullandı.