10.09.2013 - 14:51 | Son Güncellenme:
Tamar Melike Tegün / Milliyet.com.tr
Bir Temmuz gecesi, Fatih Akın’ın ‘Temmuzda’ filmini izleyen iki kafadar, sabah kahvaltısında ceplerindeki 50’şer lirayla bir otostop yolculuğu yapmaya karar verdiler. Nereye gideceklerini dahi bilmeden, yine bir Temmuz sabahı çıkılan yolculuk, Yunanistan’ın küçük sahil kasabası Alexandroupoli’ye dek uzandı. Yaklaşık beş gün süren yolculuk için “macera” tanımı az bile kalabilir… Yol kenarlarında, parklarda uyudular, sivrisinek saldırılarına uğradılar, zifiri karanlık yollarda saatlerce tek başlarına yürüdüler, hasta numarası yaparak ambulans çağırmak zorunda dahi kaldılar. Pişmanlar mı? Asla. Berkan ve Varlık, bir dahaki otostop seyahatlerini planlamaya başladılar bile…
Bir ‘serüven’in başlangıcı sayılabilecek yolculuklarını Berkan Cesur anlattı...
“Her şey, Fatih Akın’ın Temmuz’da filmini izlememizle başladı. Sabah kahvaltıda gaza gelip, cebimizdeki 50’şer lira ile yola çıkmaya karar verdik. Bir süre nereye gideceğimizi bulmaya çalışıp, yeşil pasaportlarımızın avantajıyla Yunanistan’da karar kıldık. Yurt dışı çıkış harcı olan 15 liradan geriye adam başı 35’er liramız kalacaktı. Evde hazırladığımız tavuklarımız, bir gitar ve minimum eşyayla Mecidiyeköy’den yola çıktık. Sınıra kadar en az 10 araba değiştirdik. İki erkek otostop çekmek gerçekten zor. Saatlerce kimse durmadığı için inanılmaz taktikler geliştirmek zorunda kaldık…”
“Nereye gideceğimizi gümrük memuru buldu”
“Yunanistan sınırına kadar nereye gideceğimize dair en ufak bir fikrimiz yoktu. Nereye gideceğimizi dahi, sınırdaki gümrük memuru söyledi. Alexandroupoli’ye gitme fikri de böyle doğdu…
“Kadın taklidi yapmak zorunda kaldım!”
“Sınırdan Alexandroupoli’ye 7 euroya gittiğini öğrendiğimiz trene binmemek hayatımızın hatası oldu. O yüzden, saatlerce ıssız yollarda yürümek ve hayatımızın en zor anlarını yaşamak zorunda kaldık. Gelip geçen onlarca arabanın hiç birinin bizi almaması moralimizi o kadar bozdu ki, yol kenarında yere çöküp, saçlarımı önüme düşürerek ağlayan kadın taklidi yapmaya başladım. Varlık elini kaldırdığı gibi, bir kamyon durdu! Kamyoncu bizi, sinekleriyle meşhur olduğunu bilmediğimiz bir kasaba olan Soufli girişinde zifiri karanlıkta bıraktı. Cep telefonlarımızın ışığını kullanarak önümüzü görebildik. Hayatımın en korkunç anlarını o 4.5 saatlik yolda yaşadım diyebilirim. Binlerce sinek tarafından sokulduk…
“Ambulansı çağırıp bayılma numarası yaptık”
“O denli yorulmuştuk ki, ambulansı arayıp bayılmış numarası yapma kararı aldık. Ambulans geldiğinde Varlık yerde baygın rolü yapıyordu. Hesabımız, ambulansın bizi Alexandroupoli’ye götürmesiydi, ama kendimizi, kurtulmaya çalıştığımız Soufli’de hastanede bulduk. İleri gidelim derken, 2 km. kadar geri gitmiş olduk! Hastaneden sonra 4 araba değiştirerek bir kasabaya vardık ve oradan 5’er euro vererek bir otobüsle Alexandroupoli’ye vardık. Bir parkta çekinerek uyuduktan sonra akşam, barlar sokağında gitar çalıp şarkı söylemeye karar verdik. İlk gün 7, ikinci gün 30, 3. gün 28 euro kazandık. Gündüzleri denize girdik, civar kasabaları gezdik. Tarla bahçe işlerine yardımcı olduğumuz insanlar bize yemek, şarap ve para verdiler.”
“Yanında kız olunca üç arabadan biri duruyormuş”
“Binmemekle en büyük hatayı yaptığımız trenle döndük Türkiye sınırına. Dönüşte trende Sara ile tanıştım ve Varlık'ı memleketi olan Edirne'ye bıraktıktan sonra onunla birlikte otostop yaparak İstanbul'a döndük. Yanında kız olunca üç arabadan biri duruyormuş, onu gördüm. Eve döndüğümüzde hiç paramız yoktu…”
Berkan’la konuşurken, onca zorluğu anlatırken yüzünde beliren gülümsemeye güvenerek “Yine yapar mısın?” diye sorduğumda; hiç tereddüt etmeden cevap verdi: “ O kadar çok şey öğrendik ki, şu aralar dünya turu planlıyoruz!”