01.10.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:
Gülsin Harman
Kesin ifadelerden kaçınan araştırma sonuçlarını, ancak uzmanın anlayabileceği terimlerle açıklanan bilimsel gelişmeleri takip etmek için sıradan insanlar için her zaman zorluk. Batılı ülkelerde bilim; sosyal medyanın yükselişi ve televizyon yüzü olmaya yatkın bilim insanlarıyla popülerleşme, ‘halka açılma’ eğiliminde. Amerikalı astrofizikçi Neil deGrasse Tyson’ın çok izlenen televizyon programı ‘Cosmos’; NASA’nın günler öncesinden kamuoyunda heyecanlı bir beklenti yaratan uzay programı duyuruları; ‘Interstellar’ filminin arka planındaki bilimi anlatan teorik fizikçi Kip Thorne’un kitabı; Avrupa Uzay Ajansı’nın (ESA) ‘67P/Churyumov-Gerasimenko’ kuyrukluyıldızına yolladığı Rosetta aracının Twitter’daki ‘gevezelikleri’ derken çok karmaşık gözüken bilim; popülerleştirilerek büyük kitlelerin günlük hayatına giriyor.
‘Bilimin esnaf lokantası’
Türkiye’den üç genç bilim insanı da bilimi eğlenceyle harmanlayarak popüleştirme çabalarını geçtiğimiz ay bir kitapla taçlandırdı. Dünyanın en prestijli üniversitelerinden Harvard’da doktora yapan iki arkadaş; Aysu Uygur (genetik) ve İlker Öztop (viroloji) ‘popüler bilimin esnaf lokantası’ olarak adlandırdıkları ‘Bilim Kazanı’ kayıtlarına (podcast) 2013’te başlamış. Her bir kayıtta psikoloji, biyoloji, ekoloji, evrim konularından tek bir başlığı esprili bir dille anlatan ‘kazana’ bir süre sonra fizik doktorası yapan Alp Sipahigil de düşmüş. ABD’nin önde gelen üniversitelerinden Türk biliminsanları; uzman oldukları alanlardaki kayıtlara katılarak ‘konuk şef’ sıfatını almaya hak kazanmış.
Başlangıç kafeteryada
Uygur, Bilim Kazanı’nın ortaya çıkışını şöyle anlatıyor: “İlker’le doktora çalışmalarımızı kampüste yanyana binalarda yapıyorduk. Bilim Kazanı fikri bir gün yine biz işten kaçarken çıktı. İkimiz de laboratuvardan sık sık mola veriyorduk ve kahve, öğle yemeği, dondurma, dürüm molası derken bu molalardan birinde artık hayatımızın her alanına sinsice sinmiş bilimsel konular dışında bir şey konuşamadığımızı farkettik. Bir yandan da bu işi İngiltere ve Amerika’da yapan bilim habercilerine özeniyorduk. Biz de madem bütün günümüz bilim yapmakla geçiyor bunu eğlenceli bir şekilde herkesle paylaşalım dedik. Bir gün gerçekten radyo ve kitap projelerine büyüyeceğine emin değildik, fakat ilk kaydımız İlker’in mükemmeliyetçiliği sebebiyle 8 saat sürdü. Bu iş büyük bi proje haline gelmezse sürdüremeyeceğimizi o gün anladım…”. Öztop da yola çıkış amaçlarını ‘bilimsel konuları birinci ağızdan, literatüre hakim bilimciler olarak; hem derinlemesine ama daha önemlisi eğlenceli bir şekilde anlatmak isteği’ olarak tanımlıyor.
‘Ütü yaparken dinleyen var’
İnternetten ulaşabilen cepyayınları kısa sürede Açık Radyo’da düzenli bir programa dönüşmüş; nihayetinde de bölümleri kitaplaştırma teklifi gelmiş... Alp Sipahigil, sitenin bugüne kadar 1 milyona yakın tık aldığını, sosyal medyada 17 binden fazla takipçileri olduğunu söylüyor. En çok 24 dakikalık ilk bölüm ve yine Harvard Universitesi’nde Dr. Güven Güzeldere’nin katılımıyla kaydedilen ‘Yapay Zeka’ bölümü dinlenmiş. Öztop, “’Sizi Antalya’da ütü yaparken dinliyorum’ diyen de var, ‘Tunus’ta şantiyeye arabayla giderken kulağımda siz varsınız’ diyen de” eklemesini yapıyor.