23.10.2018 - 16:05 | Son Güncellenme:
AA/DHA
Türkiye karasularında bugüne kadar yapılan en derin bilimsel batık araştırmaları arasında yer alan çalışmada, 65 metre derinde yer alan batığa karışım gazlar kullanılarak dalışlar gerçekleştirildi. Didimli balıkçı Cumhur Nacak tarafından gösterilen batık alanı ve çevresindeki bilimsel incelemelerde R/V TÜBİTAK Marmara araştırma gemisi kullanılarak, sualtında TÜBİTAK’ın yanı sıra Dokuz Eylül Üniversitesi’nin sahip olduğu yüksek teknoloji alt yapısından yararlanıldı.
Araştırmada ilk olarak Dr. Nilhan Kızıldağ tarafından Yanal Taramalı Sonar ile yeri ayrıntılı olarak belirlenen batık alanına TUBİTAK’ın sahip olduğu ve Dr. Hüseyin Tüfekçi, Dr. Eren Özsu ile Onur Akyol’un kullandığı yüksek teknoloji cihazlar ile uzaktan kumandalı sualtı robot kamera sistemi (ROV) ile ulaşıldı.
Türk bilim insanları, teknisyenler ve eğitmen derin su dalgıçlarından oluşan ekip,65 metre derinlikteki batığın üzerine başarılı bir şekilde konumlandırılan araştırma gemisi ile kalıntıların dağılım alanını belirleyerek buluntular ayrıntılı bir şekilde incelendi. Yaklaşık 1200 m2lik bir alana dağılmış batıkta 30 kadar top, gülle, mühimmat ile arma parçaları ve mutfak kaplarına rastlandığı belirtildi.
Batıktan 3 m uzunluğunda yaklaşık 2.5 ton ağırlığında bir adet top,küçük kalibre el topu, pişmiş toprak kandil, çömlek, kapaklı kase, cam şişe, çeşitli metal eserler ve geminin armasına ait makara parçaları çıkarılarak sergilendi.
Batığa ilişkin yapılan ilk literatür çalışmalarında geminin kimliğine ilişkin henüz kesin bir bilgiye rastlanmazken çıkarılan top üzerinde yapılan mekanik temizleme sonrasındaki incelemelerde, bir ayağında kraliyet asası, diğer ayağında ise küre tutan çift başlı kartal motifli Rus Kraliyet arması tespit edildi. Bu veriler ışığında kalıntıların bir Rus savaş gemisine ait olduğu anlaşıldı.
Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Harun Özdeş, "Çıkarılan topun üzerinde Rus kraliyet arması bulunuyor. Bu toplardan, batık gemide 29 tane daha bulunuyor. Bu sezonki çalışmamızda bir tanesini çıkarabildik. Bu da 10 günlük bir çalışmayla oldu. İçerisinde tabak çanak ve yaşam malzemeleri de var. Gördüğünüz topun uzunluğu 2 metre 95 santim ve 2.5 ton ağırlığı var. Çıkaracak olduğumuz topların içerinde 4 metreye kadar büyüklükte olan da var" dedi. Dokuz Eylül Üniversitesi Kazı Daire Başkanı Melik Ayaz, "Su altı çalışmalarıyla ilgili bu bizim bakanlık olarak ilk çalışmamız değildir. Bu çalışmalar 1960'lı yılarda başladı bugünlere kadar geldi. 10 günlük çalışmalarda büyük yol kat ettik. Çalışmalara gelecek sezon da devam edeceğiz" dedi.
Didim Osmanlı Dönemi Batığı’nın incelenmesinde, robotik sualtı sistemleri (ROV)ile derin su karışım gaz dalış teknikleri birlikte kullanıldı. Dalış güvenliği için basınç odası ve operatörü ile hiperbarik doktorlar çalışmalarda hazır bulundu. Böylece Türk karasularında bu derinlikte gerçekleştirilen bilimsel arkeolojik çalışmaların bir tanesi daha başarı ile tamamlandı.
Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Dokuz Eylül Üniversitesi’nin işbirliği ile TÜBİTAK’ın altyapısı kullanılarak yapılan çalışmalar sonucunda Osmanlı deniz savaş tarihine önemli veriler sunacak bulgulara ulaşıldığı ve araştırma sonucunda dünya çapında da ilgi görecek kalıntılar ortaya çıkarıldığı belirtildi.
Çalışmada Bilimsel Başkan Doç. Dr. Harun Özdaş, Başkan Yardımcısı Öğr. Üy. Dr. Nilhan Kızıldağ, İdari Başkan Bodrum Müzesi Müdürü Tayfun Selçuk, TÜBİTAK Marmara ekibi Dr. Hüseyin Tüfekçi, Dr. Eren Özsu, Onur Akyol, İ.Ü. Hiperbarik doktorlar Prof. Dr. Akın Savaş Toklu, Dr. Bengisu Mürasoğlu, sualtı görüntüleme ve derin dalış ekibi Dr. Güngör Muhtaroğlu, Selman Kahraman, Tağmaç Saraçoğlu ve Cüneyt Çakın ile kurtarma dalgıcı ve teknik ekip İrfan Yıldızve TÜBİTAK Marmara gemisinin 12 kişilik mürettebatı görev aldı.
Araştırma gemisinde basın karşısına geçen Bilimsel Başkan Doç. Dr. Harın Özdaş, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü Kazılar Daire Başkanı Melik Ayaz, TÜBİTAK Temsilcisi Dr. Selma Ayaz, Kaymakam Mehmet Türköz, İl Kültür ve Turizm Müdürü Murat Yılmaz yaptıkları açıklamada Türkiye’nin karadaki tarihi zenginlik kadar denizlerinde de tarihi zenginliğe sahip olduğunu belirttiler.