04.05.2022 - 12:16 | Son Güncellenme:
İHA
Düzce'nin Konuralp Mahallesi'nde bulunan ve "Batı Karadeniz'in Efes’i" olarak adlandırılan Prusias ad Hypium Antik Kenti’nde kazı çalışmaları devam ediyor. Tarihi, M.Ö. 3’üncü yüzyıla kadar dayanan bölgede, antik tiyatro, surlar, su kemerleri ve Roma Köprüsü gibi yapılar yer alıyor.
Antik kentin tiyatro bölümünde ise arkeologları heyecanlandıran yeni gelişmeler yaşanıyor. Bu çerçevede, kazı çalışmaları sırasında tiyatroyu ikiye bölen drenaj sistemi ortaya çıkartıldı. Drenaj sisteminin çalışır durumda olduğu öğrenildi.
"TİYATROYA AİT BİR DRENAJ SİSTEMİNİN TİYATROYU İKİYE BÖLDÜĞÜNÜ GÖRÜYORUZ"
Düzce Belediyesi Kültür Müdürlüğü Arkeoloğu Güldemet Yıldız Dursun, devam eden kazı çalışmaları hakkında bilgilendirmelerde bulundu. Cumhuriyet, Osmanlı, Bizans ve Roma dönemini toprağın altından çıkartmak için çalıştıklarını kaydeden Dursun, "Dolgu tabakayı tiyatronun dışına aldığımızda, tiyatronun altında 3 katlı bir oturma düzeninin olduğunu gördük. Henüz tamamlamadık ama 2 katlı da sahne yapısının olduğunu görebiliyoruz. Daha sonra orkestra alanını ortaya çıkarttık. Bu alanının da taş döşeme olduğunu tespit ettik. Kazı çalışmalarımız sırasında Türkiye’de hiçbir örneği olmayan tiyatroya ait bir drenaj sisteminin tiyatroyu ikiye böldüğünü görüyoruz" dedi.
Tiyatronun sahne kazılarında da çalışmaların sona yaklaştığını belirten Güldemet Yıldız Dursun, "Artık oyuncuların oyuna hazırlandığı kulis odalarını bulmak üzereyiz" diye konuştu.
"TİYATRONUN TÜRKİYE’DE VE DÜNYADA FARKLI BİR LİTERATÜRE GEÇECEĞİNDEN EMİNİM"
Roma döneminde inşa edilen tiyatroların su sisteminin olduğunu ifade eden arkeolog Dursun, şu ifadeleri kullandı:
"Tiyatroyu ikiye bölen ve alttan geçen drenaj hattı yok. Bu tiyatronun başka bir yerinde drenaj hattı olmadığı için alttan geçirmişler. Sahne altında kulis odaları olması bizi düşündürmüştü ama kot farkının yükseltildiğini sonradan gördük. Tiyatronun altından geçen drenaj sistemi de hala çalışır durumda. M.Ö. 3. yüzyılda Roma dönemine ait tiyatrolar, genellikle sahne binası ve oturma yerleriyle birlikte yapılır. Ama Prusias’ta ilk önce ahşabı kullanmışlar. Daha sonra da yüksek ihtimalle, ahşabın bu coğrafyaya uygun olmadığını ve sürekli tadilat görmesi gerektiğini anladıktan sonra taş yapıya geçmişler. Bu haliyle de bizim tiyatromuz nadide bir eser anlamına geliyor. Çünkü bazı parçalarının ayağında da işçilik farkı bulunuyor. Bunlar da nadide bir örnek. Drenaj sistemi çalışmaları tamamlandıktan sonra, tiyatronun Türkiye’de ve dünyada farklı bir literatüre geçeceğinden eminim"