GündemBabıali’nin mütevazı beyefendisi

Babıali’nin mütevazı beyefendisi

28.10.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:

Milliyet’te de uzun süre çalışan eski TGC Başkanı, duayen gazeteci Nail Güreli, dürüst kişiliği, ilkeli gazeteciliği, mütevazı yaşamıyla genç meslektaşlarına rehber olacak büyük bir miras bıraktı...

Babıali’nin mütevazı  beyefendisi

Türk basınının usta kalemi Nail Güreli’yi bugün Levent Camii’nde ikindi vakti düzenlenecek törenle son yolculuğuna uğurlayacağız. Güreli CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun da katılacağı törenin ardından Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedilecek. Güreli, ilkeli gazeteciliği ve mütavazi kişiliğiyle hafızalara kazınırken, ardında da genç nesillere rehber olacak bir gazetecilik mirası bıraktı.

Haberin Devamı

Babıali’nin mütevazı  beyefendisi
Gazetecilik yaşamına 1952 yılında Hizmet gazetesinde stajyer muhabir olarak başlayan, genel yayın yönetmeni de dahil mesleğin hemen her dalında görev alan Nail Güreli’yi en iyi anlatan fotoğraf belediye otobüsünde çekilmiş fotoğrafı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı olduğunda da Yazı İşleri Müdürü iken de mesaiye ve özel işlerine hep belediye otobüsü ya da taksiyle giden Güreli, hafızalara da mütevazılığı ve dürüst kişiliğiyle kazındı. Yakın çalışma arkadaşları onu hep ilkeleri ve titiz gazeteciliğiyle andı.

‘Ahlak abidesi’

Milliyet’te görev yaparken masaları yan yana olan karikatürist Ercan Akyol, Güreli’yi şöyle anlattı:

“Nail Ağabey’e hep ‘Sana komşu olmaya nail olduğum için çok sevinçliyim’ derdim. Çok alçakgönüllü bir insandı. Aramızdaki yaş farkına rağmen öğle yemeklerinde sırasını bizlere verirdi. Asansöre binerken inerken herkese öncelik gösterirdi. Herkes onun dürüstlüğünü ve ahlaklı bir insan olduğunu bilirdi. Saf bir iş ahlakına sahipti.

Babıali’nin mütevazı  beyefendisi

Kendisine zararı dokunacak bir kararda bile dürüstlüğü uğruna ödün vermezdi. Ahlak Abidesiydi desem hiç mübalağa etmiş olmam. Her gidenin arkasından böyle sözler söylenir ama Nail Ağabey dolaylı da olsa bu sözleri sağlığında da işitti. Bir basın emekçisiydi. Atom karınca gibiydi yaşına rağmen dinamik bir şekilde çalışırdı. Türk basını için emsal teşkil edebilecek yegâne örneklerden biridir. Cemiyet ve sendika içinde verdiği seminerlerle mesleğe ve çalışma arkadaşlarına çok büyük katkı sağlamıştır. Türk basınında Nail Ağabey’in kaybı büyük bir boşluk oluşturmuştur.”

Haberin Devamı

‘Davalarda bizi yalnız bırakmadı’

Nail Güreli, gazeteci Metin Göktepe’nin katillerinin yargılanmasında da büyük rol oynadı. TGC Başkanı olduğu dönemde duruşmaları hiç kaçırmayan ve kamuoyu oluşmasına destek olan Güreli’i verdiği bu katkıdan dolayı Metin Göktepe Gazetecilik Ödülleri’nin ilkinin de sahibi oldu. Öldürülen gazeteci Metin Göktepe’nin kardeşi Meryem Göktepe de dava sürecinde Nail Güreli’nin kendilerini hiç yalnız bırakmadığına değinerek, “Çok üzgünüm. Ailem için ve benim için yeri ayrı. İlk ödül törenlerinde Nail ağabey olamayacak. Davayı ciddi anlamda sahiplendi ve hiçbir davayı ve ödül törenini kaçırmadı. Dünden beri birlikte çekildiğimiz fotoğraflara bakıyorum. Böyle bir insanı tanımak ancak tesadüf olabilir” dedi.

‘İlkeli ve dürüsttü’?

Babıali’nin mütevazı  beyefendisi

Nail Gürel’yi anlatan bir yazı kaleme alan meslektaşı Nazım Alpman da Güreli’yi şu sözlerle anlattı:
“Milliyet Cağaloğlu’ndan Doğan Medya Center’a taşındığı zaman arabası olmayan kişiler o zaman arabaya binmeye başlamıştı. Biz gider gitmez arabaya binmeye başlamıştık. Nasıl gidip gelineceğini bilmiyorduk. Fakat ikinci günde Nail Güreli 52C numaralı otobüsün buradan geçtiğini söyledi. TGC Başkanı olduğu halde gazeteye gelirken cemiyetin arabasını kullanmazdı. TGC Başkanı sıfatıyla bir yere gidecekse o zaman cemiyetin arabasını kullanırdı. Mesela oğlu Gür Güreli evlenirken sabahtan bir panelin yöneticiliğini yapıyordu. Cemiyetin arabasını sabah panele gelirken kullandı daha sonrasında arabayı yollayarak oğlunun düğününe taksiyle gitti. Yani özel işlerinde kullanmazdı. Taksiye binecek parası vardı Nail Ağabey’in ama o yine de belediye otobüslerini tercih ederdi. Otobüste topladığı anekdotları yazılarında kullanırdı. Bir yazısında bunu okuyunca sordum ‘Haber için mi otobüse biniyorsun, ağabey?’ diye. ‘Halk nasıl gidiyorsa bende işe her zaman böyle gidiyorum’ diye cevap vermişti. Nail Ağabey ile aynı odadaydım. Elektronik postalar falan yok, daktiloyla yazılar yazıyoruz. Bayramlarda yılbaşlarında kartpostal bastırırdı gazete ve bizlere okuyuculara göndermemiz için dağıtırdı. Nail Ağabey Milliyet yazarı olarak kartpostallarını gazete yoluyla postalardı. Fakat Gür Yayınları diye bir şirketi vardı Nail Ağabey’in şirket için bir posta atacaksa gider büyük postaneden onları postalardı. Nail ağabey ilkeli ve dürüst biriydi.”

Haberin Devamı

İyi olmaya mecburuz!?

Haberin Devamı

Babıali’nin mütevazı  beyefendisi

Türk basının duayen ismi Nail Güreli’nin ölümü tüm sevenlerini ve çalışma arkadaşlarını yasa boğdu. Yıllarca onunla birlikte çalışan asistanı Almıla Karaman sosyal medya hesabından oldukça duygusal bir yazı kaleme aldı. Karaman’ın yazısı özetle şöyle:

“Sizinle 11 Şubat 2004’ten itibaren başladım ve 8 sene boyunca sizden çok şey öğrendim. Siz benim için sadece bir patron, yazar değil, saygı değer bir öğretmen, sevdiğim bir insandınız aynı zamanda. İlkeli, titiz, prensip sahibi, iş ahlakı olan, sıkı bir arşiv tutan, işle özeli asla birbirine karıştırmayan, mütevazı, araştırmacı, işin kalitesini artırmak için eleştiren, disiplinli, dürüst, etik değerlere önem veren, adil, çalışkan, organize daha sayamadığım bir sürü özelliğe sahiptiniz. Bir gün sizi elinizde ağır bir bavulla gördüğümde yardımcı olalım demiştim, “Bu benim özel işim kargoya kendim vereceğim” diye cevap vermiştiniz. Eve gitmek için ya servisi ya da toplu ulaşımı kullanırdınız. Ulaştırmadan neden araç istemiyorsunuz diye sorduğumda “Gerek yok” derdiniz.

Haberin Devamı

Babıali’nin mütevazı  beyefendisi
‘Her yere yetişirdiniz’

Aynı anda köşe yazarlığı ödül yönetmenliği (Abdi İpekçi Gazetecilik, Örsan Öymen İnceleme, Haldun Taner Öykü Ödülü) yaptınız. Bazen bu işlerle birlikte Posta gazetesine 100 günü geçen yazı dizileri hazırlardınız. Bütün bu işlerin arasında kitaplar da yazdınız. Bununla birlikte Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin Türkiye’deki diğer şehirlerine seminerlere gidip oradaki yerel gazetecilere de konuşmalar yapıyordunuz.

Ödül toplantılarında jüri üyeleri tartışmasına karışmaz sadece ilan metnindeki maddeleri hatırlatır, jüri üyeleri kararını verdiğinde temize geçilmesini sağlardınız. Ödül törenlerinde, konuşmacıların konuşmasına, slayt gösterilerine konulacak fotoğraflara, ödül ilanlarının gazetede ve internette düzenli olarak çıkmasına, ilanların maddelerine, ödüldeki seçiciler kurulunun oluşturulmasında emeğiniz vardı. Bütün bu işler aynı zamanda hepsi de belirtilen zamanda biterdi. Her yere de yetişirdiniz.

Babıali’nin mütevazı  beyefendisi
Tüm gazeteleri takip ederdi

Sizinle çalışmaya başladığımda yaşınız 72’iydi. Ve yapacak bir sürü işiniz vardı. Sizin enerjinize hayrandım. İçinizdeki muhabirlik tutkusuna. Masa başı gazetecilikten de pek hoşlanmazdınız.

Haftada bir yazardınız Çarşambaları. Yazın sonuna itinayla şiir seçerdiniz. Toplam vuruş sayınız 2500’ü geçmezdi. Asla bu vuruş sayısını da geçirmezdiniz. Arşivciydiniz de. Arşive sık sık gönderir yazdığınız yazının doğruluğunu araştırırdınız. Öyle internete de güvenmezdiniz, “Bilgiler değişebiliyor”, “Kendi bildiğinizi bile teyit edeceksin” derdiniz.

Bağcılar’daki Milliyet binasına en çok gazete size gelirdi. Yanılmıyorsam 20 adet ulusal gazete. Bununla da yetinmezdiniz diğer yerel gazeteleri de medya sitelerini takip ettirirdiniz. Gelişmeleri sıcağı sıcağına öğrenmek isterdiniz.O gazeteler taranır, zaman zaman bana da tarattırır mühim haberleri dosyalatırdınız. Öğrenmeye meraklıydınız. Daktilo kullanırdınız. Ama aldığınız laptop 3 senelikti taksidi bitmeden önce de kullanmamaya kararlıydınız. Bilgisayara bir şey olursa diye. Sonra öğrendiğiniz laptop da yazmaya başladınız. Bu süre zarfında Okan Üniversitesi’ne daha sonra, İstanbul Ticaret Üniversite’sinde ders vermeye başladınız. En son Maltepe Üniversitesi’nde sağlık sorunları sebep olana kadar sürdü dersleriniz.

Babıali’nin mütevazı  beyefendisi


Her bayram ziyaret ederdik

Size her bayram olduğu gibi telefon açmış bu sefer ulaşamamıştım son Şeker Bayramı’nda. Sizinle iş yüzünden yollarımız ayrıldığından beri her bayram sizi ziyaret etmiştik. Çok mutlu olmuş eski günleri yad etmiştik. Sizi en son 10 Eylül’de Balıklı Rum Hastanesi’nde ziyaret etmiştim. Oldukça zayıf haliniz beni korkutmuştu kendi kendime güçlü olmam lazım diyor bir yandan da göz yaşlarıma engel olmaya çalışıyordum. Sizi telkin etmeye çalışırken “Ölümü bekleyen haliniz” beni üzmüştü. Ben sizi hep dirençli hatırlamıştım. Siz ki daha önceki hastalıkları da hastaneleri böyle atlatmıştınız. Ama bu sefer öyle görmemiştim sizi. Doktorlarınızda konuşurken de duyduklarım pek ümit verici değildi. Bana bir daha gelme, başkalarına da haber verme demiştiniz. Ama neden diye sorduğumda birden sesinizin rengi grileşti. İstemeye istemeye kimseye haber veremedim. Daha dün niye tekrar ziyaret etmiyorum ki dediğimde kendi kendime “Ama istemedi ki” dedim...
Bana bir sözünüzü hatırlıyorum. “Ben demek , sen demek” bunu unutma demiştiniz. Umarım size layık bir asistan olabilmişimdir. Yeriniz ben de her zaman ayrıdır ve ayrı olacak.

Her zaman size nasılsınız diye sorulduğunda “İyi olmaya mecburuz” derdiniz. Şimdi insan nasıl iyi olur ki! Işıklar içinde uyuyun Nail Bey!