Uğradığı hain saldırı sonucu 36 yıl önce yaşamını yitiren Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve Başyazarı
Abdi İpekçi bugün kabri başında düzenlenen törenle anıldı.
Abdi İpekçi'nin Zincirlikuyu Mezarlığı'ndaki kabri başında düzenlenen törene kızı Nükhet İpekçi İzet ve damadı Engin İzet'in yanı sıra Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fikret Bila, Milliyet Gazetesi Yayın Koordinatörü Ercüment Erkul, Milliyet Gazetesi yazarları Doğan Heper, Sami Kohen, Melih Aşık, Tunca Bengin, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Genel Sekreteri Sibel Güneş, Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç, İstanbul Barosu eski başkanlarından Turgut Kazan ile İpekçi'nin meslektaşları ve çok sayıda seveni katıldı.
"Milliyet'in gazetecilik temelleri"
Törende konuşan Milliyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fikret Bila, Abdi İpekçi'ye duyulan özlemin her geçen yıl büyüdüğünü belirterek "Abdi İpekçi bizler için sadece bir basın şehidi değil, aynı zamanda bir demokrasi şehididir. Abdi İpekçi'nin Türk basınına getirdiği gazetecilik ilkeleri Milliyet'in temellerini oluşturur. O kadar güçlü bir temel kurmuş ki Milliyet Gazetesi birçok dönemde geçirdiği, içeride ve dışarı karşılaştığı birçok badireyi o sağlam temel sayesinde atlatabilmiş ve ayakta kalabilmiştir. Bugün Milliyet'in en prestijli gazetelerden biri olmasının da dayanağı yine Abdi İpekçi'nin attığı gazetecilik temelleridir. Abdi İpekçi, doğru
haber, özgür yorum, objektif gazetecilik, demokrasi ve cumhuriyet değerlerine bağlı yürüttüğü gazetecilik anlayışını bizlere miras bırakmıştır. Elimizden geldiğince bu ilkelere bağlı kalarak Milliyet'i yaşatmaya, gazetecilik yapmaya çaba gösterdik. Aldığımız bu mirası genç gazetecilere aktarmaya da özen gösteriyoruz" dedi.
"Resmi cezasızlık çığ gibi büyüdü"
Nükhet İpekçi İzet, babasız geçen 36 yılı şöyle anlattı; "Yaş 35 yolun yarısı demiş şair. Biz o yolun ilk yarısını geçirdik, 36'ıncı yıla girdik. Yolun o ilk yarısında resmi bir meçhul durum, belirsizlik vardı. Resmi örtbas etme, resmi cezasızlık vardı. Bütün bu durum katlana katlana çoğaldı bir çığ gibi önümüzde. Fakat bu ikinci 35 yılda daha farkı yerlere gitmenin umudunu dile getirmek zorunda hissediyorum kendimi. Diğer ikinci yarıda şu an biz burada olanların birçoğu olmayacak. Babamın akranları birer birer bizi terk ediyorlar. Artık onlarsız yaşamaya da alışacağız. Ben o ilk yarı boyunca yanımızda her an desteğini duyuran Milliyet Gazetesi'ne, ama öyle bir Milliyet Gazetesi ki, bir bütün içinde tek tek her çalışanıyla, çok teşekkür ederim" diye konuştu.
İpekçi, daha sonra sözü İpekçi'nin çalışma arkadaşlarından Mustafa Eröz'e bıraktı.
"Ne haddimize"
Eröz, Abdi İpekçi'yle 25 yıl çalıştığını belirterek, "Milliyet Gazetesi'nin baskı makinesinden çıktığı ilk güne şahit olmuş biri olarak pek çok anımız oldu. Kendileri güçlü kişiliği, çalışkanlığı ve mükemmel vizyonuyla, güvenilirdi, dürüsttü. Aynı zamanda mütevazi bir karakteri vardı. Dahi insanlar gibi az konuşan ama çok dinleyen, sabırlı bir kişiliğe sahipti. Birlikte çalıştığı kişilerin de görüşlerini dikkatle dinler, konuşmalarına
son derece değer verirdi. Milliyet'in o güzel logosunu çalışma arkadaşlarının fikrini alarak belirlemişti. Bir baskı esnasında bir gün, bir beyaz kağıda eskiz yapar gibi bir şeyler karalıyordu. Hatırlasınız, Fahrettin Kerim Gökay, İsmet İnönü'yü Taksim meydanında ağırlarken 'İşte paşam, gürdüğünüz gibi Taksim'i insan almıyor' demişti. İsmet İnönü'yü çizmişti. Ben hayatımda kara kalemle İsmet İnönü'nün bu kadar başarılı portresini görmedim. Şaşırdım, 'Abdi Bey bunu basalım' dedim. Bana, 'Burada herkes haddini bilir. Nezih Demirkent, Bedri Baykam varken bunu basamayız' dedi. Aldı ve yırttı" dedi.
Eröz, bir gün baskı sırasında Abdi İpekçi'nin beğenmediği bir sayfayı yapan arkadaşlarını çağırdığı anı ise şöyle anlattı: "Hepimizi dışarı çıkarttı. Ben anahtar deliğinden izledim. Sayfayı yapan arkadaşı çağırdı. Sayfadaki bütün dizgiyi aşağı indirdi. Sayfayı yapan arkadaşın kulağını sempatiyle şöyle bir çekti. Beni tekrar çağırdı. Orada pek ala hepimizin içinde yapabilirdi. Ama onun onuruna, gururuna dokunur diye bizi dışarı çıkarttı."
Müthiş bir insandı
İpekçi'nin birlikte çalıştığı gazetecilerden Seraceddin Zıddıoğlu boynundaki atkıyı göstererek "O müthiş bir insandı. Boynumdaki atkı Abdi İpekçi'nin ailesinin bana armağanı. 3 gün kullanmış. Ben de boynuma takmaktan şeref duyuyorum" dedi.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Genel Sekreteri Sibel Güneş, gazeteciliğin etik bir şekilde yapılması için mücadele eden Abdi İpekçi gibi gazetecilerin cinayetlerinin azmettiricilerin ortaya çıkarılamamasının, Hrant Dink başta olmak üzere birçok gazeteci cinayetini de cesaretlendirdiğini söyledi.
Anma töreni okunan duaların ardından sona erdi.