Betül Topaklı / Milliyet.com.tr - Tüm dünyada en sık görülen beyin hastalığı olan migren, hayat kalitesini yüzde 70 oranında düşürüyor. Bu duruma hastalığın beraberinde getirdiği çaresizlik, öfke, hayal kırıklığı, üzüntü, yaşam enerjisinin kaybolması, güçsüzlük, sosyal izolasyon ve yetersizlik hissi neden oluyor. Yaşananlar kişinin yaşamında özürlülüğe yol açması nedeniyle Avrupa Parlamentosu migreni “engellilik” kategorisinde yasal düzenlemeye almaya hazırlanıyor. Küresel Migren ve Ağrı Derneği Başkanı Prof. Dr. Aynur Özge, en önemli hedeflerinin migren hastalarının erken ve doğru tanı ile rasyonel tedavi almasını sağlamak olduğunu söylerken, Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Derya Uludüz ise bu ay migren konusunda birçok sağlık merkezinde eğitimler verildiğini dile getirdi. Çünkü Türkiye'de hastaların üçte biri migren olduğunu bile bilmiyor. Tam teşhis alanların üçte ikisi tedaviden umudunu kesmiş durumdaydı ki migren hastalarının yüzünü güldüren gelişmeler peş peşe yaşandı. Önce şiddetli baş ağrısı için insülin iğnesi gibi kolay kullanılabilen migren aşısı bulundu. Hemen sonrasında migren aşısı ile aynı çalışma prensibine sahip olan migren ilacı üretildi. Peki, her migren hastası migren ilacı kullanabilir mi, aşısını yaptırabilir mi?
Yıllar boyunca migrenin sebebinin açıklanmaya çalışıldığını ancak hastalığın bir türlü netlik kazanamadığını söyleyen Prof. Dr. Derya Uludüz, “Ancak migrenin nedenleri son yıllarda yapılan yoğun araştırmalar sonucu artık kesin olarak biliniyor. Genetik ve çevresel faktörlerin tetiklenmesi ile beynin derinliklerinde trigeminal sinir bölgesi uyarılıyor ve beyinde sanki savaş varmış gibi iltihap yani inflamasyon hücreleri çevreye salınıyor. Bu inflamasyon hücrelerinin başında CGRP maddesi geliyor. Beyinde inflamasyon başlatıyor ve hemen ardından beyin damarlarında genişleme yani vazodilatasyona neden oluyor. Genişleyen damarlar beyin dokusuna baskı yapıyor ve baş ağrısını tetikliyor” dedi.
“Migreni tetikleyen faktörler arasında genetik yatkınlık başı çekiyor. Bunu hormonal değişiklikler, stres, yoğun fiziksel aktivite, açlık ve uyku düzensizliği takip ediyor. Migren için Dünya Baş Ağrısı Derneği'nin tanı kriterleri kullanılıyor. Bu kriterlere göre baş ağrısı sıklıkla tek taraflı ve zonklayıcı olurken, kişinin günlük aktivitelerini olumsuz etkileyecek kadar şiddetli yaşanıyor. Ağrı ile beraber bulantı ve kusma atakları olabiliyor. Bu durumlara ışık ve ses rahatsızlığı eşlik ediyor. Migren ağrı atağı gelmeden günler, saatler önce iştah değişikliği, sürekli esneme isteği, isteksizlik, mutsuz yorgun bir ruh hali, sinirlilik, aşırı hassasiyet ve odaklanma sorunlarıyla geleceğini haberini veriyor. Migren atağının hemen öncesinde maksimum 1 saat içinde bulanık görme/görememe, gözde ışık çakması, yüzde, kolda, bacakta uyuşma veya karıncalanma ile konuşmada bozulma gibi belirtiler ortaya çıkıyor. Migren ağrı atağı sırasında şiddetli genellikle tek taraflı ağrı, bulantı ve kusma, ışığa, sese ve kokuya karşı hassasiyet ve ağrı şiddeti nedeniyle fiziksel hareketlerde kısıtlılık yaşanıyor." - Prof. Dr. Derya Uludüz
'MİGREN VAR' DEMEK İÇİN EN AZ 5 KEZ YAŞANMASI ŞART
Migren baş ağrılarının sıklıkla 20-40 yaş arasında görüldüğünü ve doğurganlık çağında hormonal etkilerle kadınlarda daha sık yaşandığını açıklayan Prof. Dr. Derya Uludüz, “Migren tanısını koyarken sorduğumuz iki soru var. Bunlardan ilki, 'Ağrınız çoğunlukla tek taraflı mı?' İkincisi ise 'Damar atar gibi zonklayıcı mı?' oluyor. Bu sorulara 'Yaşadıklarınız günlük hayatınızı etkiliyor mu?, 'Ağrı esnasında karanlık bir ortamda yatma ihtiyacı hissediyor musunuz?', 'Mide bulantınız ve kusma şikayetiniz bulunuyor mu?' eşlik ediyor. Kişinin tüm bu sorulara cevabı 'evet' ise migren baş ağrısı var demektir. Ancak kişide migren var demek için benzer tip ağrının en az 5 kez yaşanmış olması gerekir” bilgilerini paylaştı.
“Migrende atak sırasında kullandığımız ağrı kesici tedavileri ve ataklar gelmemesi için kullandığımız koruyucu tedaviler var” diyen Prof. Dr. Derya Uludüz, “Ataklar sırasında kullandığımız ağrı kesicilerin ayda 4’ten sık olmamasına özen göstermek gerekiyor. Zira sık ağrı kesici kullanımı bir süre sonra bağımlılık etkisine neden olabilir. Ayda 4’ten sık ağrı kesici ihtiyacı doğuyorsa o zaman koruyucu tedavileri öneriyoruz. Koruyucu tedavilerde son 5 yıla kadar farklı seçeneklerde ilaçları kullanıyorduk. Bunlar başka hastalıklarda kullanılan (antidepresanlar, sara ve kalp ritim ilaçları) ama migrene de iyi geldiği çalışmalarda gösterilmiş ilaçlardı. Son birkaç yıldır ise artık migrene spesifik tedavi seçeneklerimiz mevcut” açıklamasını yaptı.
26 YILLIK BAŞ AĞRISINDAN KURTULDU
Bu tedavilerden ilki migren aşısı. Yurt dışında uygulanan migren aşılarının artık Türkiye'de de yapılmaya başlandığı bilgisini veren Prof. Dr. Derya Uludüz, “Aylık aralıklarla cilt altına uygulanan bu tedavileri hasta kendisi rahatlıkla kullanabiliyor. İlk dozu klinik şartlarında yaptıktan sonra devam dozlarını hasta kendisi yapabiliyor. Minimum 6 ay ortalama 12 ay kullanıyoruz. Her hastaya göre etkinlik değişebilir, bunun kesin bir kriteri yok. Düzenli kullanılması ise çok önemli. 2 ay boyunca 2 doz uyguluyoruz. 3’üncü ay etkinliğini kontrol ediyoruz. Yüzde 50’den fazla etki sağlanmış ise ilaca devam ediyoruz” dedi. 17 yaşında başlayan migren ağrılarına dayanamayıp geçen yıl migren aşısı yaptırmaya başlayan 43 yaşındaki Ebru Uluer, hastalığını ve bu süreçte yaşadıklarını anlattı:
“Baş ağrılarım başladığında 17-18 yaşlarımdaydım. Aynı ağrıdan annemde de vardı. Bir ilaç alarak ağrımı geçirmeyi başarıyordum. Ancak yaşım ilerledikçe ve daha yoğun tempoda çalışmaya başladıkça migren ağrılarım şiddetlenmeye başladı. Artık haftada 3-4 tane ilaç kullanıyordum. Ancak o ilaçlar bile ağrılarımı kesmiyordu. Yanıma ilaç almadan dışarı çıkmıyordum. Çünkü her an o dayanılmaz ağrı gelebiliyordu. Neyin tetikleyeceği hiç belli değildi. Bütün hayat kalitemi ortadan kaldırıyordu. Bu ağrıyı Allah kimsenin başına vermesin."
"Migren tanım 27-28 yaşlarımda kondu. Doktorun verdiği ilaçlarla da durumumun daha kötüye gitmesi nedeniyle ilaçları bıraktım. Sonra ‘Bu hastalıkla yaşamayı öğreneceğim başka çarem yok’ dedim" diye konuşan Ebru Uluer sözlerine şöyle devam etti: "10 ay önce hastalığımın çaresi olduğunu öğrendim. Önce migren botoksu, sonrasında da tıbbi tedavi uygulandı. Vitamin değerlerimi olması gereken seviyeye taşındı. Hemen aynı hafta migren aşısı oldum. Bu ay ise 9’uncu migren aşımı yaptırdım. Bu süre zarfında hiç migren atağım olmadı. Sadece hafif bir baş ağrım oldu. Geçmeyeceğini düşündüğümde ağır olmayan bir ağrı kesici alıyorum ve ağrım hemen geçiyor. Bunu da 2-3 ayda bir kere yapıyorum. Artık migren hastası değilim. Bu çok büyük bir mutluluk. Aşının hiçbir yan etkisini görmedim."
MİGREN İLACI HEM TEDAVİ EDİYOR HEM DE KORUYOR
Migren ağrısıyla mücadele edenler bugüne kadar ağrıyla savaşırken birçok ilaçla tanışmak durumunda kaldı. Ancak bu durum migrenin hem önleyici hem de akut tedavisi için onaylanan ilk oral CGRP Antagonisti ile değişti. CGRP’nin beyinde bulunan bir protein olduğunu aktaran Prof. Dr. Derya Uludüz, “Migren atağıyla birlikte trigeminal ağrı sinirleri aşırı aktive olur. Oluşan bu hiperaktivite vücutta CGRP’nin salınmasına sebep olur. Bunun sonucunda kan damarları genişler, inflamasyon ve ağrı oluşur. Bir ilacın CGRP mekanizmasına yönelik çalışması CGRP reseptörlerini bloke etmesi ile olur. Migren hapı CGRP’ye bağlanır, bu bağlanma ile CGRP’nin yol açacağı inflamasyon ve ağrının dolayısıyla migren atağının önüne geçilir. Çalışmalarda, kullanılan her dozun ardından gelen ilk haftada migren ataklarının azaldığı gözlendi. Bu da ilacın koruyucu özelliğinin etkisini gösteriyor ve migren hastaları için bu ilacı daha da özellikli kılıyor. Ayda 18 doza kadar kullanılan bu ilaçla akut atakların tedavisi sağlandığı gibi migren ataklarından da korunduğu görülüyor. Günümüzde migreni tedavi etme ve migrenden koruma özelliğinin beraber bulunduğu tek ilaç migren hapları” bilgisini paylaştı.
KİMLER İLAÇ KULLANABİLİR, KİMLER AŞI YAPTIRABİLİR?
“Ayda 4 üzerinde migren atağı yaşıyorsanız bu tedaviler sizin için uygun olabilir” diyen Prof. Dr. Derya Uludüz, sözlerine şöyle devam etti: “Ancak bu tedaviler birer mucize değil, mutlaka hekim önerisiyle kullanılması gerekiyor. Her ilacın olduğu gibi bu ilaçların da bazı minimal yan etkileri olduğunu söylemek mümkün. Kullananların yüzde 2’sinde bulantı görülürken, yüzde 1’lik bir kısmın altındakilerde aşırı duyarlılık ve döküntü gibi etkiler görülmüş. Ağızda erime özelliğine sahip olan haplardan biri bu özelliğiyle daha çabuk bir şekilde kana karışıyor. Bu da migren atağının akut tedavisinde diğer CGRP ilaçlarından daha etkili olmasını sağlıyor. Hapların bir avantajı da kalp hastalığı olan kişilerde de güvenli kullanılabilmesidir. Şu anda bu haplar Türkiye'de de kullanılmaya başlandı.”
Türkiye'de onaylanan hem migren aşısı hem de migren ilacı tedavisi şu anda SGK'nın geri ödeme kapsamında bulunmuyor.