29.10.2024 - 07:02 | Son Güncellenme:
Servet Yıldırım - Simurg bir efsane, bir masal kuşudur. Birçok mitolojide benzerleri vardır. Farsçada “Simurg” dur. Batı dillerinde “Phonenix” ve Arapça’da ise “Anka” kuşudur. İran efsanesine göre 300 kuş, kuşların hükümdarı olduğuna inanılan Simurg’a ulaşmak için Kafdağı’na doğru yola çıkarlar. Yolları zorludur, tehlikelerle doludur. Yedi dipsiz vadiyi aşmaları gerekir. Her bir vadide sürüden ayrılanlar, yorulanlar, düşenler, kaybolanlar olur. Yolculuğun sonunda her türlü zorluğa karşı yollarından ayrılmayıp azimle devam eden 30 kuş Kafdağı’na varır. Görürler ki, dağda Simurg diye bir kuş yoktur. Ve anlarlar ki, Simurg aslında buraya varmayı başaran ve yollarından dönmeyen bu 30 kuşun kendisidir. Farsçada “si” otuz ve “murg” ise kuş demektir; yani 30 kuş. Simurg ya da Anka kuşu birçok inanışta varoluşun ve yeniden doğuşun sembolüdür.
Atatürk ve arkadaşları en kötüyü ve en zoru yaşadıktan sonra bile uçmayı sürdürdüler; Osmanlının küllerinden Türkiye Cumhuriyeti’ni yarattılar. Çağdaşlaşma sürecini başlattılar.
Bugün yıldönümü kutladığımız Cumhuriyet’in hikayesi Sevr ile başlar. Cumhuriyet, Osmanlı’nın 1920 Ağustos’unda imzalamak zorunda kaldığı Sevr’e Atatürk Türkiye’sinin 1923 Ekim’inde verdiği cevaptır. Cumhuriyet’in alternatifi Sevr’dir. Sevr ile Osmanlı devleti sömürge haline gelmişti; ekonomisi ve idaresi yabancıların denetimine girmişti. İşte bundan dolayıdır ki, Cumhuriyet’in ilanı ile sonuçlanan Kurtuluş süreci bizim Simurg efsanemizdir. Bu süreç, Sevr’e alkış tutanlar, kurtuluşa inancı olmayanlar, ikbal peşine düşüp işgalcilerle iş birliği yapanlar, cehaletin ve ihanetin peşine takılanlar ile bağımsızlığa inanan ve her türlü bedeli ödemeye razı olan “Simurg”ların mücadelesidir.
Eğer Sevr’e karşı Kurtuluş Savaşı başlatılmamış olsaydı, bugün her şey çok farklı olacak, birçok şey ise hiç olmayacaktı. Cumhuriyet Sevr ile mücadelenin zafer tacıdır.
Bundan 101 yıl önce kişi başı gelirde Avrupa’nın en yoksulu, okuma yazma oranında en düşüğü, borçlulukta en yükseği, parası pul olmuş, yüksek enflasyonla boğuşan, sanayisi olmayan, kaynakları yabancıların elinde bulunan ve her alanda Avrupa’nın birkaç yüzyıl gerisinde kalmış işgal altındaki bir ekonomiydik. Önce meclis, sonra Cumhuriyet kuruldu; hilafet kaldırıldı. Beşeri ve iktisadi hayatı düzenleyen çağdaş kanunlarla birlikte yeni kurumlar hayata geçirildi.
Merkez Bankası, Çocuk Esirgeme Kurumu, Tekel Genel Müdürlüğü, Ziraat Enstitüsü, Devlet Demiryolları, Türk Hava Kurumu, Sanayi Bankası, Anadolu Ajansı, Danıştay, Türk Tarih Kurumu, Türk Dil Kurumu, Devlet Sanayi Ofisi, Sanayi Kredi Bankası, İller Bankası, MTA, Etibank, Hava Yolları ve Toprak Mahsulleri kuruldu.
Türkiye İş Bankası, Halk Bankası, Anadolu Sigorta, Sümerbank bu dönemde doğdu. Çiftlikler, haralar, tarım satış kooperatifleri, onlarca şeker, kâğıt, çimento ve mensucat fabrikaları kuruldu. Uçak ve motor fabrikası gerçek oldu.
Şeker fabrikaları, ticaret ve sanayi odaları ve demir çelik sanayii hakkındaki kanunlar kabul edildi; sanayi teşvik kanunu çıkarıldı. Müzeler, senfoni orkestraları ve konservatuvarlar açıldı. Numune Hastanesi ve Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü kuruldu.
Ve tüm bunlar yapılırken bir yandan da Osmanlı’nın borçları ödendi, hem de son kuruşuna kadar.