21.02.2019 - 11:24 | Son Güncellenme:
Prens Adaları olarak bilinen takımadaların en büyüğü olan Büyükada, İstanbul'un en gözde yerlerinden biridir. Adalar belediyesinin de merkezi olan Büyükada, ilçe belediyesindeki en yoğun nüfusa sahip olan yerdir.
Doğu Roma İmparatorluğu döneminde prenslerin sürgüne gönderildiği yer olarak bilinen Büyükada, 19. yüzyıldan itibaren Osmanlı'nın en zengin ailelerinin konaklarıyla dolmaya başladı. Ahşap ağırlıklı bu dev konak ve köşklerin önemli bir bölümü günümüze ulaşmayı başarmıştır.
Dönem filmlerinde de sıklıkla kullanılan bu konak ve köşkler adanın sembolü haline gelmiş durumda. Son yıllarda betonarme yapılar artsa da adanın çoğunluğunda 19. yüzyıldan kalma yapılar göze çarpar.
Stalin döneminde Sovyetler Birliği'nden ayrılmak zorunda kalan Troçki de ömrünün bir bölümünü Büyükada'da geçirmiştir.
Sivil mimari örnekleri kadar faytonlar da Büyükada'nın önemli sembollerindendir. Resmi araçlar dışında motorlu taşıtların giremediği adada ulaşımda ve turistik gezilerde kullanılan faytonlar son dönemde tartışma konusu oldu. Son dönemde atlara gereken ilginin gösterilmemesi ve zor şartlarda çalıştırılması vatandaşların bu duruma tepki göstermesini de beraberinde getirdi.
Büyükada, aynı zamanda İstanbul'un en yeşil yerlerinden biri. Dilburnu gibi piknik alanlarının yanı sıra ücretli plajlarıyla dikkat çeken Büyükada özellikle yaz aylarında turistlerle dolup taşıyor.
Eminönü, Kadıköy ve Bostancı'dan gelebileceğiniz Büyükada'da kalmak isterseniz de beş yıldızlı otellerden pansiyonlara kadar birçok seçeneğiniz bulunmakta. Ada, özellikle romantik bir hafta sonu geçirmek isteyen çiftlerin sıklıkla tercih ettiği yerlerden biri.
Avrupa'nın en büyük ikinci ahşap yapısı olan Büyükada Rum Yetimhanesi'nin inşası 1899'da tamamlandı. Ünlü mimar Alexandre Vallaury'nin imzasını taşıyan yapı, ilk olarak otel olarak inşa edilmiş daha sonrasında ise bir yetimhaneye dönüştürülmüştür. 1960'lı yıllarda Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne devredilen yapı, uzun yıllardır boş bir vaziyettedir.