19.11.2020 - 13:03 | Son Güncellenme:
Yalı camiler arasındaki Vaniköy Cami'nin geçen pazar günü yanmasının ardından gözler, İstanbul Boğazı'ndaki yalı camilere çevrildi. Sanat tarihçisi Hayri Fehmi Yılmaz, Bunlar İstanbulun çok ihtişamlı tepelerine yerleşen görkemli camilere göre daha mütevazı anıtlardır. Ama bulundukları yerlerde silueti belirleyen unsurlardır. Hepsi kullanılıyor açıkçası ve ibadet de ediliyor içlerinde. Bunların içerisinde özellikle boğaz kıyılarını kullanan Osmanlı ulemasının ya da İstanbulluların inşa ettirdiği daha basit ahşap camiler de var. En çok korktuğumuz camiler de onlar. Korunması daha zor." dedi.
Üsküdar'da bulunan halk arasında Kuşkonmaz Cami olarak nitelendirilen Şemsi Ahmet Paşa Cami ve Fındıklıdaki Molla Çelebi Camii Mimar Sinan'a ait eserler.
Yalı camilerin en ünlüleri ise Ortaköy ve Dolmabahçe'de bulunuyor. Ortaköy'de ilk akla gelen İstanbul manzarasını oluşturan cami Büyük Mecidiye Camii. Burası Sultan Abdülmecit tarafından Balyan ailesine yaptırıldı. Bezm-i âlem Valide Sultan Camii, Sultan Abdülmecitin annesi tarafından yapımına başlanan bir cami. Annesinin vefatı üzerine cami Sultan Abdülmecit tarafından tamamlanıyor.
Boğaz manzarasını süsleyen 11 caminin Anadolu Yakasında bulunan 3ü ahşap. Küçük yapılarına rağmen eşsiz boğaz manzarasına büyük katkı sunan bu camilerin ahşap yapıları nedeniyle korunması çok zor. Kulelide bulunan Kaymak Mustafa Paşa Camii, Kuzguncukta bulunan Üryanizâde Ahmet Esat Efendi Camii ve kısa süre önce yanan Vaniköy Cami.
Tek minareli, tek şerefeli bu mütevazı camileri ahşap yapısı nedeniyle yangına ve boğazın rüzgarı ile denizin nemine karşı oldukça savunmasız yapılar olarak biliniyor.
Sanat tarihçisi Hayri Fehmi Yılmaz, İstanbul'un yalı camileri hakkında şunları söyledi: 16. yüzyıldan itibaren bu anlamda bir dizi cami görürüz İstanbulda. Özellikle boğaz kıyılarında Şemsi Ahmet Paşanın meşhur camii tam sahile, boğazın girişine yerleştirilmiştir. Medrese, türbe ve küçük bir külliye oluşturur ve sıkışık bir araziye çok iyi tasarlanmıştır. Aslında Üsküdar Mihrimah Sultan Camii de bir yalı camii sayılabilir.
Vaktiyle önünde güzel bir meydan varmış, iki tarafında birer kervansaray, arkasında set üstünde de bir cami boğaza açılıyor tamamen.
16 yüzyılda bu anladığımız kadar çok yaygın. Fındıklı'daki Molla Çelebi Camii de yalı camiidir. Mimar Sinan çağından itibaren boğazın güzel kıyılarını birtakım camilerle, ibadethanelerle süslemek hoş bir adet olmuş. İlerleyen dönemde 18. yüzyıldan itibaren Osmanlı padişahlarının da anıtsal camilerini bu kıyıda görmeye başlıyoruz. 18. yüzyıldan sonra Sultan Abdülhamit, Beylerbeyi Camiini, Sultan Abdülmecit Ortaköy Mecidiye Camiini tamamen sahilde inşa etmişlerdir. Böylelikle sultani camiler de boğaz kıyısında yükselmeye başlamışlardır.
Bunlar İstanbul'un çok ihtişamlı tepelerine yerleşen görkemli camilere göre daha mütevazı anıtlardır. Ama bulundukları yerlerde silueti belirleyen unsurlardır. Hepsi kullanılıyor açıkçası ve ibadet de ediliyor içlerinde. Bunların içerisinde özellikle boğaz kıyılarını kullanan Osmanlı ulemasının ya da İstanbulluların inşa ettirdiği daha basit ahşap camiler de var.
En çok korktuğumuz camiler de onlar. Korunması daha zor. Üryanizadelerin çok güzel bir cami var, Kuzguncuku geçince hemen sağda çok zarif bir ahşap camidir. Korunması tabii bunların zor. Vaniköy Camii, biraz ileride Kuleli Lisesinin hemen bitişiğinde Mustafa Paşanın cami Bunlar çok keyifli camiler, ahşap yapılardır ve boğaza çok yakınlar. Her türü sıkıntıya da açıklar.
. Çünkü bir taraftan boğazın rüzgarı, denizin rutubeti ahşap olan bu yapıları sürekli rahatsız ediyor. Bir taraftan da ahşabın getirdiği yangın riski var. Kentimizin hoş hatıraları bunlar, boğaz kıyısı boyunca, boğaz gezilerinin ayrılmaz bir parçasını oluşturuyor İstanbul yalıları ve camiler, yalı camiler. Bunlar hiç şüphesiz boğazın eski özgün yapısının algılamamıza en çok yardım eden şeyler.
Birer nokta gibi, boğaz çok değiştiği için ancak bu eski yapıları yerlerinde yakalayarak hatırlayabiliyor, tanıyabiliyoruz. Zaman içinde de değişmişlerdir. Bebek Camii aslında çok şık bir camiyken, sonra dönüşmüş ulusal mimarlık akımının kubbeli şık bir mescidi haline gelmiş.
Emlak Gayrimenkul Danışmanı Sinem Ayıkcan Yılmaz da yalı camilerle ilgili şunları söyledi: 8 bin yıllık tarihi olan Aysa ve Avrupayı bir araya getiren tarihi İstanbulumuzda 3 bin 215 tane toplam camimiz var ve bunların 11 tanesi yalı cami olarak geçiyor. Bunların 5 tanesi Anadolu Yakasında 6 tanesi Avrupa Yakasında. Hepsi Osmanlı döneminden kalan camilerimiz. Dolmabahçe Cami çok güzel ve çok dikkat çeken bir camimizdir, yine Ortaköy Cami çok güzeldir, Beylerbeyi, Bebekteki minik ve güzel konumuyla dikkat çeken camimiz, yine yanan Vaniköy Camimiz çok güzel ve özel bir camimizdir.
1580 yılında Şemsi Ahmet Paşa tarafından Mimar Sinana yaptırılan bir cami. Mimar Sinana öyle bir cami yap ki bana, hiçbir şekilde kuş pisliği ve üstünde kuş olmasın, kuş diye. Mimar Sinan da bütün boğazı taradıktan sonra Üsküdarda kuzey ve güney rüzgarlarının kesiştiği bir noktada yapıyor bu camiyi. Hakikaten hava akımı sebebiyle hiçbir şekilde yapıldığı o günden bu güne kuşların pisletmediği, üstüne kuşların uçmadığı bir camidir burası. Kendi adından öte Kuşkonmaz olarak daha çok bilinir ve tanınır. Kuleli, Vaniköy ve Üryanizade Ahmet Efendi Camisi ahşap yapılardır. Yalı camileri manzarası, konumu sebebiyle çok fazla insanlar tarafından talep gören, özellikle sosyal medya için gelip fotoğraf çektirilen yerler haline gelmiş durumda. Dolayısıyla ibadet edenlerin, cemaatin şikayetleri sebebiyle namaz saatleri dışında artık kapıları kapalı.