19.11.2019 - 16:43 | Son Güncellenme:
milliyet.com.tr
"Seçilmiş başkan Donald Trump ile çalışmayı dört gözle bekliyoruz" dediğinde neredeyse 40 yılı bulan tarihi ittifak çatlamıştı. Bir bakan ise kendini tutamayıp "Obama yönetimi ile sekiz yıllık dostluğun ardından kalbimiz sızlıyor" ifadesini kullanmıştı.
Takvimler Aralık 2016'yı gösterirken dönemin ABD Başkanı Barack Obama, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'ndaki (BMGK) oylamada 'çekimser' kalarak dünyayı çalkaladı.
Tarihi karar, İsrail'in Batı Şeria'daki yasa dışı yerleşimleri derhal ve tamamen durdurmasını istiyordu. Washington yönetiminin 'çekimser' oyu, İsrail'in 1979'dan sonra ilk kez kınanmasına yol açtı.
ABD, on yıllarca veto yetkisini kullanarak Tel Aviv yönetimine kalkan olmayı seçmişti. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, BM'den çıkan kararı 'utanç verici' olarak niteledi.
Yaklaşık bir ay sonra ABD başkanlık koltuğuna Donald Trump'ın oturmasıyla Ortadoğu'nun en yakıcı sorunu da alev aldı. Trump'ın yemin etmesinin üzerinden 48 saat bile geçmeden Doğu Kudüs'te 566 yeni Yahudi yerleşimini onayladı.
Kudüs Belediyesi'nden Meir Turgeman, "Trump yönetime gelene kadar beklemem söylendi, çünkü onun yeni yerleşimlerle bir sorunu yok. Donal Trump'ın başkan olmasıyla oyunun kuralları değişti. Barack Obama dönemindeki gibi artık ellerimiz bağlı değil" diyerek değişimi en net şekliyle özetliyordu.
BMGK'den geçen yasa dışı yerleşimlere son verilmesini isteyen karardan önce seçimi kazanan Donald Trump, tüm kampanyasını İsrail taraftarlığı üzeriden yürüttü.
Yahudi lobilerinin desteğini alan Trump'ın yanında daha sonra başdanışmanı olacak bir isim vardı, damadı Jared Kushner. Kushner, Trump'ın bir başka danışmanı olan kızı Ivanka ile evli.
Trump, Yahudi damadı Kushner'in etkisiyle İsrail'in tüm isteklerini Ortadoğu'yu karıştırmak pahasına gözü kapalı kabul ederek hayata geçirdi. 6 Aralık 2017'de uluslararası hukuku yok sayarak Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıyan kararı imzaladı.
ABD Kongresi, 1995 yılında Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıyan yasayı kabul etmiş ancak o tarihten itibaren görev yapan başkanların tamamı ülke çıkarlarını gerekçe göstererek büyükelçiliği Tel Aviv'de tutmuş, Kudüs'ün statüsüyle ilgili yürütülen müzakerelere destek vermişti.
ABD liderinin attığı imza, dünya çapında gösterilere yol açtı. İşgal altında tutulan Batı Şeria, Doğu Kudüs ve Gazze sınırındaki gösterilerde 16 Filistinli hayatını kaybetti.
İsrail'e sadakatinden ödün vermeyen ABD Başkanı Trump, Tel Aviv yönetiminin karşı çıktığı İran'la nükleer anlaşmadan da çekildi. Trump yönetimi, P5+1 ülkeleriyle İran arasında 2015'te imzalanan nükleer anlaşmadan, Mayıs 2018'de tek taraflı çekilerek İran'a yönelik yaptırımları geri getirdi.
Tahran yönetiminin petrol ihracatını hedef alan yaptırımları uygulamaya koyan ABD, geçen nisan ayında da İran Devrim Muhafızları Ordusunu 'yabancı terör örgütleri' listesine aldı.
Trump yönetimi, 6 Aralık 2017'deki karardan aylar sonra 14 Mayıs 2018'de tam da İsrail'in bağımsızlığını ilan ettiği günün yıl dönümünde Tel Aviv'deki ABD Büyükelçiliği'ni Kudüs'e taşıdı.
Netanyahu'nun sevinçten havalara uçtuğu törene, Ivanka Trump ile kocası Kushner de katıldı. Tören sırasında gerçekleşen gösterilerde ise İsrail askerleri 60 Filistinli'yi öldürdü.
ABD Dışişleri Bakanlığı, 31 Ağustos 2018'de Washington'un Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım Ajansına (UNRWA) yaptığı mali yardımları tamamen durdurma kararı aldığını açıkladı.
Trump da 6 Eylül 2018'de ABD'nin ara buluculuğunda İsrail ile yapılması öngörülen barış görüşmelerine katılmayı kabul edinceye kadar Filistin'e finansal yardımda bulunmayacaklarını dile getirdi.
ABD yönetimi, Trump'ın bu açıklamasından iki gün sonra, işgal altındaki Doğu Kudüs'te Filistinlilere hizmet veren hastanelere yapacağı 20 milyon dolardan fazla yardımı da kesme kararı aldı.
Kushner'in başında olduğu ekip, Filistin-İsrail sorununa çözüm getireceği iddiasıyla 'Yüzyılın Anlaşması' adlı bir plan hazırladı. Trump, plana karşı çıkan Filistin yönetimine diz çöktürmek için mali yardımları koz olarak kullandı.
Trump, İsrail'in talep listesini çok kısa aralıklarla bir bir yerine getirirken, Filistin yönetimini baskıyla 'Yüzyılın Anlaşması' planını görüşmeye ikna etmeye çalışıyordu.
ABD liderinin 'nihai anlaşma' olarak nitelendirdiği 'Yüzyılın Anlaşması' planının açıklanma tarihi, İsrail'de bir yıla yakın süredir devam eden hükümet krizi nedeniyle sürekli erteleniyor.
Her ne kadar planın detayları açıklanmasa da basına sızan bilgiler ışığında planın çözümden çok İsrail'in Filistin toprakları üzerindeki işgalini pekiştirmeyi amaçladığı görülüyor.
Baskılara rağmen planı kabul etmeyen Filistin yönetimi, Trump yönetimini daha da kızdırdı. Washington, 10 Eylül 2018'de Filistin Kurtuluş Örgütü'nün (FKÖ) ABD başkentindeki ofisini kapatma kararı aldı.
Netanyahu'nun başı sıkıştıkça yardımına koşan Trump'ın bir sonraki hamlesi, İsrail'in 1967'den bu yana işgali altında tuttuğu Suriye toprağı Golan Tepeleri'ydi.
25 Mart tarihinde Netanyahu ile buluşan Trump, Golan Tepeleri üzerinde İsrail'in egemenliğini ABD'nin resmen tanıdığını ilan eden başkanlık kararnamesini imzaladı.
Trump'ın son olarak yasa dışı Yahudi yerleşimleri onaylayan kararı alması, Filistin-İsrail arasında iki devletli çözüm umudunu ortadan kaldırdı.
Uluslararası hukuka göre, işgal altındaki topraklarda bulunan tüm Yahudi yerleşim birimleri yasa dışı kabul ediliyor. Trump yönetimi bunu yok saydı.
Söz konusu karara Türkiye sert tepki gösterdi, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu "Hiçbir ülke uluslararası hukukun üstünde değildir" dedi. Rusya ABD'nin kararını kınadı, Avrupa Birliği ise politika değişikliğiyle kalıcı bir barışın sağlanması için 40 yıldır atılan adımların silinebileceği uyarısın yaptı.
ABD'de 1978'de Carter yönetimi, sivil yerleşimleri inşa etmenin uluslararası hukuka uygun olmadığı sonucuna varmıştı. Ancak 1981'de Başkan Ronald Reagan buna katılmadığını açıklamış ve yerleşimlerin özü itibariyle yasadışı olmadığına inandığını söylemişti.
ABD, yıllarca yerleşimlerin 'yasa dışı' değil 'gayrımeşru' olduğunu savunmuş, BM Güvenlik Konseyi'ndeki veto hakkıyla İsrail'i yerleşimleri kınayan kararlardan korumuştu.
Son kararı dünyaya ilan eden ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Trump yönetiminin tartışmanın tüm taraflarını gözden geçirdiğini ve Başkan Reagan'a katıldığını söyledi. Pompeo ayrıca, "İsrail'in Batı Şeria'da sivil yerleşimler kurması aslında uluslararası hukukla çelişmiyor" cümlesini kurdu.
Filistin yönetimi, kalıcı barış için 1967 sınırlarında başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız Filistin devletinin kurulmasını istiyor. İsrail ise Kudüs'ün tamamının 'kendi başkenti' olduğunu iddia ediyor.
Doğu Kudüs ve Batı Şeria'daki yasa dışı Yahudi yerleşim birimleri, kördüğüme dönüşen sorunun çözümü önündeki en büyük iki engel olarak gösteriliyor.
İsrail, ABD'nin son kararıyla Batı Şeria'daki yasa dışı yerleşimleri ilhak etme planını hayata geçirebilir. Başbakan Netanyahu Eylül ayındaki seçimlerden önce yerleşimlerin ilhakını vaatleri arasında saymıştı.
Son kararın ardından bayram eden İsrail Başbakanı, bugün Gush Etzion Yahudi yerleşim birimini ziyaret etti. Yasa dışı bölgede konuşan Netanyahu, Trump ve Pompeo'ya bir kez daha teşekkür etti, "Bugün İsrail için çok önemli. Bu kazanım nesiller boyu sürecek" dedi.
İsrail, Batı Şeria ve Doğu Kudüs'ü 1967'deki Altı Gün Savaşı'ndan bu yana işgal altında tutuyor. O tarihden bu yana bölgede 200'ü aşkın yerleşim inşa edildi, yaklaşık yarım milyon Yahudi yerleşimlerde yaşıyor. Uluslararası hukuka göre, işgal altındaki topraklarda bulunan tüm Yahudi yerleşim birimleri yasa dışı kabul ediliyor.