EDEBİYAT VE SANATIN YOKLUĞU
Romanlar, şiirler, tiyatro oyunları… Hiçbiri yazıya dökülemezdi. Tüm edebiyat sözlü kültüre bağlı olurdu ve birçok hikâye, zamanla kaybolur ya da unutulurdu. Edebi eserler sadece anlatıcının belleğinde saklanır, sanatsal yaratıcılık büyük ölçüde sınırlandırılırdı. İnsanlar kendilerini ifade etmek ve iletişim kurmak için resimlere ve sembollere başvurmak zorunda kalırdı. Herkes birer ressam gibi düşüncelerini, duygularını ve anlatmak istediklerini çizimlerle aktarmaya çalışırdı. Mağara resimlerine benzeyen şekiller, günlük hayatın bir parçası haline gelirdi. Ancak, çizimler karmaşık ve soyut düşünceleri aktarmakta yetersiz kalabilir, yanlış anlaşılmalara yol açabilirdi.