YOKSULLUK ve açlığın insanı canından bezdiren acısını yaşayan Hakkari'nin yoksul halkının yarasını yerel yöneticiler sarmaya çalışıyor. "Aman gençlerimiz teröre bulaşmasın" diyen yöneticeler, kullanmasa da gençlere iş veriyor,
maaş ödüyorlar. Kent merkezine gözattığınızda, 200 metrelik çarşıda başıboş bir kalabalık göze çarpıyor. İşsizliğin boyutlarını buradan da anlıyorsunuz.
Bir de polislerin kalabalığı dikkatinizi çekiyor. Resmi olanlar yanında siviller ile birlikte onlarda kalabalık bir grup olmuşlar. Zaman içinde halkla yakınlaşma doğmuş aralarında. Hele biri var ki; Güneydoğu sorununu çözmüş kafasında. Siyasilere kızgın, "Buraya kilim ve bal almaya geliyorlar. Böyle sorun çözülmez." diyor, yetkisini de aştığını bilerek.
Onu tanıyanlardan, her ay maaşının 20 milyon liralık bölümü ile aldığı kumanyayı belirlediği yoksul ailelerin kapısına bıraktığını öğreniyoruz. Hakkında, "Kolunu şöyle bir yukarı kaldırsa, bin kişi kendisiyle halay çeker" deniyor. Yöre insanına verdiği değeri "O bizden" sözleri ile geri alıyor. Sorunun nasıl çözüleceğini şefkatin ne kadar gerektiğini onu seyrederek görüyorsunuz.
Gerçekten de kara kovan balı ve el dokuması halısıyla meşhur Hakkari'de sorunlara nasıl duyarsız kalındığını Milliyet'in Hakkari muhabiri Ali Sevmiş'in şu sözleri de ortaya koyuyor;
"Siyasiler ilin sorunlarını dinlerken, küçük kağıtlara notlarını alırlar, burdan giderken helikopterin rüzgarı ile o kağıtlar ceketin mendil cebinden uçar gider. Eskiden sigara paketinin üzerine yazarlardı. Sigara bitince de paketini arabanın camından Zap Suyu'na atarlardı. Bizim derdimizi de en iyi Zap Suyu bilir"
Kendi dertlerine tercüman olsun diye köylerinden zorunlu göç edenlerle görüşmelerimizden de aynı sonuç çıkıyor.
Çukurca'daki köyünden kopup gelen Salih Sever'de 11 nüfusu ile gelecek kışa kök sökerek hazırlananlardan. Hiç bir yerden geliri olmayan Salih Sever'in bir şanssızlığı da 11 kişilik nüfusunun 9'unun kız olması. Kendisinden başka erkek olan çocuğu ise çalışıp eve katkı yapamayacak kadar küçük olduğunu söylüyor. "Devlet ekmek veriyor adam başına
yarım ekmek alıyoruz. Bugünlerde yalnızca adam başına yarım ekmekle 24 saatimizi geçirmek zorundayız.
Yemek veriyorlardı. Aş evi onarımda olduğu için o da kesildi. Hastaneye falan gidemiyoruz. Yeşil kartım var ama 10 milyon liranın altına düşmeyen reçeteleri yaptıracak param yok." diyerek çaresizliğini anlatıyor. Hakkari'de herşeyi devlet sırtlamış. Batıda, devlet et satar mı, T - shırt üretir mi ? diyerek özelleştirme tartışmaları yapıla dursun, Hakkari de insanların karnını doyurma derdinde. "Bir tane KİT'imiz olsun yeter" diyorlar. Devlet orada bırakın teşvik vermeyi, teröre bulaşmasın diye gençlere maaş veriyor.
Aş evi onarımda olduğundan valiliğin verdiği öğlen yemeği kesilmiş. İnsanlar verilen yarım ekmeği alabilmek için ellerindeki karneleriyle çoluk çocuk öğlen saatlerinde kuyruğa girip, kamyonetten günlük rızıklarını alıyorlar. Ekmek dağıtan görevliler, adam başına yarım ekmek verdiklerini, 8 bin kişi için toplam 4 bin ekmek dağıttıklarını anlatıyorlar.
Çukurca'dan göçerlerken 60 yaşındaki Mustafa Korkmaz 9 kişilik nüfusunun valiliğin adam başına verdiği yarım ekmekle açlığa karşı mücadelesini başı öne eğik anlatıyor. "Göçmeden önce köyüzümde herşeyimiz vardı. Ama şimdi ne toprağım ne işim ne de param var". Yüzümüze gelen aç nefes kokusu ile umutsuzluğunu anlatmaya çalışıyor.
Hakkari Valiliği'nin tüm çabalarına rağmen yarım ekmeği dahi alamayanların olduğunu görüyorsunuz. Tüm başvurularına rağmen ekmek ve yemek alma hakkı bulamayan Huru Öner'in işsizliğine 3 milyon liralık kiranın ağırlığı da biniyor. 8 yaşındaki Muzaffer ile 12 yaşındaki Nadir adlı oğullarını bu yıl okula gönderecek parasının dahi bulunmadığını utanarak söylüyor. Çünkü göç ettiği Narlı köyündeki meyva ve sebze ile rahat geçinirken, bugün komşularının eline bakmanın ağrına gittiğini anlatıyor.
Ancak zorunlu göç eden köylülerin boyunlarına asılan açlık zincirine boyun eğmeyenlerde var.
Özellikle adını, yöredeki yapıcı çalışmaları ile ünlenen ve halk tarafından sevilen eski Hakkari Valisi Şehabettin Harput'tan alan Haprut köyünde bulunan Hüseyin Akdoğan adlı köylü, Hakkari de nelerin başarılabileceğinin örneğini sergiliyor. Örneğin ektiği üzüm fidanları ile su gerektirmeden bağcılık yapılabileceğini göstermiş. Kendisi de arı gibi çalışan Akdoğan iki karısı ve 15 kişilik toplam nüfusu ile 100 tane kovanından bu yıl 2 ton bal almış. Daha da alacak. Hasat ettiği bir teneke soğanı yine bir teneke buğday ile takas ederek ekmek ihtiyacını karşılıyor. Bıttım adı verilen ağaçları aşılayarak fıstık üretir hale gelen Akdoğan, 12 yıl önce köyünden göçtüğünde hiç birşeyinin olmadığını anlatırken, bölgede tarımsal olarak neler yapılabileceğini de gösteriyor.