31.10.2010 - 02:18 | Son Güncellenme:
Global Piyasalar : Melis Şenerdem
Hollywood'un "Batı Yakası Hikayesi" ve "Rocky" gibi klasikleşen filmlerine imza atan efsanevi film stüdyosu Metro-Goldwyn-Mayer (MGM) uzun bir can çekişme döneminin ardından havlu atıyor. Toplam borcu 4 milyar doları geçen stüdyo, son dönemde bu borcun faizini bile ödeyemeyecek duruma gelmişti. 1980'li yıllardan bu yana sürekli el değiştiren, her satıştan sonra borç yükü artan stüdyonun borcunun büyük kısmı Wall Street'in büyük finans şirketlerineydi. Bir süredir devam eden ve cuma gecesi sonuçlanan görüşmeler sonunda aralarında Angchorage Danışmanlık, Highland Capital Management gibi hedge fonlarla JP Morgan'ın da bulunduğu bu isimler MGM'in iflas korumasından yararlanmak için başvuru yapmasına, şirketin kontrolünün de küçük rakibi Spyglass Entertainment'a devredilmesine karar verdi.
Spyglass'in kurucuları Gary Barber ve Roger Birnbaum MGM'in başına geçecek. MGM'in borçlu olduğu kuruluşlar da şirketin yüzde 95 hissesini paylaşacak.
Uzmanlar ilk kurulduğunda kendine slogan olarak Latincede "Sanat için sanat" anlamına gelen "Ars gratia Artis"i seçen film stüdyosunun sürekli finansçılar tarafından yönetilmesinin bugünkü duruma yol açtığı görüşünde.
Bond zorda
LA Times gazetesine konuşan MGM'in eski finans danışmanlarından Clark Hallren, "MGM'in sorunu sahiplerinin hep kısa vadeli kazanca odaklanan finansçılardı. Eğlence sektörü uzun vadeli yatırım gerektirir çünkü çok yüksek sermaye ister, dağıtım kanallarının geri dönüşü zaman alır" dedi. MGM'in prodüksiyonunu üstleneceği 23. James Bond, Jeepers Creepers 3 gibi filmlerin akıbeti ise şimdilik meçhul.
Beyaz atlı prens mi yoksa akbaba mı?
MGM'in 800 milyon dolar borçlu olduğu milyarder yatırımcı Carl Icahn, bir süredir stüdyoyu çoğunluk hissesine sahip olduğu Kanadalı prodüksiyon şirketi Lionsgate'e devredilmesi için uğraşıyordu. Ancak MGM hissedarlarının üçte ikisinden çoğu iflas yönünde oy kullanınca Icahn başarısız oldu. Icahn buna rağmen MGM Yönetim Kurulu’nda bir sandalyeyi garantiledi. Ayrıca MGM'in kıymetli film arşivinin Spyglass'ınkiyle birleştirilmesini de engelledi. Konuya yakın kaynaklar Icahn'in MGM'in peşini kolay bırakmayacağı ve Lionsgate ile birleşme için mücadele edeceğini belirtiyor.
El değiştirmelerle borcu boyunu aştı
MGM, sessiz film döneminin sona ermesinden İkinci Dünya Savaşı'na kadar Hollywood denince akla ilk gelen stüdyoydu. 1950 ve 60'larda sinemada yaşanan hızlı değişime ayak uyduramayan stüdyonun hisselerinin el değiştirme dönemi başladı. Ancak MGM'in en ağır darbe aldığı dönem şüphesiz kontrolün kumarhane kralı Kirk Kerkorian'ın eline geçtiği yıllar oldu. Çalışan sayısını önemli ölçüde azaltan Kerkorian, stüdyoyu sadece düşük bütçeli filmlere yönlendirdi, 1973'te ise prodüksiyonu tamamen durdurdu. MGM yeniden film çekmeye ancak 1980'de başlayabildi. Yeni filmler çekmek için yüklü borç altına giren stüdyo, sık sık el değiştirir olmuştu. 1986'da medya imparatoru Ted Turner, MGM'in tamamını 1.5 milyar dolara satın aldı. Daha devir anlaşmasının daha mürekkebi kurumadan, yalnızca 74 gün sonra eski sahip Kerkorian'a geri sattı.
Ancak Turner, akıllı davranmış ve film stüdyosunun altın yumurtlayan tavuğu olan arşivinin büyük bir kısmını elinde tutmayı başarmıştı. 1990'lı yıllarda da MGM stüdyoları elden ele gezmeye devam etti.
Her satışta borcu arttı
Her devir, şirketin borç yükünü biraz daha artırıyordu. Şirket 2004'te Sony Amerika, Comcast, Providence ve Türkiye'de de Mey İçki'nin sahibi girişim sermayesi fonu Texas Pacific Group'un kurduğu ortak girişime devredildi.
MGM'in bugün portföyünde Hollywood klasiklerinden "Rüzgar Gibi Geçti", "Batı Yakası Hikayesi", "Oz Büyücüsü", "Ben-Hur", "Dr. Jivago" gibi klasiklerin yanı sıra Pembe Panter, James Bond, Uzay Yolu ve Rocky serileri; Kurtlarla Dans, Telma ve Louise, Kötü Ruh gibi gişe hasılatı yüksek filmler bulunuyor.
Arşivdeki 4 bin filmin toplam 205 Oscar Ödülü bulunuyor. 10.400 bölümlük bir dizi arşivi de MGM'e ait.
‘Uçur bizi Helikopter Ben’
ABD'de Kongre seçimleri ve Merkez Bankası Fed'in 2-3 Kasım'daki toplantısı, yatırımcıları diken üstünde tutuyor. Kongre seçimlerinde Demokratların mevzi kaybetmesi bekleniyor. Sonuçlar beklenenden daha da kötü gelirse piyasaların morali bozulabilir. Diğer yandan Fed'in toplantı sonrası açıklayacağı tahvil alım programının miktarı kritik olacak. Yatırımcılar bir süredir kendilerini 1-2 trilyon dolar gibi yüklü bir alıma hazırlamıştı. Ancak geçen hafta içinde gelen haberler alımların 500 milyar dolarla sınırlı kalabileceğine işaret etti. Alımın düşük kalması, bir süredir ralli yapan piyasalarda rüzgarın yön değiştirmesine neden olabilir.
Düşük alım risk
Yatırımcılar finans krizinin ilk başladığı dönemde piyasaya milyarlarca dolar likidite enjekte ettiği için adı "Helikopter Ben"e çıkan Fed Başkanı Ben Bernanke'nin kendilerini hayal kırıklığına uğratmamasını istiyor. Wells Fargo Danışmanlık baş stratejisti Stuart Freeman, "Genel beklentiden daha düşük bir tahvil alımı açıklanması halinde toplu satışa geçmemiz kuvvetli olasılık. Fed ekonomiye yardım etmek için hazır olduğunu göstermek istiyor. Piyasalarda hayal kırıklığı yaratacak küçüklükte bir rakam açıklamayacaklar, ama sırf piyasalar öyle istedi diye çok büyük bir alım yapacaklarını da sanmıyorum. Önümüzdeki hafta kırılganlık çok yüksek olacak" dedi.
Uzmanlar, yılın en kritik haftasının önümüzdeki hafta yaşanacağı konusunda hemfikir. Brown Brothers Harriman döviz stratejisti Marc Chandler, "Gelecek haftaya ilişkin emin olduğum tek şey oynaklığın oldukça yüksek olacağı. Kısa vadeli oyuncular para kaybedebilir. Ama uzun vadeli yatırımcılar toz dumanın dağılmasını beklemeli" diye konuştu. Fed'in yüklü tahvil alımı yapacağı beklentisi ekim ayı içerisinde doları birçok para birimi karşısında oldukça düşük seviyelere çekti.
Yüksek oynaklık
Dolar, ekim ayında euro karşısında yüzde 2, yen karşısında ise yüzde 3.6 değer kaybetti. Wall Street'te ise borsalar yılın en iyi ayını geçirdi. Nomura Securities analisti Joseph Mezrich, Wall Street Journal gazetesine yaptığı değerlendirmede, dolar ve borsa arasında ilk defa bu kadar kuvvetli bir negatif korelasyon gördüğünü belirtirken, "Bu Richard Nixon'ın doları altın standardından çıkardığı 1971 yılından bu yana görülen en güçlü korelasyon" dedi. Geçen hafta ise Fed'in alımlarının daha mütevazı boyutta olacağı beklentisinin kuvvetlenmesiyle dolar bir miktar değer kazandı. Geçen hafta uro'ya karşı yüzde 0.4 değer kazanan dolar, İsviçre Frangı karşısında ise yüzde 1 yükseldi. Türk Lirası da geçen hafta içinde serbest piyasadaki işlemlerde dolar karşısında yüzde 0.7 değer kazandı. Cuma günü dolar/TL 1.4360'tan işlem gördü.
Fed'in yapacağı tahvil alımları finans sistemine daha fazla likidite sağlayacak ve borçlanma faizlerini de düşürecek. Ancak birçok ekonomist, bu adımın reel ekonomiye etkisinin sınırlı kalacağı görüşünde. Wells Fargo'dan Freeman da, "Fed'in alımları istihdam yaratmayacak. Hatta bazı varlık balonları bile yaratabilir" dedi.