EkonomiTaksitli kart harcamaları 9 milyar düştü

Taksitli kart harcamaları 9 milyar düştü

29.05.2014 - 15:39 | Son Güncellenme:

BAŞBAKAN Yardımcısı Ali Babacan, Şubat ayında yürürlüğe giren önlemlerin etkisiyle taksitli kredi kartı harcamalarında 9 milyar liralık azalma olduğunu açıkladı.

Taksitli kart harcamaları 9 milyar düştü

Babacan, Türkiye Bankalar Birliği’nin (TBB) 57. Olağan Genel Kurulu’na katıldı. Genel Kurulun açılışında bir konuşma yapan Babacan, Ekim 2013,’de, Aralık 2013’de ve Şubat 2014’de yürülüğe girecek düzenlemeler yaptıklarına dikkat çekti ve ekledi: "Bugün itibari ile bunların olumlu sonuçlarını almaya başladık. Tüketici kredilerinin toplam bilançoda ki payına getirdiğimiz yüzde 25’lik limitten tutun da, kredi kartı uygulamalarına kadar çok geniş alanda düzenlemeler yaptık. Bunun sonunda 2011 yılında kredi artış oranının hızı yüzde 34.2’ye ulaşmıştı, 16 Mayıs 2014 yılı itibari ile bu yüzde 21.5’e düştü.

Haberin Devamı

Bireysel kredilerde Temmuz 2011’de yüzde 38.5’e çıkmışız, en son geldiğimiz noktada yüzde 15.7’deyiz. Kredi kartında Aralık 2011’de artış hızı yüzde 30.9’a yükselmiş. Ama şu anda sadece yüzde 2’deyiz. Özellikle taksitli kredi kartı bakiyesinde yılbaşına göre 9 milyar gibi bir düşüş var."

DÜZENLEYİCİ KURUMLARLA YOĞUN İŞBİRLİĞİ

Babacan, TBB ile hükümetin, düzenleyici tüm kurumlarda olduğu gibi yoğun bir işbirliğinin olduğunu belirterek, "Bu yakın iletişim sayesinde birbirimizi anlama ve düzenlemeleri isabetli yapma konusunda çok şükür iyi bir çalışma ortamı oluşmuş durumdadır" dedi ve ekledi:

"Bütün ülkelerde kamu sektörü ile bankacılık sektörünü birbirinden tam olarak ayırmak mümkün değil. Bankacılık sektöründeki ciddi bir sorun hemen kamu sektörüne yansıyor ya da kamu sektöründe ve finansmanında ciddi problem olan ülkelerde bankacılık sektöründe önemli sorunlar yaşanabiliyor. Düzenleyici otoriteler, hükümet, bankacılık sektörü beraberce ’problemler hepimizin, çözümleri de hep beraber üretelim’ yaklaşımıyla konuyu ele aldığında sonuçlar da gayet verimli oluyor." Babacan, Türkiye’nin dünyada örnek olarak gösterilen finans, bankacılık sektörüne olan güvenin daha da artacağını ve sektörün itibarını daha da yükseleceğini belirtti.

"GÜVEN ORTAMININ KIYMETİNİ ÇOK İYİ BİLMEMİZ GEREKİYOR"

Haberin Devamı

Babacan, bankacılık sektörünün Türkiye’de sadece finansal sektörün değil, tüm ekonomik sisteminin ana unsurundan biri olduğunu, bugünün küreselleşen ve neredeyse iç içe geçmiş finans piyasalarında bankaları ekonominin tüm unsurlarıyla etkileşim halinde birçok fonksiyonunu yerine getirdiğni aktardı.

Başbakan Yardımcısı Babacan, deneyimlerin finans sektöründen kaynaklanan krizlerin daha uzun sürdüğünü ve etkilerinin daha fazla olduğunu belirterek şunları söyledi: "2009 yılından bu yana tüm dünyayı etkileyen ekonomik kriz bize bunun son örneğini gösterdi: Finansal sektörün özellikle de bankacılık sektörünün temelinin güvene dayandığı gerçeği. Bankalarımız en basit tabiriyle güven müesseseleri. Güven zincirindeki herhangi bir kırılma, önce bankacılık sektöründeki bozulmaya, hem de ekonominin genelinde ciddi olumsuz tabloya sebep oluyor. Güvenin çok hızlı kaybedilen bir kavram olduğunu vurgulamak istiyorum. Güven ortamının kıymetini çok iyi bilmemiz gerekiyor. Bankacılık sektörü ile ilgili düzenleme ve denetimlerin son derece dikkatli, titiz bir yaklaşımla, rasyonel bir anlayışla ve popülizme prim vermeden yapılması gerekiyor."

Haberin Devamı

"MEDYA DESTEĞİNİ DE YANLARINA ALARAK ÇOK YANLIŞ UYGULAMALAR GETİREBİLİYORLAR"

İki tür popülizmin olduğunun altını çizen Babacan, "Birinci tür popülizmde geniş kitleleri, kredi kullanan kitleleri düşünerek, onlara hoş gelecek düzenlemeleri siyaseti de biraz karıştırarak yapmaktır. İkinci tür popülizm de bankacılık lobilerinin oluşturduğu popülizmdir. Bazı gelişmiş ekonomilerde öyle kuvvetli lobiler var ki, son derece yanlış düzenlemelerin kısa vadede bankaralar kazandıracak ama uzun vade de ülkeye komple kaybettirecek düzenlemeleri empoze edebiliyorlar. Meclisler üzerinde etkili olabiliyorlar, düzenleyici otoriteler üzerinde baskı kurabiliyorlar ve medya desteğinide yanlarına alarak çok yanlış uygulamalar getirebiliyorlar. Her iki tür popülizmden de uzak durmak gerekiyor" dedi.

"KURUMLARIN BİRBİRLERİNE UYUMLU ŞEKİLDE DÜZENLEME YAPMALARI ÇOK BÜYÜK KOLAYLIK GETİRDİ"

Haberin Devamı

Babacan, Türkiye’ye en çok sermaye girişi olan sektörün bankacılık olduğunu, sektörde, öngörülebilirlik olduğunu ve keyfi bir tutumun bulunmadığını aktararak, "Doğrusu neyse o yapılıyor. Düzenlemelerimizi yapan başta BDDK, bunun hemen yanında Merkez Bankası, TMSF, Hazine Müsteşarlığımız. Kurumların birbirlerine uyumlu şekilde düzenleme yapmaları çok büyük kolaylık getirdi" diye konuştu.

Kamunun borçlanma ihtiyacının azalması nedeniyle bankaların bilançosunda Hazine kağıtlarının payının düştüğünü ifade edene Babacan, "Devlet bütçesine çeki düzen verince aşağı yukarı 11-12 yıldır Hazine’nin borç çevirme oranı hep yüzde 100’ün altında seyrediyor" dedi.

Bankacılık sektörünün Türkiye ekonomisinde daha hızlı büyüdüğünü, bunun da işin doğasında olduğunu belirten Babacan şunları söyledi: "Bu yılın ilk çeyreğinde dahi makül bir büyüme var, bütün olumsuzluklara rağmen. Geçen sene yaşadıklarımız; Gezi olayları, FED’in para politikasında ki değişiklik, Avrupa Birliği’nin kriz ortamı arkasında bir 17 Aralık süreci... Bütün bunlara rağmen geçen sene Türkiye ekonomisi yüzde 4 büyüdü; yani, yıl başında koyduğumuz hedefi tutturduk. Bütün bu olumsuzluklara rağmen, dünya basınında çıkan haberlerin yüzde 97-98’i sürekli olusuzken, olumlu bir değelendirme yüzde 1-2 iken, en etkili yayın organlarına bakın olumlu yüzde 1-2 değerlendirme bulursunuz. Gerisi büyük çoğunlukla olumsuzdur maalesef bir yıldır bunu yaşıyoruz. Bütün bunlara rağmen Türkiye’de içeride güven noktasında ciddi bir erozyon oluşmadı. Halkımız hala geleceğe umutla bakıyor, reel kesim güven endeksi son bir kaç yılın en yüksek noktalarına doğru ulaşıyor ve Türkiye’de istihdam artıyor."

Haberin Devamı

"SON DERECE DİKKATLİ OLMAMIZ GEREKİYOR"

Babacan dış algınında düzelmesinin önemli olduğuna dikkat çekere, "Bu ilelebed böyle gitmez. Hadi bir yıl dayandık ama bunun içinde mutlaka adımlar atmak gerekiyor ve derine inip sorgulamak gerekiyor. hem kendi politikalarımızı, hem bunun iletişimini bu olumsuzluklarıda dikkata alarak el almamız gerekiyor. Aksi halde Türkiye üzerinde orta uzun vadede bunun etkisi olmaya başlayabilir. Son derece dikkatli olmamız gerekiyor" dedi.