”Onlar 25 derecenin üstünde rahatsız olurlar. Biraz daha kuvvetli açsak havalandırmayı... Kızlar rahatsız olmasın da...”
Bursa Karacabey’deki Sütaş tesislerindeyiz. Bahsedilen “kızlar” tesisteki “inekler”. Burası “sütün” kutsal mabedi. Sütaş Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz öyle büyük bir “özenle ve şevkle” anlatıyor ki sütü, önemini, değerini. Evet bu bir iş ve Yılmaz ailesi 4 kuşaktır
buradan para kazanıyor ama yine de farklı bir “ruh hali”... İşini “aşk” olarak niteleyen ve bunu sık sık dile getiren çok fazla işadamına rastlamadım. Muharrem Yılmaz süt ile ilgili konuşmalarda o kadar çok “aşk”tan bahsediyor ki...
Bu yıl 35’inci yıllarını kutluyorlar ama bu “resmi tarih”. Oysa süt ile ilgili geçmişleri çok daha eskilere dayanıyor. Dede Celalettin Yılmaz mandıracı. İkinci kuşak Sadık Yılmaz bugünkü Sütaş’ın temellerini atıyor. Sonra üçüncü kuşak geçiyor işin başına. Sadık Bey’in dört çocuğu... Muharrem, Mürvet, Celile ve Serpil. Aslında Muharrem Bey hem ikinci hem üçüncü kuşak sayılıyor ailede. Çünkü “babasıyla birlikte” yoğun çalışmış. Ve şimdi dördüncü kuşak geliyor.
Yeni kuşağın ilginç bir hikayesi var. Her bir kardeşin farklı yıllarda birer kız çocuğu oluyor. Ailenin en yeni bebeği Serpil Veral’ın oğlu. Üç kızdan sonra doğunca şakayla karışık “veliaht” konuşmaları yapılıyor. Ancak ilginç bir detay... Türkiye’nin en büyük sütçüsünün veliahtının “süte” alerjisi var. Anne sütünden kesildikten sonra inek sütüyle beslenmeye başlamasıyla ortaya çıkıyor bu alerji. Ve aile onu en önemli maddi varlığı olan inek sütüyle değil “keçi sütüyle” beslemeye başlıyor.
Sütaş “Türkiye’nin sütçüsü” unvanını kolay kazanmamış. Bizim ziyaret ettiğimiz Karacabey’deki fabrikanın dışında Aksaray’da da bir tesisi hayata geçiriyorlar. Bu tesisle birlikte yılda 750 milyon süt işlemek kapasitesine ulaştılar. 1.055 araçtan oluşan dağıtım filoları var. Sütten peynire tereyağından yoğurda 68 çeşit ürünleri var. 78 bin noktada tüketici ile buluşuyorlar.
‘Migros 40 yıllık dost her sorunu aşarız’
Gıda uzmanı deyince aklıma iki kişi gelir. Biri kısa bir süre önce kaybettiğimiz gazeteci ağabeyim Bülent Yardımcı. Diğeri Migros’un bir dönem genel müdürlüğünü de yapan Oktay Irsıdar. Bu iki isim Türkiye’yi karış karış gezmiş, hangi ilde hangi peynir, tereyağ, bal vardır özellikleri nelerdir adeta ezberlemiş kişilerdir. Sütaş’ta peynir tadımı yaparken de ikisini andım. Oktay Bey ile ne zamandır görüşmüyorum. Ancak Muharrem Yılmaz ile onu konuşma fırsatı da buldum. Aslında Muharrem Bey ile Migros bir süredir anlaşmazlık yaşıyor. Sütaş ürünleri Migros’larda satılmıyor. Muharrem Yılmaz “Türkiye’nin lider perakende zincirinde olmamak tabii ki bir dezavantaj. Buna rağmen pazar lideriyiz” diyor.
Arkasından şunu eklemeyi de unutmuyor: “Çok uzun yıllar önce. Belki de 40 yıl. Babam ile birlikte Eminönü’nde Migros’ta ürünümüzü satmak üzere görüşme yapıyoruz. Karşımızda Oktay Irsıdar. Hiç unutamam o günleri. Bu yüzden eski dostluğumuza da güvenerek Migros ile de sorunumuzu aşacağımızı umut ediyorum.”