12.09.2020 - 10:22 | Son Güncellenme:
AA
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, CNN Türk yayınında Hakan Çelik'in gündeme ilişkin sorularını yanıtlarken, bakanlığın sosyal koruma çerçevesini, çalışma hayatındaki düzenlemeler, sosyal güvenlik, sosyal hizmetler ve sosyal yardım üzerine kurduklarını ve temel hedefin bütün vatandaşları sosyal anlamda koruma altına almak olduğunu dile getirdi.
Salgın başladığından itibaren özellikle çalışma hayatına yönelik birçok önlem alındığına değinen Selçuk, İŞKUR'un hem aktif iş gücü programlarının hem de pasif iş gücü programlarının devreye alındığını vurgulayarak, "Bunlardan en önemlisi Kısa Çalışma Ödeneği'ydi, nakdi ücret desteği getirdik, aynı zamanda fesih kısıtıyla işçilerimizin, çalışanlarımızın işlerini kaybetmelerini de engellemeye çalıştık. Sosyal yardımlarda ve sosyal hizmetlerde de çeşitli önlemler almaya devam ettik. En temel nokta bizim için Kısa Çalışma Ödeneği oldu. Buna paralel olarak biz nakdi ücret desteğini ve fesih kısıtını getirdik ki çalışanlarımızın hiçbirisi açıkta kalmasın. Bu süreçte İşsizlik Ödeneği de devam etti." diye konuştu.
Selçuk, Kısa Çalışma Ödeneği'nin Cumhurbaşkanlığı kararıyla 2 ay daha uzatıldığını hatırlatarak, şöyle devam etti:
"Bizim şu anda gayet güçlü bir İşsizlik Sigorta Fonumuz var. Umarız ki salgının etkileri tez zamanda azalır, fakat bizim belli bir süre devam edecek kadar güçlü bir İşsizlik Sigorta Fonumuz var, ondan dolayı bir endişemiz yok. Bütün projeksiyonları yaptık, hem aralık sonuna kadar hem de daha uzun vadelerde uzatabilecek kadar bizim fonumuz var. Ancak şöyle bir durum var; Kısa Çalışma Ödeneği, hem çalışanımızı korumak hem işverenimizi korumak adına gerçekleşen böyle durumlarda kuvvetli bir mekanizma olsa da biz aslında normalleşme döneminde Normalleşme Desteği adı altında başka bir destek vermeye başladık. Kısa Çalışma Ödeneği bir anlamda tabii ki işini kapattığı ve azalttığı zaman çok etkin bir mekanizma olsa da normalleşirken aslında işçimizin daha az gelir almasına da sebep oluyor çünkü asli ücretini almıyor. Biz destek veriyoruz."
İşverenlere Normalleşme Desteği almaları çağrısı
Bütün işverenlere, süreç düzelir düzelmez normalleşmeye geçmelerini ve Normalleşme Desteği almalarını tavsiye ettiklerini aktaran Selçuk, şu bilgileri verdi:
"Normalleşme Desteği, bir ücret desteği değil, biz orada SGK primlerini ödeyeceğiz, Kısa Çalışma'dan faydalandıkları oranda. Biz aslında bakanlık olarak 3 aylık primlerimizi 6 ay kadar ötelemiştik, 40 milyarlık bir prim ötelemesi gerçekleştirmiştik. Normalleşme Desteği'nde de ötelediğimiz primlerin bir kısmını almamamızı gerektiriyor. Prim desteklerini biz ödeyeceğiz bir bakıma. Prim desteklerini ödeyerek, işverenimize destek olacağız normalleşirken, o da Kısa Çalışma'da ne kadar kayıp yaşadıysa, ne kadar azalttıysa iş durumunu biz de o prim oranında işverenimize destek sağlayacağız. Başlarda 3,5 milyon kadar Kısa Çalışma Ödeneği'nden faydalanan çalışanımız vardı ama hızlıca işverenlerimiz Kısa Çalışma'dan normalleştikçe geçmeye çalışıyorlar. Bu da çok umut verici. İşverenlerimiz Kısa Çalışma devam etmesine rağmen Kısa Çalışma'dan çıkıp çalışanına full maaş vermek için full ücretini karşılamak ve üretime tamamen geçmek için de büyük bir gayret içindeler. Normalleşme Desteği bildirgeleri de bu ayın sonuna kadar, 26 Eylül'e kadar devam ediyor. Bütün işverenlerimize Normalleşme Desteği almaları için bu mekanizmayı kullanmalarını tavsiye ediyorum. Prim destekleri 1000 lira civarında ama Kısa Çalışma Ödeneği'nden faydalandıkları oranda verilecek, yarım faydalandıysa yarım, tam faydalandıysa tam ödenecek. Karşılıklı mahsuplaşılacak şekilde verilecek, ama büyük bir destek. SGK primlerini bizle mahsuplaşacaklar, 6 ay ötelediğimizin 3 ayını biz karşılıyor gibi olacağız SGK olarak."
"ASDEP sonuçları haftaya açıklanacak"
Bakan Selçuk, Sosyal Koruma Kalkanı kapsamında işverene, azaltılmış işi olanlara, tamamen işini kapatanlara Kısa Çalışma Ödeneği altında, ücretsiz izne ayrılan çalışanlara Nakdi Ücret Desteğinde altında, işini kaybedenlere de İşsizlik Ödeneği altında, çalışma hayatının dışında olan vatandaşlara da sosyal yardımlarla, sosyal hizmetlerle destek sunulduğunu anlattı. Selçuk, "Şu ana kadar 6 milyon vatandaşımızı aştı sosyal yardımlar. Faz-1'de 2,1 milyon, Faz-2'de 2,3 milyon vatandaşımız yararlandı. Bunlar bizim ilk salgın başladığı zaman sosyal yardımlar veri tabanımızda olan vatandaşlarımıza acilen gönderdiğimiz miktarlardı." diye konuştu.
Daha sonra Faz-3 sisteminin başlatıldığını dile getiren Selçuk, şöyle devam etti:
"Bizim muhtaçlık kriterlerimiz var. Bu kriterler aslında salgın dönemindeki kriterlerle uyuşmuyor. Asgari ücretin belli bir oranındakinin altında hane geliri olan vatandaşlarımıza sosyal yardım veriyoruz. Gördük ki birçok vatandaşımız dönemsel ihtiyaç içinde çünkü işleri kapandı genelgelerle, belli bir dönem işlerini kaybettiler. Dolayısıyla bizim bu vatandaşlarımıza da ulaşmamız gerekiyordu. O yüzden de e-Devlet üzerinden bir form oluşturduk, 'Bir ihtiyacınız var mı?' diye belli bir takım sorular sorduk. Sistemimize 10 milyonun üzerinde başvuru geldi. Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğünün, İŞKUR'un ve SGK'nın aynı bakanlık altında olmasının avantajıyla gelen 10 milyon talebi hem SGK'dan hem İŞKUR'dan beyanın doğruluğunu teyit ettik. Türkiye çapında 1003 tane Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfımız var. Geri kalanları da onların sistemine düşürdük. Faz-3'te şu anda 1,8 milyon hanemize ulaştık. Bu süreç devam ediyor, ödemeler yapılıyor, yeni başvurular geldikçe değerlendiriyoruz. Sosyal medyadan benim ve bakanlığın hesaplarından ihtiyaç sahiplerine ulaşmaya çalışıyorlar."
Selçuk, Aile Sosyal Destek Programı (ASDEP) sonuçlarının haftaya açıklanacağını bildirirken, sosyal yardımlar konusunda şöyle dedi:
"Biz tabii ki devlet olarak bütün vatandaşlarımıza ulaşmayı hedefliyoruz. Sağlık Bakanlığımızın maske konusundaki hassasiyeti gibi yapılan başvuruların bir kısmı başka bir vatandaşın yardıma hızlı bir şekilde ulaşmasına engel olabilir. Beyanın doğruluğuna bakıyoruz sadece SGK ve İŞKUR teyitlerini aldıktan sonra Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarının incelemelerine. Sosyal yardımlarda gelen taleplere baktık ki, normalde ne dönemsel ihtiyaç içinde olan ne de herhangi bir muhtaçlık kriteri olan vatandaşlarımız da belki sistemi test etmek için neden olduğunu bilmediğimiz bir şekilde başvurmuş durumdalar. Ama o başvurunun değerlendirme süreci bile başka bir vatandaşımızın sosyal yardım almasını geciktiren bir süreç. Dolayısıyla buna dikkat edilmesi, gerçekten muhtaç vatandaşlarımıza, dönemsel ihtiyaç halindeki vatandaşlarımıza daha hızlı şekilde ulaşmamız için bu sorumlulukla hareket edilmesi çok önemli."
"Biz Bize Yeteriz Türkiyem kampanyası kapsamında 2 milyar 76 milyon lira toplandı"
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, "Biz Bize Yeteriz Türkiyem kampanyası kapsamında 2 milyar 76 milyon lira civarında bağış toplandı. Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonumuza aktarıldı. Hatta büyük bir kısmı, 1,8 milyon lirası da vatandaşlarımıza ulaştırıldı, yüzde 90'a yakın oranda dağıtıldı. Şu anda 170 milyon lira civarında bir kaynak kaldı. Hem muhtaç ailelerimize, eşi vefat etmiş kadınlarımıza, kriterleri sağlayan, evdeki hane geliri asgari ücretin üçte birinden az hanelere, biz doğru kriterlerle ulaştırmaya devam ediyoruz." diye konuştu.
Fazlar ve e-Devlet'teki anket formu haricinde bütün vali ve kaymakamlara sadece periyodik pay olarak marttan bu yana 2 milyar lira aktarıldığını aktaran Selçuk, şunları kaydetti:
"Kaymakamlarımız ve valilerimiz bu ek ödemelerle, il il, ilçe ilçe, köy köy bütün vatandaşlarımıza ulaşabiliyorlar. Verdiğimiz 1000 lira ödemeler, tespit ederek verdiklerimiz. İllerimizde zaten valilerimiz, kaymakamlarımız ve vakıflarımız yaşlılarımızı, engellilerimizi bularak vakfın fonundan, periyodik payından ödemeleri gerçekleştiriyor. 2 milyarlık kaynak oraya da aktarılmış durumda. Tespit edilmiş hiçbir vatandaşımıza ulaşılmaması söz konusu değil, öyle bir şey söz konusu olursa da bize başvuranları değerlendirmeye alıyoruz. Sosyal medyada bize 'İhtiyacımız var.' diye başvuruda bulunuyor vatandaşımız. Ulaşmaya çalıştığımızda DM'den bile geri dönüş alamıyoruz. Sosyal medyada mesajın altında yazan vatandaşlara ulaşmaya çalıştığımızda yüzde 50'sinden daha fazlasına ulaşamıyoruz. Tek tek bakıyoruz onlara."
Kadına yönelik şiddete ilişkin Bakanlık olarak alınan önlemlerin sorulması üzerine Selçuk, kadına yönelik şiddetin hem Türkiye'de hem dünyada çok boyutlu bir sorun olduğunu ve bunun kültürel, ekonomik, sosyal birçok nedeni, arka planı bulunduğunu söyledi.
Selçuk, "AK Parti hükümetleri olarak başından beri kadına yönelik şiddetle mücadele bizim en önemli kırmızı çizgilerimizden birisi ve Cumhurbaşkanımızın da liderliğinde biz kadına yönelik şiddetle mücadelede 'sıfır tolerans' ilkesiyle amasız, fakatsız mücadeleye devam etmekteyiz. Dolayısıyla bu konuda herhangi bir geri adım atılması söz konusu değil." diye konuştu.
Kadına yönelik şiddetle mücadelede önemli noktalardan birinin bu durumla herhangi bir bakanlıkla ya da kurumla değil, tüm bakanlıkların, kurumların, özellikle de tüm vatandaşların içinde olduğu bir seferberlik ruhuyla mücadele edilmesi gerektiğini ifade eden Selçuk, dünyada da bakıldığı zaman her 3 kadından birisinin hayatının herhangi bir döneminde fiziksel ya da cinsel şiddete maruz kaldığını belirtti.
Bakan Selçuk, bu oranların Türkiye'de de hemen hemen aynı olduğunu vurgulayarak, "Biz herhangi bir insanın hiçbir şekilde şiddete maruz kalmasına hiçbir zaman tolerans göstermeyiz. Ama 'Türkiye bu konuda daha kötü durumda' algısı da tamamen yanlış." değerlendirmesini yaptı.
Dünyadaki rakamlara da değinen Selçuk, "Türkiye'de şiddetin daha fazla olduğu yönündeki algıya" ilişkin de şunları kaydetti:
"Ülkemizde şiddetin medyaya yansıması konusunu ayrıca tartışabiliriz ama normalde göstergeler bazında baktığımız zaman Türkiye'de dünyanın ortalamasının altında bir seyirdeyiz esasında. Milyonda öldürülen kadın sayısına baktığımız zaman, Brezilya'da 42, Amerika'da 22, Romanya'da 8, Türkiye burada 5-6 bandında gidiyor. Hatta İçişleri Bakanlığımızın son verilerine göre 4'e kadar inmiş durumda. Dolayısıyla Türkiye'de kadına yönelik şiddetin diğer ülkelerden daha yüksek olduğunu söylemek yanlış bir bilgi. Ama bizim için bir can çok kıymetli, hiçbir insanın, kadının canına mal olacak bir şiddete kurban gitmesini istemeyiz. O yüzden bu rakamları sadece uluslararası bir kıyas vermek için belirtiyorum, yoksa önemli olan şiddeti en asgariye, sıfıra indirebilmemizdir. Bunun için de çok büyük ve koordineli şekilde bütün bakanlıklarımızla beraber uğraşıyoruz."
"Biz bütün dilekçeleri değerlendiriyoruz, müdahil oluyoruz"
Kadına yönelik şiddet konusunda İçişleri Bakanlığının verilerini esas aldıklarını aktaran Selçuk, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Terminolojide şunu karışmamamız lazım. Her kadın cinayeti bizim kadına yönelik kapsamındaki kadın cinayeti değildir. Dolayısıyla bu ikisinin de ayrımını yapmak lazım. Bir de her şüpheli ölüm, intihar da kadın cinayeti değildir. Bazı siteler bir şekilde her kadın intiharını da kadın cinayeti istatistiklerine katıyorlar. Dolayısıyla bu da farklı verilere sebep olabiliyor. Bizim için esas İçişleri Bakanlığımızın bizlere verdiği, yayınladığı kadın cinayetleri sayısıdır. Dolayısıyla da bu konuda dikkatli olmak lazım, bazı web sitelerinin yayınladığı veriler doğruluğu ifade etmiyor. Bazı STK'ların yayınladığı veriler var, orada dikkatli incelediğimiz zaman şunu görüyoruz; intihar ama intiharı kadın cinayeti olarak yansıtıyorlar ya da diyelim ki şüpheli bir ölüm, onu kadın cinayeti olarak yansıtıyorlar ama normalde bu tespiti zaten İçişleri Bakanlığımız yapıyor. 6284 kapsamında olup olmadığını İçişleri Bakanlığımız tespit ettikten sonra bunu yayınlıyor ve biz İçişleri Bakanlığımızın verilerini esas alıyoruz. Dolayısıyla da arada da çelişkiler var. Bu noktada basın mensuplarımıza da benim önerim, özellikle resmi verimiz olan İçişleri Bakanlığımızın verilerini esas almaları."
Bakan Selçuk, Bakanlığın hangi durumlarda davalara müdahil olduğunun sorulması üzerine, kadının ve çocuğun konunun tarafı olduğu her şiddet vakasında Bakanlık olarak müdahil olduklarını dile getirerek, "Biz başvuru ulaştığı zaman her halükarda biz o davaya müdahil oluyoruz. Biz bütün dilekçeleri değerlendiriyoruz, müdahil oluyoruz. Kanun gereği biz müdahil olmak durumundayız." şeklinde konuştu.
Bakanlığın erkeğin mağdur olduğu durumlarda da müdahil olduğunu ifade eden Selçuk, dolayısıyla konuya esasında hak temelli olarak, mağdurun kim olduğundan bağımsız, bir insan hakkı olarak baktıklarını söyledi.
Selçuk, "Kadınların cinayete kurban gittikleri vakaların yüzde 82'si yakın tanıdığı insan, yani hane içinden birisi. Aradaki fark bu. Erkeği bir erkek öldürebiliyor. Ya da erkek bir başka durumda, bir kavga, çatışma anında ölebiliyor ama kadınların cinayete kurban gittiği, mağdur olduğu durumların yüzde 82'si hane içindeki, tanıdığı birisi tarafından oluyor. Aradaki ayrım bu. Dolayısıyla yakın çevreden, hane içinden gerçekleştiği için de biz kadını koruma altına almak durumundayız. Yoksa tabii ki de biz erkeği de kadını da yani toplumda paydaş olarak hep beraber, bu toplumun kalkınmasından sorumluyuz. Yani burada bir ayrım söz konusu değil." şeklinde konuştu.
Hayvanlara yönelik şiddete ilişkin bir soru üzerine de Selçuk, bu konunun başka bakanlığın konusu olduğunu belirterek, Bakanlık olarak şiddet konusunda genel olarak hem öfke kontrolü hem öfkeyle baş edebilme noktasında çeşitli eğitim modülleri bulunduğunu dile getirdi.
Selçuk, "Aslında kötülük de bulaşıcı bir şey. Dolayısıyla bizim daha fazla iyi haberler yapmamız lazım. Çok güzel örnekler, iyi ailelere, ilişkiler var. Bunları daha fazla çoğaltmamız, ön plana çıkartarak kültürümüzde olan merhamet ve adalet duygusunu daha yaygınlaştırmamız gerekiyor. Burada medyamıza da çok önemli bir rol düşüyor. Ne kadar şiddet haberi yayınlanırsa bizim zihinlerimizde 'Ülkemizde bu kadar şiddet oldu' olgusu yayılıyor. Oysa ülkemizde çok güzel merhamet, aile örnekleri de var. Bence bu iyi örnekleri de çoğaltarak, bu da kadına yönelik şiddeti azaltmak noktasında önemli bir etken." ifadelerini kullandı.
İçişleri Bakanlığının Kadın Destek Uygulaması (KADES) ile hayvan şiddetine ilişkin bir modülü olduğunu hatırlatan Selçuk, kadına yönelik şiddet konusunda Bakanlıklarının ihbar hatlarının bulunduğunu söyledi.
Selçuk, KADES'in 500 bini aşkın indirildiğini, uygulamanın anında ihbar yapabilmek için çok efektif bir yöntem olduğunu dile getirerek, "ALO 183" hattı üzerinden de kadınlara psikolojik olarak destek verildiğini, rehberlik edildiğini ifade etti.
Şiddet anında doğru ve hızlı başvuru noktasının kolluk kuvvetleri olduğunu aktaran Selçuk, çeşitli mekanizmalarla vatandaşların kendilerine ulaştığını, kendilerinin de onlara cevap vermeye çabaladıklarını anlattı.
"Vatandaşlarımız muzır içerik gördükleri zaman bize direkt başvursun"
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, Radyo Televizyon Üst Kurulunun (RTÜK), Netflix'in, çocuk istismarı görüntüleri içeren filmi kataloğundan çıkarması kararına ilişkin soru üzerine de şunları kaydetti:
"Yanlış bir afişle ve çocuklarımızı metalaştıran, çocuk istismarına yol açabilen bir afişle, Netflix bir dizi yayını katoloğa sokacağını ifade etti. Biz de onun üzerine RTÜK'e başvuru yaptık. Çünkü hem afişi hem de içeriği okuduğumuzda bizim hem kültürel kodlarımızla hem de çocuklarımız koruma anlamında bizim geleneklerimizle, aile yapımızla uyuşmayan bir söylem, içerik içindeydi bu dizi. Biz RTÜK'e başvuru yaptıktan sonra RTÜK de aynı zamanda Bakanlık yetkililerimiz Netflix ile de görüştü. Netflix'e de bu konudan geri adım atmayacağımızı, bizim için bunun kesinlikle çok önemli olduğunu ifade ettik, Bakanlık yetkililerimizce. Daha sonra RTÜK de bunun kaldırılma kararını Netflix'e iletti. 7 Eylül gibi Netflix bu yayını kaldırdı. Ama tabii bunun arkası gelebilir. Bu konuda teyakkuzda olmamız lazım. Biz ne kadar Bakanlıklar, kurum, kuruluşlar olarak bunları engelemeye çalışsak da bunu aynı zamanda toplumsal olarak da bir arz-talep dengesinde, bu talebi de oluşturmamamız gerekiyor."
Selçuk, sosyal medyada çocuk istismarına yol açan bazı görüntülerin yayılabildiğini aktararak, "Vatandaşlarımız RT'leyerek, ya da likelayarak daha fazla kişinin görmesine, daha fazla çocuğun mağdur olmasına neden oluyorlar aslında. Kötülük bulaşıcı bir şey. Bize ulaşabilecekleri kanallar var. Yani bunu yaymak aslında kötülüğü beslemek. Bize direkt ulaşsınlar. Bunun için biz aynı zamanda bir whatsapp hattı kurduk. Onu da gelecek hafta açıklayacağız. Muzır içeriklerle hem de bu konularda sosyal medya timlerimiz kuruldu. Böyle bir muzır içerik gördükleri zaman bize direkt başvurup, yani bunu sosyal medyada yaymak yerine bize göndersinler, linki atsınlar biz hemen müdahale etmeye çalışalım." şeklinde konuştu.
Selçuk, engelli atamaları konusunda aracı bakanlık olduklarını, kamu kurum ve kuruluşlara engelli kotasını bildirmelerine dair yazı yazıldığını, boş kadrolar açıldıktan sonra da atamaların gerçekleştirildiğini anlattı.
Selçuk, bakanlıkların engelli ataması yapılacak sayıları bildirdikten sonra yeni atamaların yapılacağını söyledi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bu yıl için açıkladığı "Erişilebilirlik Yılı" konusuna çok önem verdiklerini, ancak bu sene salgın dönemiyle bu çalışmaların sekteye uğradığını ifade eden Selçuk, salgının etkileri azaldıkça özellikle 2021'de bunu daha etkili bir şekilde sürdüreceklerini kaydetti.
Geçen yıl Dünya Engelliler Günü'nde "Erişilebilirlik Ödülleri" vererek kamu kurum ve kuruluşlarını, şehirleri daha erişilebilir olmaya teşvik etmeye çalıştıklarını vurgulayan Selçuk, bu sene de bu ödülün verileceğini anlattı.
Doğal afetlerdeki yardımlar
Bakan Zehra Zümrüt Selçuk, son dönemde bir çok afet yaşandığını kaydetti.
Afet olur olmaz, ilk etapta ihtiyaç sahibi olanların afetten daha az etkilenmesini sağlamak adına bölgeye sosyal yardımlaşma kanalıyla bir kaynak aktarmaya çalıştıklarını belirten Selçuk, şöyle devam etti:
"Oluşan afet durumlarında, son 2 senede biz sadece nakdi destek olarak 75 milyon liralık bir kaynak aktarmış durumdayız. Ayrıca oradaki ilde herhangi bir durumda toplum yaranına bir çalışma programı olursa diye de toplum yararına çalışma programımızı da aktive ediyoruz afet bölgelerinde. O anlamda da 75 milyon liralık bir kaynak aktardık. Toplamda baktığımızda sadece son 2 senede afet yaşayan illerimize 150 milyon liralık bir kaynak aktarmış durumdayız. Bunu sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarımız aracılığıyla yapıyoruz. Valiler ve kaymakamlar ihtiyacı olanları tespit ediyor. Biz hane başı bir miktar belirleyip bunu afeti yaşayan ilimizin veya ilçemizin vakfına gönderiyoruz. Eğer lojistik bir destek gerekiyorsa da toplum yararına çalışma programından da belirli bir katılımcı sayısıyla kaynak aktarıyoruz. Yaraların psikososyal durumları da var. Sahadaki psikososyal destek ekiplerimiz, ASDEP (Aile Sosyal Destek Programı) görevlilerimiz de o yaraları sarmaya psikososyal anlamda devam ediyorlar."
Selçuk, ASDEP görevlilerinin sahadaki en önemli personellerden olduğunu dile getirerek, salgın döneminde de huzurevleri ve sosyal hizmet kuruluşlarındaki personelin özveriyle çalıştığını aktardı.
"E-devlet başvurularında kriterleri sağlayanlara ödemeler yapılıyor"
Dünyada salgın döneminde vefat edenlerin çocuğun huzurevlerinde kalanlardan oluştuğunu dile getiren Selçuk, "Türkiye'de ise bunun hiç olmamasını temenni ettik. Toplam vefat sayısına baktığımızda huzurevlerindeki vefat edenler yüzde 4 oranında. Dünyada bu yüzde 50'nin çok üzerinde. Bunu sağlamak için personelimiz çok özveriyle çalıştı. 15 günlük vardiyalarda ailelerini göremediler." dedi.
Salgın nedeniyle temizlik, maske ve mesafeye dikkat edilmesi gerektiğini vurgulayan Selçuk, pandemi yardımları konusunda e-devlet üzerinden yapılan başvurularda kriterleri sağlayanlara ödemelerin yapıldığını, maksimum iki hafta içerisinde e-devlet başvurularına geri dönüş sağlandığın söyledi.
Selçuk, kronik hastalığı ve yüksek risk grubundaki engellilerin geçerliliği sona eren reçete ve raporlarının uzatıldığını, sonraki duyuruya kadar bunların geçerli olacağını anlattı.
Geri ödeme listesine 27 ilacın alındığını belirten Selçuk, şöyle konuştu:
"Geri ödeme kapsamı anlamında dünyadaki sayılı ülkelerden biriyiz. Şu anda 8 bin 700 ilacımız geri ödeme listesinde. Bu Türkiye'nin ne kadar büyük bir sosyal devlet olduğunu göstermekte aynı zamanda. Türkiye'de AK Parti olarak iktidara geldiğimizde bu sayı 4 binler civarındaydı. İki katından daha fazla ilacı geri ödeme listesine almış durumdayız. Geri ödeme listesine alırken hiçbir zaman maliyet hesabı yapmadık. Önemli olan vatandaşımızın sağlığı, diye yola çıktık. Şu anda geri ödemedeki ilaçların bize maliyeti de neredeyse 50 milyara yaklaşmış durumda. İlacın doğru kullanımı, doğru yazılımı çok önemli. Bu konudada sağlık uygulamaları tebliği konusunda belli düzenlemeler yapmayı hedefliyoruz."
"Çocuk kitapları içerikleriyle ilgini resen çalışma yapıyoruz"
Bakan Selçuk, çocuk kitaplarıyla ilgili mekanizma çalışmalarına başladıklarını ifade ederek, şunları kaydetti:
"Çocuklarımızı korumak istiyoruz, ama herhangi bir şekilde sansür gibi bir algı da oluşturmak istemiyoruz. Çocuğu herhangi bir şekilde istismar edecek, çocuğun psikososyal gelişimini engelleyecek hiçbir yayına da izin veremeyiz. Biz Çocuk Koruma Kanunu ve Muzır Neşriyat Kurulu çerçevesinde gelen bütün başvuruları değerlendiriyoruz. Aynı zaman da resen de başlatıyoruz. Çoğunlukla şu andaki, çocuk kitaplarını Resmi Gazete'de bizim muzır ve müstehcen ilan ettiğimiz, bunların çoğu başvuru üzerine olmadı, bizim resen başlattığımız çalışmalar oldu. Bu çalışmayı yakında açıklayacağız. Muzır içerikli bir müdahale programı hazırladık. Sadece bu kitaplarda olmuyor. Sosyal medyada, başka dijital kaynaklarda oluyor. Vatandaşların da çocuklarına dair içeriği asgari paylaşmaları gerekiyor."