24.01.2020 - 10:27 | Son Güncellenme:
AA
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'nda gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu ve soruları yanıtladı.
Tarım Orman Şurası'nın 15 yılın ardından toplandığını anımsatan Pakdemirli, 80 milyon insanın futbol kadar bu konularda da konuştuğunu, tüm paydaşları çağırarak söz konusu şuranın yapıldığını söyledi.
Pakdemirli, şura kapsamında 50 binden fazla görüş, plan, projenin toparlandığını ve belli kararlar alındığını ifade ederek, "190 karar var ama 47 karara kadar sadeleştirdik. Bunlarla ilgili yol haritası açıklayacağız. Bu kararların uygulanmasıyla ilgili diğer şuralardan farklı olarak 30 Ocak'ta takvimi duyuracağız." diye konuştu.
Şuranın ilk somut adımlarından biri olan Uzman Eller Projesi'ne ilişkin bilgi veren Pakdemirli, Amasya, Düzce, İzmir ve Mardin olmak üzere 4 ilde pilot uygulamanın başladığını bildirdi.
Pakdemirli, bu illerde tarımsal konularda üniversite eğitimi almış gençlere, kırsalda yaşamak kaydıyla tarımsal konularla ilgili projeleri için 100 bin liraya kadar hibe vereceklerini söyledi.
"İhtiyaç halinde canlı hayvan ithal edilebilir"
Bakan Pakdemirli, et ithalatına ilişkin soru üzerine, 2010'dan 2018'e kadar aralıklarla, ihtiyaç olduğu düzeyde et ithalatı yapıldığını belirtti. İstisnai durumlar dışında Türkiye'nin et miktarı bakımından kendine yeterli olduğunu vurgulayan Pakdemirli, et fiyatlarını dengelemek için zamanında ithalatın kullanıldığını ifade etti.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçişten bu yana Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da kendilerini yönlendirmesiyle, 2018'de 1 milyon 344 bin canlı hayvan, 2019'da 487 bin canlı besili hayvanın ithal edildiği bilgisini veren Pakdemirli, bunun ithalatında bir sakınca olmadığını dile getirdi.
Pakdemirli, karkas ya da lop et olarak yapılan ithalata ilişkin şöyle konuştu:
"Et ithalatı 2018'de 55 bin 752 ton, 2019'da 5 bin 37 ton olarak gerçekleşti. Bunlar, Sırbistan, Bosna Hersek gibi serbest ticaret anlaşmalarının getirmiş olduğu bazı karşılıklar, edinimler ve kazanımlar sonucu yapmış olduğumuz ithalatlardır. Bir de eskiden yapılmış bağlantılardan kalan ithalatlar. 'Bunun dışında et ithalatı yapmadık.' dememizin sebebi budur. Aynı inisiyatifle devam ediyoruz. Şu anda da eski yapılmış bağlantılar hariç 26 Ekim 2019 itibarıyla canlı hayvan ithalatı için yeni belge vermiyoruz. İhtiyaç halinde canlı hayvan ithal edilebilir."
"Ne kadar yanlış varsa bunları ifşa edelim"
Bakan Pakdemirli, halk sağlığını tehdit eden firmalara ilişkin soru üzerine de toplumun ve halkın sağlığıyla oynayan, yanlış ürünler üretenlere karşı dün olduğu gibi bugün de savaş ve gayret içinde olduklarını belirtti.
İfşalarla ilgili, "Ne kadar yanlış varsa bunları ifşa edelim" dediğini vurgulayan Pakdemirli, şunları kaydetti:
"Bir firmayı birkaç defa ifşa ettiğiniz zaman o firmanın piyasada iş yapma imkanı kalmıyor. Firmalardan bir tanesi bakanlığa geldi, 'Benim işim biter, dükkanımı kapatırım. Şu kadar insan çalışıyor, beni listeden çıkarın.' dedi. İki gözü iki çeşme bakanlığın önüne gelip ağlıyor. 'Buna acımayın.' dedim. Gıda üreten birisi kanunlara uygun ürün üretecek. Bunun lamı cimi yok. Ambalajsız gıdalarda büyük riskle karşı karşıyasınız. Ne aldığınızı bilmeyebilirsiniz. Affedersiniz, içinde hayvan idrarı olabilir. Yollarda satılan zeytin yağının içinde başka bir yağ katıp satabilirler. Bilmediğiniz yerlerden açık ürün alınmamasını tavsiye ediyorum. Ambalajlardaki gıdaların denetiminin yoğun ve riskin daha az olduğunu söyleyebiliriz. Gıda denetimine ilişkin yasa TBMM'ye gitti. İlgili bakanlıklar bunun üzerinde çalışıyor. Ocak sonu gibi yasalaşacak. Denetimlerde kanunun verdiği en yüksek cezaları veriyoruz ancak oradan kazanılan getiri fazla olduğu için cezayı göze alıyorlar ya da firmanın adını bir süre sonra değiştiriyorlar. Bu firmaları ticaretten mene kadar gidebiliriz. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı ile konuştum. Bu tarz davranışta olan kişileri meslekten men etme gibi bir yetkileri var. Bir yandan buna da çalışıyoruz. Üst üste bu hataları yapanlara göz açtırmazsak Türkiye'deki gıda kalitesini, mevcut durumdan çok daha iyi bir yere getiririz."
Elektrikli traktörün tüm test aşamalarının bittiğini anlatan Pakdemirli, "Bu işin prototipten üretim aşamasına gelmesi zahmetli bir iş. Bununla ilgili Ziraat Bankası ile prototip üreten firma ortak bir şirket kurdu ve şu anda fabrika binasını teslim aldılar, üretim için orayı hazırlıyorlar. Hızlı bir şekilde üretime geçecekler." diye konuştu.
Pakdemirli, temmuz-ağustos döneminde düzenlenecek hasat şenliğine kadar elektrikli traktörlerin tarlada yerlerini alacaklarını ifade ederek, 65 beygirlik daha küçük prototipin de uygun fiyatla sunulacağını bildirdi.
"Yeni sağma makinası üretime hazır"
Yeni geliştirilen bir sağma makinası hakkında da konuşan Pakdemirli, şunları kaydetti:
"Özellikle göçen aileler yayladayken koyunlarını sağamıyor veya süt hijyenik koşullarda olmuyor. Bunların etrafına hızlı şekilde kooperatifler vasıtasıyla sağma makinasını ulaştıracağız ve sütler hijyenik şekilde sağılarak muhafaza edilecek. Bu güzel bir teknoloji, kendinden güneş paneliyle kendi üretimini yapıyor, hızlı şekilde üretime geçeceğiz. Denemeleri bitti ve üretime hazır. Seri üretime birkaç firmayla geçiyor olacağız."
Pakdemirli, gelecek hafta 20 bin kulak küpesi alımı ihalesine çıkılacağını belirterek, "Kulak küpesiyle Türkiye'deki tüm hayvan hareketlerini Bakanlık olarak takip ediyor olacağız. Bu ileriye yönelik, 2022 ve sonrasında da tamamen sıfır ithalat politikamızı gerçekleştirebileceğimiz teknolojik bir yatırım olacak."dedi.
"86 ülkeye tohum ihracatı yapılıyor"
Türkiye'de 900'den fazla tohum firması bulunduğunu bildiren Pakdemirli, bunların 850'den fazlasının yerli, kalanın büyük kısmının yerli yabancı ortaklı, diğer kısmının ise yabancı ortaklı olduğunu söyledi.
Ülkede 2002'de 145 bin ton, bugün itibarıyla ise 1 milyon 60 bin ton sertifikalı tohum üretildiğine dikkati çeken Pakdemirli, şöyle devam etti:
"Bu noktada 7 misli bir artış var. Tohum ihtiyacımızın yüzde 96'sını yerli karşılıyoruz. Türkiye tohumda, yerli ve millidir. Bir eksiğimiz var, sebze tohumlarında ithalata bağımlıyız. Bununla ilgili TÜBİTAK ile proje başlattık. En yakın zamanda bu tohumları da yerlileştireceğiz. Ayrıca 86 ülkeye de 152 milyon dolarlık tohum ihracatı vardır."
"Türkiye'de ilaç kullanımı Avrupa'dan düşük"
Bakan Pakdemirli, ilaç kalıntısı bulunduğu gerekçesiyle geri gönderilen ihraç malı tarım ürünlerinin iç piyasaya satıldığı iddialarını da yanıtlayarak, Türkiye'nin 1 hektarda 2,3 kilogram, Batı Avrupa'nın 4 kilogram, Japonya'nın 11,8 kilogram, Hollanda'nın 7,9 kilogram, Fransa'nın 3,6 kilogram, Çin'in 13,1 kilogram ilaç kullandığını bildirdi.
Pakdemirli, "İlaç kalıntısıyla ilgili Rusya'dan geri dönüşler belki 10 binde, 100 binde 1 seviyededir. Bunların da hiçbiri Türkiye'de tekrar kullanıma açılmıyor. Hektardaki gübre kullanımı konusunda Avrupa'da ortalama 158 kilogram, Türkiye'de 142 kilogramdır. Refah arttıkça bu kullanımlar da artıyor. O yüzden dikkatli gitmemiz gerekiyor." değerlendirmesinde bulundu.
Vatandaşın ete rahatlıkla eriştiğini ve 2 yıldır bu besinden kaynaklı enflasyon olmadığını dile getiren Pakdemirli, ette bolluğun devam edeceğini söyledi.
Pakdemirli, Türkiye'nin ürünlerinin sağlıklı ve organik olduğuna işaret ederek, "Bunun semeresini ihracatta görmemiz lazım. Ürünlerimiz, Avrupa Birliği'nin standartlarının çok üzerinde. Bunu fiyata yansıtmamız gerekiyor. Biz, iyi tarım uygulamalarının olduğu, sağlıklı üretimin yapıldığı, organik üretimin hayata geçirildiği bir ülke olarak bunu pazarlayabilmeliyiz." diye konuştu.
Türkiye'nin bu anlamda performansının iyi olduğunu vurgulayan Pakdemirli, bunun ihraç piyasalarındaki fiyata da yansıtılması gerektiğini dile getirdi.
Pakdemirli, çiftçiye yönelik tarımsal desteklere ilişkin de şu bilgileri verdi:
"Toplam 2 milyar 384 milyon liralık tarımsal destek Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarasının son hanesine göre bugünden itibaren ödenecek. Kimlik numarasının sonu sıfır ve 2 olanlar bugün, 4, 6 ve 8 olanlar 31 Ocak saat 18.00'den sonra tarımsal desteğini alacak. Buzağı desteği kapsamında 81 ilde 761 bin 486 kişiye 1 milyar 345 milyon lira verilecek. Hububat desteği 45 ilde 193 bin 293 kişiye 948 milyon lira. Çevre Amaçlı Tarım Arazisi Koruma Programı desteği 21 ilde 7 bin 937 kişiye 25 milyon lira. Sertifikalı tohum kullanım desteği 17 ilde 13 bin 638 kişiye 10 milyon 500 bin lira. Ayrıca, 23 ilde 4 bin 713 kişiye 19 milyon lira sertifikalı fidan kullanım desteği, 72 ilde 951 kişiye 18 milyon lira hayvan hastalıkları tazminatı ve 22 ilde 1478 kişiye 18 milyon 500 bin lira hayvan gen kaynakları desteği bugün tek seferde ödenecek."
Sözleşmeli üretim düzenlemesinde tanıtım hazırlığı
Pakdemirli, 5 bin personel alımı için bir süre önce sınav yaptıklarını hatırlatarak, kısa vadede atamalarla ilgili bir müjdeleri olmadığını ancak buna ilişkin çalışmalara devam ettiklerini bildirdi.
Sözleşmeli üretim modeline değinen Pakdemirli, bu sayede çiftçinin geleceğe güvenle bakacağını dile getirdi. Pakdemirli, "Sözleşmeli üretimin yasasıyla ilgili bazı eksiklikler var. Burada karşılıklı edinimleri yerine getirecek bir yasa üzerinde çalıştık. Bu da TBMM'den kısa zamanda geçecek. Böylelikle Türkiye'deki sözleşmeli üretim konusunu çözmüş olacağız. Yakın zamanda bununla ilgili lansman yapacağız." ifadelerini kullandı.
Pakdemirli, sözleşmeli üretimin, domates, salça ve patates sektörlerinde uygulanabileceğini, bunun popüler ürünlere de yayılması gerektiğini söyledi.
Gıda israfına karşı yapılacak çalışmaların sorulması üzerine de Pakdemirli, şunları kaydetti:
"Dünyada üretilen her 3 gıdadan biri atılıyor. Atıldığı anda bunun en az yüzde 50'si yenilebilir durumda. Dünyada her 9 kişiden biri açlıkla mücadele ediyor. Hem dünyada hem de Türkiye'de açlık diye bir şey yok aslında. Ne kadar zengin olunursa olunsun, israf edilmemesi gerekir. Bu sebeple gıdada yeni bir küresel girişim başlatalım. Burada ana amacımız, toplumu ve bireyleri gıdada israftan kaçınmaya doğru yönlendirmek. Burada bir kampanya başlatacağız, yılın ilk çeyreğinde de bunun lansmanını yapacağız. Bu da Geleceğe Nefes Projesi gibi ses getirecek. Bu konuda bilinçlendirmeyi artırmak için kamu spotu hazırlayacağız."
Gıda güvenliğine ilişkin bilgi kirliliğine karşı vatandaşların bilinçli olması gerektiğini dile getiren Pakdemirli, "dönere çamaşır suyu katıldığına" ilişkin haberleri değerlendirdi.
Söz konusu haberlerin "ısmarlama" olduğuna dikkati çeken Bakan Pakdemirli, şöyle devam etti:
"Habere baktım. Döner ve çamaşır suyu. Dernek Başkanı da var haberde. Hemen başkanı aratıp, 'Nerede çamaşır suyu kullanıldığını biliyorsan söyle hemen denetleyeceğiz.' dedim. 'Bir yer gösteremedi. Peki neden bu haberi yaptırdın?' dediğimizde 'Efendim biz rulo döner üretiyoruz, insanlar kendileri hazırlamasın diye böyle bir haber yaptırdık.' dedi. Ismarlama haber anlayacağınız. Rulo döner üretmek ve bunları perakende satış noktalarına ulaştırmak doğrudur. Yerinde de düzgün hazırlanırsa, düzgün lojistikle bu rulo dönerler de gidebilir. Burada rekabet içerisinde olan iki grubun bindikleri dalı keserek bu işi yapmalarını doğru bulmuyoruz. Bu sektöre zarar verir. Bilgi kirliliklerine karşı da savaşıyoruz. Bununla ilgili yasa da çıkacak."
"Kötü gıda yoktur, kötü diyetler vardır"
Pakdemirli, medyada nelerin yenmesi gerektiği konusunda tavsiyelerde bulunan uzmanlara da değinerek, bu kişilerin bir çoğunun ticari kaygı taşıdığını, bu söylemlerin bilimsel karşılığının olması gerektiğini vurguladı.
Bu kişilerin açıklamalarının toplumu çok olumlu etkilediği gibi olumsuz da etkileyebildiğinin altını çizen Pakdemirli, "İsim vermeyelim, birisi çıkıyor 'Koyun eti yiyin.' diyor. Koyun etindeki tüketim artıyor, bu çok sağlıklı ve bizim de istediğimiz bir şey. Diğer taraftan 'Tavuk eti yemeyin.' diyor, bir hafta içerisinde bir endüstri etkileniyor ve tüketim yüzde 25 civarında düşüyor. Sağlıklı hazırlandığı sürece gıda maddeleri tüketilebilir. Bana göre kötü gıda yoktur, kötü diyetler vardır. Her gıdadan yeterince yerseniz şişmanlık da, bir sıkıntı da olmaz. 'Şunu tüketelim, şunu tüketmeyelim' gibi genel anlayışla bunu yönetmememiz lazım." diye konuştu.
"Taslak cezada 5 yıla kadar hapis var"
Halk sağlığıyla oynayan firmalara yönelik hazırlanan ve hapis cezasını da içeren yasa taslağının ilgili bakanlıklarla da görüşüleceğine işaret eden Pakdemirli, en ağır cezalarla bu gibi işlerin yeniden yapılamayacak duruma getirilmesi gerektiğini söyledi.
Pakdemirli, "Mümkün olan en ağır cezaların alınması konusunda gayret sarf ediyoruz. Bununla ilgili ciddi bir kamuoyu desteği de var." dedi.
Türkiye'nin halk sağlığı açısından dünyada ilk 10 ülke arasında olduğunu anlatan Pakdemirli, gıda üretiminde diğer üretim alanlarına göre biraz daha hassas ve sorumlu olunması gerektiğini, zaman zaman bazı hataların olabileceğini Bakanlığın da bunları ayırt edebilecek nitelikte olduğunu dile getirdi. Pakdemirli, "Taslak cezamızda 250 bin liraya kadar ceza, 5 yıla kadar hapis var." ifadesini kullandı.
11 milyon fidanın kuruduğu iddialarına yanıt
Geleceğe Nefes Seferberliği kapsamında geçen yıl kasım ayında dikilen 11 milyon fidanın büyük bölümünün kuruduğu iddialarını da yanıtlayan Pakdemirli, bunu iddia edenleri fidanları görmeye davet etti.
Kasım ayında "fidan dikilmez" diye bir iddia ortaya atıldığını kaydeden Pakdemirli, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"O kadar güzel bir seferberlik oldu ki devletin projesi olmaktan çıktı, milletin projesi haline geldi. Cumhuriyet tarihinde insanları birleştiren en büyük kampanyalardan biri haline geldi. Biz mümkün mertebe siyaseti ön plana çıkarmadık. 'Her kesimden insan bu işin içerisinde var, burada siyaset yapmayalım, ağaç konuşalım, yeşilliği konuşalım.' dedik. Bunda da başarılı olduk. Bundan rahatsız olan birtakım kesimler, bunu örselemek, bu başarıyı gölgelemek, vatandaşlarımızın buna sahip çıkmasını engellemek maksadıyla yalan yanlış haberler ortaya attılar. Nereyi istiyorlarsa birlikte gezebiliriz."
Pakdemirli, ağaçlandırma kampanyasında fidanların yüzde 85 tuttuğunun altını çizerek, "Bu bizim için yıllara sair ortalamamızdır. Milletimizle beraber yaptığımız kampanyadaki ortalama yüzde 95. Elbette ki yüzde 3'ü, 5'i kuruyacaktır ama biz milletle beraber bu ağaçların gölgesinden faydalanıyor olacağız." dedi.
Kasıma kadar 82 milyon fidan dikilecek
Pakdemirli, Ankara'nın en köklü ormanlarından ODTÜ ormanlarının kasım ayında dikildiğini anımsatarak, bakanlığın başarılı bir orman teşkilatı olduğunu, her yıl 300 milyona yakın ağaç dikildiğini, söz konusu kampanyada önemli olan noktanın bu fidanların vatandaşlarla dikilmesi olduğunu dile getirdi.
Geleceğe Nefes Seferberliği'nin büyük bir bilinçlenmeye toplumsal zemin oluşturduğunu anlatan Pakdemirli, "Bu sene de kasıma kadar 82 milyon fidanı vatandaşlarımızla beraber dikeceğiz. Yine hep birlikte sahalarda olacağız. 'Geleceğe Nefes'i gelecek kuşaklara nefes olacak şekilde devam ettireceğiz." diye konuştu.
Pakdemirli, bu fidanların bir kısmının sonbahar bir kısmının ise ilkbaharda dikileceğini anlatarak, çalışmanın devam ettiğini bildirdi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 11 Kasım'ı Milli Ağaçlandırma Günü olarak ilan ettiğini hatırlatan Pakdemirli, her 11 Kasım'ı bir öncekinden daha büyük bir coşkuyla ve fidan sayısıyla kutlayacaklarını ifade etti.
İzleme elektronik sistemi kurma hedefi
Gıda ürünlerindeki mevsimsel fiyat oynaklıklarını da değerlendiren Pakdemirli, göreve gelmesinin ardından ürün masaları kurduklarını, bu ürün masalarıyla Türkiye'deki önemli ürünleri takip etmeye başladıklarını söyledi.
Pakdemirli, özellikle kış döneminde üretim maliyetinden kaynaklanan nedenlerle sebze ve meyve fiyatlarında artış olabileceğini belirterek, "2019 yılının ortalamasında gıda enflasyonu 10,8, ortalama enflasyonumuz 11,30'larda. Gıda enflasyonu normal enflasyonun ötesine geçmemiş. Aralık ayına baktığımız zaman tabii ki gıdada ciddi artışlar var." dedi.
Bakan Pakdemirli, bu yıl tüm ürünlerin izlenebileceği genel bir izleme elektronik sistemi kurmak istediklerini belirterek, "Bu, 100 milyon lira civarında büyük bir yatırım. Henüz bütçe kalemlerinin içerisinde değil. Hem Cumhurbaşkanlığı Strateji Ofisi hem de Hazine ve Maliye Bakanlığımızla bu konuyu konuşuyoruz. Ürünü tohumdan çatala izlememiz gerekiyor. Tohumdan çatala izlediğimiz zaman başarıyı yakalayabiliriz." değerlendirmesinde bulundu.
"Soğan ihracatına yasak getirmedik, ön izin koşulu getirdik"
Patates ve soğan gibi ürünlerin üretim miktarlarının takip edilmesinin önemini vurgulayan Pakdemirli, buna ilişkin gerekli kararların alınması gerektiğini ifade etti.
Pakdemirli, Ticaret Bakanlığı ile koordineli olarak anılan ürünlerin ihracatına ilişkin ön izin şartı getirildiğini anlatarak, sözlerini şöyle tamamladı:
"Bu sene etraftaki ülkelerin hiçbirinde soğan yok. Bunu da takip etmeniz lazım. Neredeyse dünyada hiçbir yerde soğan yok. Bizdeki kadar kaliteli ve ucuz soğan yok. Türkiye'de kabaca 2 milyon ton soğan üretilir. Bir anda 250 bin ton soğan çıkınca frene basmanız lazım. İhracat yapmak güzel ama ihracat yaptığımı daha pahalı ithal edeceksem frene basmak gerekir. Biz bir yasak getirmedik, ön izin koşulu getirdik."