15.06.2009 - 13:09 | Son Güncellenme:
“Bu sene emekli olan üyemize bir ev bir araba veriyoruz” diyen Ulusoy, “Bir ev, bir araba. Bu bu senenin sloganı, ama biz verdikten sonra söylüyoruz. Devletin hakimi, doktoru, tapu müdürü var. 31 sene hizmet etmiş iki kişiyi ele alalım kıdemli albay, kıdemli başçavuş. Rütbe yoktur OYAK’ta, yaptığı katkı ve o katkının OYAK’ta kaç gün çalıştığı vardır. Neticede emekli olurken bir kıdemli albay 2008 yılı 31 Aralık itibariyle doğan hakkı 55 bin lira. OYAK’ta doğan hakkı 248 bin lira. Bir korgeneral alın, onun hizmet yılı 39. Devletten doğmuş hakkı 65 bin, bizde doğmuş hakkı 441 bin. Çünkü bazı genişledikçe her sene aldığı pay da artıyor. Orgeneralde daha da yukarı çıkıyor” diye konuştu. OYAK’ta kesilen paranın maaşa esas ücretin yüzde 10’u olduğunu, devletin ise yüzde 36 oranında kesinti yaptığını anlatan Ulusoy, doğru, dürüst ve milletlerarası kurallara uyarak çalışan bir sistemin daha başarılı olabildiğini söyledi.
Ulusoy, OYAK’ın 1961 yılında herkese bir ev bir araba hayaliyle kurulduğunu dile getirerek, bu sene bu konuda nerede olduklarını görmek için İstanbul Göztepe, Ankara Çayyolu ve İzmir Karşıyaka’ya 100 metre kare 3 artı 1 ve 10 yıldan yeni daire fiyatları ve OYAK’ın ürettiği arabaları baz alarak üyelerinin emekli olduklarında bunları alıp alamayacağını incelediklerini anlattı.
Emekli olduğunda OYAK’tan 441 bin lira alacak korgeneral, 248 bin lira alacak kıdemli albay ve 196 bin lira alacak kıdemli başçavuşun bir ev ve araba alabileceğini gördüklerini, bir tek başçavuşun İstanbul Göztepe’de ev almaya parasının yetmeyeceğini, ancak yakın bir bölgeden ev sahibi olabileceğini dile getiren Ulusoy, ayrıca emeklilere devletin vereceği emeklilik parasının da bulunduğunu bildirdi.
Genel Kurul toplantısında üyelere “Bu kadar yıllık yolculuğumuzda vardığımız nokta. Artık inşallah bize soru sormazsınız” dediğini, ancak birinin çıkıp “O araba var ya emekli olurken değil teğmen çıkarken vereceksiniz” karşılığını verdiğini anlatan Ulusoy, “Ben de hayır demedim ama, dikkat edin” dedi.
Ulusoy, sözlerini şöyle sürdürdü:
“OYAK artık bir ev bir araba verebiliyorsa, ama bir hakim, bir doktor, başka bir devlet çalışanımız bunları yapamıyorsa bunun devlet tarafından bence iyi değerlendirilmesi lazım. Böyle bir ilave katkı, evet bir şey ödüyorsunuz ama bunun karşılığını da ödeyebilen bir modelimiz var. Türkiye’de bunu polis, öğretmenler niye yapmasın? Türkiye’ye vermek istediğim mesaj bu. Eğer bir şey doğru kurulur, kurgulanır ve doğru yürürse, insanımıza emekli olurken büyük bir katkı verebildiği gibi o emekliliğe giden günlerde toplanan kaynakların doğru kullanımıyla Türkiye’deki istihdam, kazanç, sosyal sorunlara da çözüm bulabilecek yatırımları yapabilir birikimi sağlayabiliriz.”
Ulusoy, modeli yabancılara da önerdiklerini dile getirerek, “Finansal enstrüman alıp pasif kalmayın, bizler gibi idareye girin, başka imkanları da uzun uzun anlatıyoruz ve ses de geliyor. Durmadan davet ediliyoruz anlatalım diye bu modeli...” şeklinde konuştu.
“HER SENE 1 MİLYAR DOLAR NET BİRİKİM YARATTIK”
Ulusoy, eldeki varlıklara o sene kazanılan paranın oranından oluşan nemanın 2006’da 25,1’den 2007’de 54,2’ye, geçen sene de 26,3’e yükseldiğini bildirerek, bunun Türkiye’deki bütün fonlardan yüksek ve enflasyonun en az iki misli üstünde olduğunu söyledi.
İkincil sosyal güvenlik sistemlerinde aktüeryal dengenin uzun yıllar sürebilmesi için mecburi katılım esasının getirildiğini dile getiren Ulusoy, “Aktüeryal dengelerimizi 6 ayda bir gözden geçirtiyoruz, biri de yabancı bir şirket” dedi.
OYAK gelirlerine değinen Ulusoy, emekli maaş sistemi katılım paylarının yüzde 12’sini, finansal yatırım gelirlerinin yüzde 40’ını, iştirak gelirlerinin yüzde 35’ini teşkil ettiğini, kiralar vs. gibi diğer gelirlerin de yüzde 5’ini oluşturduğunu anlattı.
Sosyal Güvenlik Kurumunda OYAK’ın modelinin niye uygulanmadığını soran bir gazeteciye espriyle “Versinler bize uygulayalım onlara da” yanıtını veren Ulusoy, şöyle devam etti:
“Uygulanabilir. Ama burada şunu garanti edeyim, şu telefonla bu kişinin işe girmesi, şu telefonla bu yatırımı yapmamız veya yapmamamız diye bir şey yok. Ama ne yazık ki o SGK gibi devletin parçası olan kurumlarda başka etkilerin olduğunu düşünmemiz lazım. Olmasın, bu model çalışır. Devletin sistemi değişir” dedi.
Ulusoy, Oyak Bank’ın satışına ilişkin bir soru üzerine, bankanın koydukları yatırıma nispetle o getiriyi sağlamayacağını düşünerek nakde geçtiklerini belirtti. Bir gazetecinin “Şöyle desek yanlış mı olur; Banka ile sigorta şirketini sattınız üyelerinize bir ev bir araba hedefini tutturdunuz “ sorusu üzerine Ulusoy, “Bir ev bir arabayı, satmasak da tuttururduk ama ileriki yılları tehlikeye atardık. Çünkü banka olayının zaman içerisinde getirileri sağlayamayacağını düşündük” yanıtını verdi.
Coşkun Ulusoy, bu seneki toplam kurum varlığı diye adlandırdıkları üyelerin üzerinde yazılı olan doğmuş haklarının 9,6 milyar lira, dolar olarak da 7,5 milyar dolar olduğunu belirterek, varlıkların 2006’da 5 milyar lira ya da 3,5 milyar dolardan bu rakama ulaştığını, aktüeryal kar dedikleri, üyelerin hesabına o yıl yazılacak olan rakamın da 965 milyon lira olduğunu bildirdi. Üyelerine dağıtacakları net dönem karı toplamının 1 milyar 911 milyon lira olduğuna dikkati çeken Ulusoy, karşılaştırma yapmak için Koç ve Sabancı Holding’in dağıttığı karlara bakıldığında, Koç Holding’in rakamının 2,023, Sabancı Holding’in ise 1 küsur olduğunu ifade etti.
Ulusoy, varlıklarının, yani Türkiye’de yatırıma yöneltecekleri rakamların 2000 yılından 2008’in sonuna kadar nominal olarak 16 kat artarak 643 milyon liradan 10 milyar 588 milyon liraya çıktığını, dolar olarak da 1 milyar dolardan 8 milyar dolar seviyesine ulaştığını söyledi. Ulusoy, “Her sene 1 milyar dolar net birikim yaratmışız. Bu Türkiye için bence iyi bir model” dedi.
KURUMSAL YAPI
OYAK’ın kurumsal yapısı hakkında bilgi veren Ulusoy, Temsilciler Kurulu’nun 75 üyeden oluştuğunu, 3 yılda bir toplanarak geçmiş 3 yılı tartıştığını, gelecek 3 yılın bütçesini değerlendirdiğini anlattı. Bu kurulun arasından 20 kişi seçerek genel kurula gönderdiğini, burada 20 seçilmiş üyenin yanı sıra görevleri icabı Genelkurmay Başkanı, kuvvet komutanları, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, Türkiye Bankalar Birliği başkanları, iki önde gelen iş adamı bulunduğunu dile getiren Ulusoy, şöyle devam etti:
“Kuranlar, toplumun her kesiminden kişiler daimi üye olsun diye düşünmüşler. Bunların içinde siviller, askerler var. Denetleme Kurulu da bir üye Genel Kurul üyesi, biri Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulundan, bir üye de Türkiye Bankalar Birliğinden geliyor. Genel Kurul 15 gün sürüyor. 2 bin sayfa bilgi, her şey açık bütün konuşmalar ses kaydına alınıyor. Bütün genel kurul toplantıları kitapçık halinde basılıyor, bütün üyelere yollanıyor. Gizli kapaklı hiçbir şey yok. Gereğinden fazla şeffaflık burada var.
Genel Kurul 3 üye seçiyor Yönetim Kurulu’na, bir seçim komitesi var 4 üye burası veriyor. Maliye Bakanı, Savunma Bakanı doğal üye. Yönetim kurulumuz 8 üyeli, ben doğal üyesiyim. 2 üyemiz sivil üyedir. Birisi bugün itibariyle Ankara Üniversitesi eski rektörüdür. Diğeri Anayasa Mahkemesi eski üyesi bir valimizdir. 3 muvazzaf askerimiz vardır, iki emeklimiz vardır, birisi daima hukukçulardan seçiliyor. Kanun ’bu yönetim kurulu üyelerinden biri kurumu temsil eder’ diyor o da benim. Kurum adına beyanda bulunmak bana kalmış bir şey. İlginç bir kontrol yöntemi var.”
ULUSLARARASI KURULUŞLARIN DEĞERLENDİRMESİ
Moody’s ve Standarts & Poors’un OYAK’ı değerlendirdiğini anlatan Ulusoy, Moody’s’in Temmuz 2006’dan itibaren OYAK’a verdiği notların ’uzun vadeli yabancı para birimi’ ve ’uzun vadeli yerel para birimi’ kategorilerinde “Ba2/durağan”, Türkiye’nin notunun ise bir alt seviye olan “Ba3/Durağan” seviyesinde olduğunu ifade eden Ulusoy, Standard & Poor’s’un Mart 2007’den itibaren OYAK’ın ’uzun vadeli derecelendirme notu’nu “BB/Durağan”, Türkiye’nin ise bir alt seviye olan “BB-/Negatif” şeklinde açıkladığını sözlerine ekledi.
“ESKİ DÜNYA YOK ARTIK, ESKİ BALONLAR DA OLMAYACAK”
Oyak Genel Müdürü
Coşkun Ulusoy, küresel ekonomik krizde, 2011’den önce düzelme başlangıcı olacağına dahi inanmadığını belirterek, “Bunun daha ilerilere kayabileceğini, sektörel farklılıklar olmakla birlikte, tartışmamız, düşünmemiz gerektiğini düşünüyorum” dedi.
Oyak Grubu faaliyetlerine ilişkin Mardin Çimento Fabrikası’nda gerçekleştirilen sohbet toplantısında basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Ulusoy, kendi döneminin de biteceğini, yeni geleceklerin daha iyi şeyler yapabileceğini, başarılarında emeği geçen herkese teşekkür etmek gerektiğini söyledi.
Bir gazetecinin, “AK Parti döneminde en çok kazanan OYAK oldu” yorumu üzerine Ulusoy, “Ben arkadaşlara şunu diyorum; bizim gibi görevlerde olan arkadaşlar teşekkür beklemiyoruz ama ne olur küfür etmeyin diyorum, o kadar...” diyerek espri yaptı.
Küfür geleceğini düşünmediğini çünkü, üyelerin haklarının bankada durduğunu ifade eden Ulusoy, “Kriz var diye bu rakamlardan geri kayış da olmayacak. Bunun altını çiziyorum. Bu haklar doğmuştur. Karşılıkları elimizde nakit olarak bulunmaktadır. Bu kriz, bu seneki kazançlarımız. Geçmiş yıllardaki kazançlarımıza yönelik olarak daha aşağı düşebilir. Düştüğü zamanlar da ben ’bu parti döneminde oldu’ deme hakkını kazanıyor muyum? Küresel krizde o zaman da küresel balon vardı ne yapayım? Ben cevap vermiyorum, soru soruyorum” diye konuştu.
Coşkun Ulusoy, 2009’a ilişkin beklentilerini anlatırken, çimentoda iyi satış yapıldığını, Mardin Çimentonun ise en karlı şirketler arasında yer aldığını, Borsadaki ilk 5 şirketten 4’ünün kendi şirketleri olduğunu söyledi. Demir-çelikte fiyatların dünya genelinde düştüğünü, ham madde fiyatlarının hafif yükseldiğini kaydeden Ulusoy, “Demek ki rakamlarda hafif bir talep artışı gibi hissedebileceğimiz bazı gelişmeler var. Ama bunun kalıcı olup olmayacağını, kar getirip getirmeyeceğini bilmiyorum. Kazançlar bu sene yüksek olmayacak. Ama elimizde değeri çok artan yatırımlarımız var” dedi. Ulusoy, geçen yıl 3 milyar dolar kadar bir yatırımı, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük sanayi yatırımını bitirdiklerini belirterek, şöyle devam etti:
“Bu son 2 yılda, biz görev aldıktan sonra 2006’nın şubat ayından sonra yapılan harcamalar 2 küsur milyar doları geçti. Bir miktar da 600-700 de daha önce yapılmış rakamlar. Ama zamanında bitirdik. Dünyanın en modern yatırımlarından biridir. Yeni imkanlar sağlayan bir yatırımdır. Türkiye’nin ithalatı hala devam ediyor ’yassı ürün’ dediğimiz ürünlerde. Niye? Türkiye’nin üretimi talebinin altında. Bu yaptığımız yatırımla arayı kapatmayı ümit ettik. O yatırım dahi kafi gelmiyor normal dönemlerde. Hala Türkiye yassı ithal etmek mecburiyetinde. Şu anda üretime başladılar. Hatta Güney’de (İSDEMİR) 3 fırınımız vardı, 2’sini kapatmıştık, birini çalıştırıyorduk. ’Acaba ikincisini açalım mı ve üretime başlayalım mı’yı konuşuyoruz. Karlı olup olmadığını değerlendiriyoruz. Güzel bir haber vereyim, biz inadına yatırım yapmaya devam edeceğiz.”
İSDEMİR’E 60 MİLYON DOLAR MAKİNE YATIRIMI
Ulusoy, İsdemir’de uzun ürün üretiminin çeşitlenerek devam edeceğini, bunun için gerekli makineleri alacaklarını belirterek, “Bu yatırımın miktarı, 60 milyon dolar civarında. Çok büyük bir rakam değil ama 3 milyar dolar yatırım yaptık, kimsenin kılı kıpırdamadı, 60 milyon için büyük tantana oluyor. Bakıyorum 30 milyon dolar için büyük gürültü çıkan bir ülkede belki 60 yaparsak belki değerimiz daha iyi anlaşılır” şeklinde konuştu.
Bugünlerde yönettikleri paranın 8 milyar lira civarında olduğunu ifade eden Ulusoy, bu paranın genelde Türkiye’de bankalarda ve diğer devlet enstrümanlarında yattığını söyledi.
Ulusoy, şirket satın alma konusunda, “Türkiye’de varsa hemen haber verin. ’Yatırım yapmak istiyoruz bulamıyoruz’ deyin de belki okuyanlar bize teklifle gelirler, tabii yabancılar da...” dedi.
Yurt dışında yatırım planı olup olmadığı yönündeki soruya Ulusoy “Konuşuyoruz” yanıtını verdi. Hangi alanlarda yatırım düşünüldüğüne ilişkin, herhangi bir konuda yatırım yapabileceklerini söyleyen Ulusoy, banka konusunda yatırımla ilgili olarak “Banka yok haşa”, GMC firmasına yatırım konusunda ise “Alamayız Renault varken başka bir şirketi” diye konuştu. Coşkun Ulusoy, Oyak’ın kendi parasının 4 milyar lira mertebelerinde olduğunu bildirdi.
OYAK MODELİ
Yurt dışında Oyak gibi hem menkul değerlere hem reel ekonomiye yatırım yapan fonlar olmadığına dikkati çeken Ulusoy, şöyle devam etti:
“Adamların kendi ülkelerindeki sermaye piyasaları o kadar gelişmiş ki. Bizim niye bu tip yatırımlara başladığımızı anlattım. 1961’de ne sermaye piyasası vardı ne money markets vardı. Önermek istediğim modelin bir boyutu bu, doğrudan yatırıma giren, sanayi yatırımı da yapan ve reel sektörle daha iç içe olan bir boyutumuz var, o boyutu dile getirdim yurt dışında. Ama yurt içinde de OYAK’a benzeyen gruplamalar yapılabilirse, benim aklıma mesela polis geldi, öğretmenler geldi. Rahatlıkla tarif edebileceğimiz grupların böyle bir girişimci sermaye yatırım fonu anlayışı, bir emeklilik fonu bileşkesi içinde bir model olarak yapılması, özerk çalışması kaydıyla bir sermaye birikimi yaratması, yatırımlar yönetmesi, üyelerine birtakım imkanları disiplinli bir şekilde verebiliyor olması, Türkiye’ye katkıdır diye düşünüyorum.”
Oyak sisteminin kendisini siyasetin ve “kendisinin” müdahalelerinden uzak tuttuğunu dile getiren Ulusoy, “Siyasetçi karışmadı ama ordu da karışmadı” dedi.
Ulusoy, OYAK sisteminin Türkiye için faydalı ve ülkenin dışarıda iddiasını sürdürebileceği bir model olduğunu düşündüğünü belirterek, “Bakmayın ABD’de İngiltere’de girişimci sermaye fonu var, emeklilik fonları da var ama Bulgaristan’da yok, Yunanistan’da doğru dürüst yok, bölgesel alanda, hiçbir tanesinde yok. Doğu’da hiçbir tane yok. Bizim modelimiz her ülkenin kendi realiteleri ışığında da yorumlanarak sürülebilir ama sermaye birikimi açısından devlet eliyle kişi zengin ederek sermaye yaratmak yerine o sermayeyi tabana yayarak yapmak daha doğrudur” diye konuştu.
“BURADAKİLER TOPRAK OLANA KADAR OYAK’A BİR ŞEY OLMAZ”
Ulusoy, Oyak’ın kolay kolay yıkılmayacağını vurgulayarak, “En azından, Allah hepimize uzun ömür versin ama buradakilerin hepsi toprak olana kadar Oyak’a hiçbir şey olmaz” dedi.
ERDEMİR’deki ücretleri indirilen işçilerin krizden sonra özverilerinin karşılığını alıp alamayacaklarına ilişkin soru üzerine de Ulusoy, “Ümit ediyorum alsın. Erdemir, işçisine iyi bakmış, Türkiye rakamlarının çok üstünde rakamlar verebilmiş. Metal sektöründeki rakamlara bakarsanız ERDEMİR’deki ücretlerin bunun çok üstünde olduğunu görürsünüz. Bu 3’te 1’lik indirimden sonra da Ereğli’deki işçimizin aldığı ücret benzer metal sektöründeki işçilerin aldığı ücretin üstündedir” karşılığını verdi.
Ulusoy, ücret anlaşmasının sona ereceği 16 ayın sonunda veya kriz daha önce biterse oturup konuşacaklarını, işçi çıkarmamak için epey fedakarlık yaptıklarını düşündüğünü söyledi.
“Ereğli’den Mittal ile Arcelor’un hisse almasına” ilişkin bir soruya, “Ben burada görevli olduğum sürece, ERDEMİR bir şey satmayacak, hisse payını azaltmayacak’ diye beyanat verdim, bir kez daha tekrarlıyorum, ben olduğum sürece böyle bir şey olmayacak” yanıtını veren Ulusoy, “Mittal ile OYAK ya da ERDEMİR grubu arasında altın hisse dediğimiz hisselerle ilgili kritik bir konu vardı” şeklindeki bir ifade üzerine şunları kaydetti:
“Ataer’in yüzde 40’ını versem, 60’ı bende, kararları kim alacak? Ben alacağım. Ataer ERDEMİR’de çoğunluk hisselerine sahipse ERDEMİR’de kim karar alacak? Ataer. Ataer’i de ben kontrol ediyorsam ben alacağım. Bu kadar basit. Aramızda altın hisse, kırmızı hisse, gümüş hisse, bakır hisse hiçbir zaman konuşulmadı. Olmadı, olamaz. Ben buradayken olamaz. Yönetim Kurulunda konuşurken, ’bana bir kaza olursa iyi araştırın. ERDEMİR ben oldukça satılmayacak ve benim olmama ihtimalim her zaman oldurulabilir dikkat edin’ dedim. Çok büyük servet var orada.”
“HAYAL DÜNYASINDAN UYANMIYORUZ”
Ulusoy, bir soru üzerine, “Biz hayal dünyasından pek kolay uyanmıyoruz. Hala işler iyi gidiyor diye bir hava da var, bazı gazetelerimizde yorumlar da okuyorum. Biraz dikkatli ve tedbirli olmak lazım. ’İşler kötüye gidiyor’ demeyelim ama ’iyiye gidiyor’ demek için de biraz daha gözlem gerekiyor. O bakımdan bence vatandaşımıza ne ’öldük bittik mahvolduk’ ne de ’artık iyi’ falan, ’bundan sonrası sağlık selamet’ demeyelim. Bence gözlemek, izlemek lazım” karşılığını verdi.
OYAK modeline ilişkin bir soru üzerine Ulusoy, modelin Türkiye’de ülkenin olanakları kadar bir yere gideceğini ancak, dünyanın imkanları ile risklerinin de daha fazla olduğunu söyledi.
Modelin dünyanın imkanları boyutlarında mutlaka değerlendirilmesi gerektiğini ifade eden Ulusoy, şöyle konuştu:
“Değerlendirilmeli ki 10 sene 20 sene sonra şu sözü verebilelim; şu an bir yere ulaştık, bir ev bir araba, ama mesela daha mezun olan teğmene, astsubayımızın, çavuşun eline arabasının anahtarını verebilsek, bu bir hayal bugün için, çünkü katkı yapmadan veriyorsun. Ama yıllar içinde kazançlarımızın öyle bir noktaya geldiğini değerlendirirsek ve belirli aktüeryal hesaplar içinde bunu oluşturabilirsek, bu olmayacak bir şey değil. Doğru modellenmesi kaydıyla. Ev belki ilk aşamada mezun olurken zor ama belirli yılda, emekli olmadan bir ev ihtimalini gündeme bu model getirebilir, dünyaya açılmamız kaydıyla.” Yabancılarla konuştuklarını, anlattıklarını, onların da “niye olmasın?” dediğini ifade eden Ulusoy, “O da bir aşama, çünkü eskiden paradigmalarında yoktu. Şimdi evet denenmeli, çünkü şu andaki dünya onları da düşüncelere sevk etti. Herkes şuna inanıyor ki yeniden dünya düzeldiği zaman eski noktada düzelmeyecek. Yepyeni bir aşamaya çıkacak. Eski dünya yok artık, eski balonlar da olmayacak. 20-30 yıl sonrası, Allah kerim.”
KRİZİN GELECEĞİ
Ulusoy, krize ilişkin, “Dünyada bilen bilmeyen herkes, krizin geleceğini görememiş, televizyonlardaki büyük ekonomistlerimiz dahi, her gün konuşuyorlar. Onlara ilaveten benim söyleyecek şeyim şu; kim ne derse desin 2011’den evvel bir düzelme başlangıcı olacağına dahi inanmıyorum. Bunun daha ileriki yıllara kayabileceğini, sektörel farklılıklar olmakla birlikte tartışmamız, düşünmemiz gerektiğini düşünüyorum” dedi.
Son teşvik kararına ilişkin, doğuda güvenliğin önemine işaret eden ve yatırım için teşvikin yetmediğini ifade eden Ulusoy, “Bazı şeyler var ki bir bütün olarak yapmanız lazım. Ben yapmaya hazırım Doğu’da yatırım. Ama Vize’de, Kastamonu’da da yapmaya niye hazır olmayayım ki? Teşvikler geçen yıllarda hep vardı ama bir hareket getirmedi” şeklinde konuştu.
“Krizden çıkışın emarelerinin ne olabileceği” sorusuna da Ulusoy, “Bankalar daha ucuz fiyatlı krediyi daha kolay vermeye başlarsa, ’bekleyelim’ diyen yatırımcılar yatırımlara başlarsa, birçok ekonomiyi döndüren mesela Amerika’da ev olayları, ciddi surette kalıcı bir dengeye oturur ve kendini tekrarlamaya başlarsa. Ama bu arada ortada muazzam bir borç var. Onlar nasıl bitecek? Birilerinin o fiyatı ödemesi lazım” karşılığını verdi.
“ERDEMİR’LE CİDDİ BİR SERVET YAPTIK”
Genel kurulda yatırım kararlarına eleştiri gelip gelmediği yönündeki soruyu da Ulusoy şöyle yanıtladı:
“Bankayı iyi ki sattık çıktık’ diyen oldu da ’kötü bir yere girdik’ diyen olmadı. Biz ERDEMİR’le ciddi bir servet yaptık. Oradaki yatırımlarla, biz ne zaman istesek ERDEMİR’i bugün krizin göbeğinde, aldığımızın çok üstünde fiyattan satarız. Otomotivde de sıkıntımız yok. Arkadaşlara sordum; son 4,5 senede kaç araba ihraç etmişiz? 1 milyon araba ürettik ve sattık. Bunun 840’ı yurt dışına satıldı. Az bir rakam değil.”
Renault’un Arcelor’dan ürün aldığını, ERDEMİR’den de kullanmak için belirli spesifikasyonlar istediğini anlatan Ulusoy, “İnsanların alıştığından vazgeçmesi biraz zaman meselesi. Ama öte yandan da bir markanın oradaki fabrikası kalkıp geliyor, ’ERDEMİR’in sacını alabilir miyim?) diye. Onla da görüşüyoruz. Bakmayın, Türkiye’de de bir şeyler oluyor. ERDEMİR malı Brezilya’da satılıyor ama araba sacı isteyen bir adamın, taa oradan gelip bakması iyi bir şey değil mi bizim için?” dedi.
Ulusoy, bir soru üzerine, “Renault’da, fabrikada yüzde 51 Fransızlar’ın, satış pazarlamada yüzde 51 bizim” yanıtını verdi.
Coşkun Ulusoy, OYAK’tan kimsenin hiçbir şey için bir bakanlığa gitmediğini vurgulayarak, “Ama bir sektör var, onu öldürerek de bir yere gidemeyecek öte yandan. Zaten kafi derecede yara almış bir sektör. ERDEMİR’de Ereğli’de bir sürü gemi üretiliyordu. Hepsi gitti. Bir de çarpan etkisi var” diye konuştu.
ÖTV konusundaki bir soru üzerine Ulusoy, “Dernek beklemeye devam ediyormuş umutla” dedi.
“IRAK’TA ŞİRKETİMİZ YOK”
“Hep orduyu gündeminde tutan bir gazetede önceki gün, OYAK’ın Kuzey Irak’ta yüzlerce şirketi var” şeklinde bir yazı yayımlandığını anlatan Ulusoy, “OYAK’ın yüzlerce şirketi Türkiye’de bile yok. Bizim oralarda bir tane bile şirketimiz yok” şeklinde konuştu.
Bu yıl karlılıkların nasıl olacağına ilişkin de Ulusoy, “Herhalde çok değişmez. Yine finansal getiriler iştiraklerin önüne geçebilir. Bir rakam veremem” dedi.
Ulusoy, OYAK’ın konsolide toplam aktiflerinin 28 milyar 970 milyon lira olduğunu bildirdi.
OYAK iştiraki Erdemir’in mühendislik şirketi Erenco’nun Türkmenistan’da bu ülke için ilk kez haddehane ve fabrika kurduğunu, 63 milyon dolar değerindeki tesisin kuruluşundan sembolik bir para kazandıklarını anlatan Ulusoy, “Bugün ’ABD’de sıfır kazançla fabrika kurar mısın?’ deseler yaparım. Çünkü tecrübe kazanacağız. ABD’de fabrika kurmanın gururunu yaşayacağım. Fabrika ihraç ediyoruz az şey mi?” dedi.