01.02.2023 - 08:16 | Son Güncellenme:
Abdullah Buğrahan Karaveli,/ Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Enerji Verimliliği ve Çevre Dairesi Başkanı
Yeni planda nasıl bir çalışma yapıldı?
Enerji verimliliği aslen öncelikle ilk yakıt olarak en ucuz yakıt usulüdür, çünkü siz tasarruf ederek enerji talebinin karşılanmasını kolaylaştırıyorsunuz. Enerji sektörü denen yapının birinci görevi arz güvenliğini sağlamaktır. Yani ulaştırma, binalar, sanayi, tarım gibi sektörler ve günlük yaşam enerji ister, yakıt veya elektrik olarak, bu enerjiyi sağlamakla görevli olan taraf enerji sektörüdür ve bunu anlık yapmak zorundadır. Prize dokunduğunuzda lamba yanmazsa ya da bir sanayi kuruluşu prosesini çalıştıramazsa kalan her şeyi yok sayarsınız. Arz güvenliğini sağlarken de konjonktür şunu söyler, enerji maliyetini dışa bağımlılığını ve sera gazı emisyonlarını asgari miktara indir. Ama dönem dönem arz güvenliği sekteye uğrarsa bunlardan da vazgeçilebilir, bunun birçok örneğini şu an Avrupa’da görüyoruz. Enerji sektörü bunu sağlarken, en öncelikli uygulama alanı enerji verimliliğidir. Talebi azaltarak, hem enerji maliyetini azaltır, dışa bağımlılığı azaltır, fosil yakıtlara bağlı sera gazı emisyonlarını azaltır. Burada Türkiye’nin çok büyük potansiyeli var.
Türkiye bahsettiğiniz enerji verimliliğindeki büyük potansiyelinden bahseder misiniz?
Sırayla gidersek, küresel enerji maliyetlerinin Türkiye’ye yansıması aşikar, çünkü bizim enerji talebimizin yüzde 70’i, doğalgazımızın yüzde 99’u, petrolün yüzde 92’si yurtdışından geliyor. Doğal olarak oradaki fiyat artışı bizi de etkiliyor. Bu dışa bağımlılık da bu sene dışarıya 105 milyar dolar civarı paranın aktarılmasına sebebiyet verdi. Diğer taraftan da Türkiye’nin iklim değişikliğiyle mücadele kaynaklı taahhütleri var. Bu noktada en büyük handikap denilebilecek kısım, Türkiye talebi artan bir ülke. Nüfusu büyüyor, hane halkı sayısı düşüyor, sanayi kapasitesi büyüyor. Sonuçta karşımızda şöyle bir sahne var. Talebi artan bir enerji sektörü, bunu yönetmek için de hem maliyetleriyle dışa bağımlılığı hem de sera gazı emisyonlarını azaltması gereken bir sektör. Tam burada da enerji verimliliği potansiyeli ortaya çıkıyor. Bu yüzden de Türkiye’de temin ettiğiniz bilimsel bilgi ve verileri, kurumsal tecrübeyle yoğurarak politika yapmanız politikayı uygulamanız uygulamayı da takip etmeniz gerekiyor. Bundan önceki konjonktürün yansıması olan Enerji Verimliliği Eylem Planı 55 eylemi içeriyordu, 6 sektörde ve bu 55 eylem sonucundaki uygulamaların tamamı da başkanlığımız tarafından takip ediliyor, ölçülebilir kılınıyor ve analiz ediliyor. Böylelikle sektör sektör ve alt sektörlerde hangi alana odaklanmalıyız, hangi alanda ne kadar ilerleme var, hangi alanda ne kadar yok bakıyoruz.
Hedeflerin üzerinde ilerliyor
Ne kadar ilerleme oldu?
Eylem Planı, neredeyse tamamıyla hedeflerin üzerinde ilerliyor. 2020 yılı pandemi döneminde azalmaya doğru kırılım oldu, ama bu azalmaya rağmen hala hedeflerin üzerinde kaldı. Mevcut durumda Eylem Planı 11 milyar dolar yatırım 66 milyon ton sera gazı emisyonu 23,9 milyon ton eşdeğer petrol (TEP) tasarruf ve toplamda 2032’ye kadar 30,2 milyar dolar da tasarruf hedefliyordu. 2022 ölçümleri Nisan sonunda belli olacak, bunların tamamının başarılacağı çok aşikar. 2021 yılını dünyada enerji yoğunluğunu Avustralya’dan sonra en çok geliştiren ikinci ülke olarak bitirdik. 2022’de büyük ihtimalle dünyanın en iyisi olacağız. Yani 1 birim katma değer, 1 dolar üretmek için kullandığı enerjiyi en çok azaltan ülke olduk.
Yeni Eylem Planı doğrultusunda önümüzdeki dönemde ekonomide enerji verimliliğinin rolü ne olacak?
Türkiye’de ekonomik büyüme yüzde 11 civarı. Türkiye’de ekonomik büyüme kadar enerji talebi artmıyor. Enerji talebi artıyor, bir problem, ama ekonomik büyüme kadar artmıyor, bu enerji verimliliği sayesinde. Diğer yandan da, enerji talebi artışı kadar sera gazı emisyonları artmıyor, bu da temiz enerji dönüşümü sayesinde. Bu Eylem Planı tabii ki o dönemin konjonktürüne hizmet ediyordu. Çok dinamik bir süreç bu, şimdi çok daha ileri gitmemiz gereken bir dönemdeyiz. Çünkü sera gazı emisyonlarının azaltılması, net sıfır ve iklim değişikliğiyle mücadelenin temel aracı enerji verimliliği. Bu da bizim ulaştırma, sanayi, tarım tüm sektörlerin kökten dönüşümü demek. O yüzden Türkiye için 2024’ten 2030’a giden Eylem Planını kapsayan dönem çok kritik ve tamamen dönüşümü içeren bir dönem.
Hedef teknoloji ekonomisi oluşturmak
Burada enerji verimliliğinin rolü, net sıfır konseptinde, elektrifikasyon dönüşümü ile birlikte, talebi asgariye indirmek, asgariye indirilmiş talebi yenilenebilir başta olmak üzere temiz kaynaklarla karşılamak, bunları yaparken de, büyük formül, sihirli nokta, sektörel olarak ayrılmayan bir teknoloji ekonomisi oluşturmak. Yani artık, elektrikli araba, hidrojen, batarya depolama teknolojilerini içeren önümüzde tamamen bir teknoloji dönemi var. Burada bütün yeni ve dijital teknolojiler bir yandan enerji verimliliğine hizmet ediyor. Diğer yandan da onları doğru kullanma bilincine sahip olmak enerji verimliliğine hizmet ediyor. 2030 2053 için ilk ve en önemli ara durak.
Yeni Eylem Planı’nda bir öncekinden farklı ve en dikkat çekici konular neler size göre? Bir tanesi start-uplar görünüyor.
Temel sektörlerimiz bilindiği üzere, sanayi, ulaştırma, tarım, binalar. Bununla beraber hepsini yatay kesen finansman kısmı var, finansman ihtiyacı. Bunlar bir önceki eylem planında vardı. Yeni Eylem Planı’ndaki en büyük fark, dijitalleşme ve teknoloji geliştirme tarafına özel bir başlık açmamız, özel oturumlar yapılması ve start-uplarla çok yakın bir şekilde karşılıklı iş birlikleri yapılması oldu. Çünkü ölçmediğinizi yönetemezsiniz. Çok güçlü ve anlık, canlı veriye ihtiyaç var. Diğer taraftan da dijitalleşme ile bütün sektörleri otonomlaştırırsanız yani bir yapay zeka yönetimine bırakırsanız, enerji verimliliği kendisini geliştirir, çünkü optimizasyon dediğimiz o işlem için en az enerji tüketecek seviyeye doğru evirir. Bu yüzden de dijitalleşme ve teknoloji geliştirme, bize verinin anlık, yapay zeka entegrasyonunun doğru yönetilmesini sağlar. O zaman normal şartlarda sektör yılda bir gidip ölçümler alıp, etüt yapıp, etüde göre yatırımını yapacağına, sürekli kendi sürecini takip edip, verimlilik önlemlerini alır. Otonom yapıya evrildikçe de, hanelerde, sanayi kuruluşlarında, araçlarda da enerji kullanımını çok aşağılara doğru iner.
Teknoloji ithalatına dikkat!
Diğer taraftan 105 milyar dolar civarında enerji ithalatı yapan bir ülkeyi, tamamen dışsal teknolojiye açtığınızda ve içeride geliştirmediğinizde bir o kadar da teknoloji ithalatı yükü bindirirsiniz. Mümkün olduğunca yerli teknolojilerin geliştirilmesi ve dijitalleşme merkezli olmak üzere sektörlere dağıtılması, hepsi enerji verimliliğine olumlu yazar. Start-up’lar için büyük fırsat Burada çok önemli fikirler çıktı. Türkiye için bir enerji verimliliği enstitüsünün kurulması, enerji verimliliği Ar-Ge köyünün kurulması ve kim enerji verimliliğine dair bir uygulama geliştiriyorsa gelip orada uygulaması, küçük bir kentin olması, akıllı şehirlerden otonom ısınma sistemleri sağlayan hanelere kadar hepsinin çalışmasının orada yapılması dahil. Diğer taraftan yurtdışında çok kullanılan ve fikrin fikir için sermaye toplandığı, ürüne dönüştüğü uygulamalarda bakanlıklarla iş birliği halinde olunması da var. Fikri geliştirene bakanlığın müşteri bulmasının sağlanması gibi zihin açıcı fikirler gelişti. Diğer sektörler de aynı başlıklarla anılmakla beraber içinde çok daha yaygın alana hizmet edecek. Yani bundan 5-6 sene önce sanayide bir fabrikanın ısıtma ve soğutması için güneş enerjisinde kullanmak, çok zikredilmezdi. Ama biz bunu destekledik ve uygulamalar bolca oldu. Ya da binalar tarafında bir belediye yeni yaptığı konutları konut bölgesinde ısıtma soğutma yaparken, atık ısı, jeotermal kaynak, ısı pompası fikri çok akla gelmezdi. Buradaki en büyük temel fark, çalışmalarda göreceğiniz üzere, teknolojilerin gelişmesi, dijitalleşme tarafının çok yüksek düzeyde vurgulanması, hem de bu teknolojilerin geliştirilip yaygınlaştırılması için finans tarafına çok önemli yer ayırılması olacak.
50 yıllık senaryolar hazır!
Eylemler bir hikayeyi anlatacak, Türkiye’yi bir yerden bir yere getireceğimiz bir hikayeyi. Öncelikle 2030 vizyon stratejimizi sonra eylem planımızı hazırlayacağız ve bu yıl içinde sayın Cumhurbaşkanımız tarafından da ilan edilmesini bekliyoruz. Bu arada Türkiye’nin 12. Kalkınma Planı hazırlandığı için de buradaki her şeyi kalkınma planına da devredeceğiz ve katkı sunacağız. Bununla birlikte, bizim baktığımız vizyon 2030’la kalmıyor. Bakanlık olarak uzun vadeli modellemeler, projeksiyonlar yapıyoruz. Türkiye’nin 2053 Net Sıfır emisyon hedefine gitmesi için, enerji sektörünün nasıl bir yol gitmesine ihtiyaç var ilan ettik. Ayrıca 2070 yılına kadar talep tarafı tahminlerinien detaylı şekilde belirledik ve o talebi en doğru nasıl yönetebiliriz diye arz tarafına baktık. Örneğin, 2035’te 53 bin MW güneş kurulu gücü olacak dedik, şu an 9500 MW. 29600 MW rüzgar gücü kurulu olacak dedik, şu an 11 bin civarında, bunun 5 bin MW’ı da deniz üzerinde olacak dedik, şu an hiç yok. Hidrojen üretmek için elektrolizör 5 bin MW civarında kurulacak, 7500 MW’lık batarya kurulacak dedik. Bunlarla beraber de Türkiye enerji yoğunluğunu, 2000 yılına göre, bugün yüzde 28’lerde, 2035’te yüzde 52 azaltmayı da hedefliyoruz.
Emisyon Ticaret Sistemi yasalaşmadan önce son çağrı enerji verimliliği için diyebilir miyiz?
Orada şöyle bir tasarımımız var, sanayi kuruluşları için. Enerji verimliliği sürecin bir tarafı, onunla beraber aslında sanayi kuruluşunun tamamının bir sürdürülebilirlik yönetimi, emisyon yönetimine doğru evrilmesi gerekiyor. Bizim sektörümüz çok regüle edilen bir sektör, o yüzden bizim bundan sonraki dönüşme yöntemimiz, bizden alınan sertifikalarla bir binanın ya da kuruluşunun enerjisi yönetiliyor ve verimli şekilde evrilmesi gerekiyor. Ama bunun yanında su kaynakları da var, ayrıca verimli üretilen enerjinin hala fazla atığı varsa bunun başka bir sektör tarafından kullanılması ya da geri döndürülmesi de var. O yüzden burada bir döngüsel ekonomi konseptinde sürdürülebilirlik, emisyon ve döngüsel ekonomi uzmanlarına ihtiyaç var biz bu kişileri de yetiştiriyoruz. Biz eylem planı kapsamında bugüne kadar 2021 sonuna kadar 12 bin yeşil istihdam yarattık. 2022 ölçümleri Nisan sonunda belli olacak, orada sanıyorum 15 bine çıkacak istihdam sayısı. Bizim modellerimizde yıllık yatırım ihtiyacı net sıfır için 10 milyar dolar, şu an 1.3 milyar dolar. Buradaki artış da tahminen büyük oranda uluslararası finansın özel sektöre gelmesi üzerinden gelmesi aşikar.
Peki, kamu olarak sektörde çalışmak isteyen gençler için de yeni fırsatların olduğunu görüyoruz. Bu konuda kısaca nasıl bir mesaj verirsiniz?
Türkiye, dünya gibi çok büyük değişim içinde. Özellikle politika yapıcıların iyi analiz etmesi gerekiyor. Çünkü biz gelecek kuşakların kalkınmasına müdahale edecek bir dönemdeyiz. Doğru kararlarla gelecek şokları rahatlatırken, yanlış kararlarla onların kalkınmasını engelleyebilecek noktadayız. Bugünkü değişim, özellikle yeni mezun olacak öğrenciler için büyük fırsat kapısı, çünkü her sektör yeniden yapılanıyor. Yeniden yapılanan sektörlerde teknolojileri takip etmeleri, hidrojenden ısı pompasına, bataryaya kadar, bu alanlarda kendilerinin teknoloji geliştirmeyi düşünmelerini öneririm. Sadece hayal etsinler, hayalin karşılığını kesin alırlar.