01.02.2023 - 08:07 | Son Güncellenme:
Fatma G. Kabasakallı/ Milliyet Son birkaç yıldır, pandemi, Rusya-Ukrayna savaşı, peşi sıra enerji arz krizi ve enerji fiyatlarındaki artan volatilite, yakın zamanda da resesyon endişeleri ile kimilerine göre sekteye uğrayan kimilerine göreyse fırsattan yararlanan iklim krizi mücadelesi hem ülke ekonomilerini hem de bireysel bazda vatandaşları derinden etkiledi. Avrupa’dan Türkiye’ye elektrik faturalarımızdaki artıştan, enerjinin “artık” tasarruflu kullanılması gereken önemli bir kaynak olduğunun farkına varmaya kadar önemli ve öğretici bir süreç oldu. Bu süreç aynı zamanda bugüne kadar “temiz enerji dönüşümü” olarak tanımladığımız dönüşümün çerçevesini de büyük oranda değiştirdi. Avrupa Birliği’nin (AB) “geçici olduğunu öne sürdüğü” acil fosil yakıt çözümleri kadar temiz enerjiye daha fazla finansman desteğini gördük. Bununla da kalmadık, bugüne kadar Türkiye’yi sübvansiyonlar nedeniyle eleştiren AB’nin, adına sübvansiyon demeden benzer yöntemlerle kamu tarafından “teşviklerine” şahit olduk.
Yatırımcı rota arayışında
Enerji piyasaları ve stratejileri belki de ilk defa bu kadar güçlü bir şekilde ülkelerin dış politikasının merkezinde, vatandaşların da gündeminde yerini aldı. Kritik belirsizlikler, ani değişimler ve zincirleme bir etki sonuç mekanizmalarının yaşandığı ortamda, hangi sektörden olursa olsun, hissedarların, sermaye sahiplerinin ve yatırımcının rotayı nereye çevireceği, kısa vadeli kazanç hevesleri ile uzun vadeli kaybetme riski arasında sıkışmış durumda. Tam da bu noktada sektörün bugüne kadar “dışlanmış çocuğu” olan enerji verimliliği, pek de beklenmedik şekilde parlamaya başladı. Bir başka deyişle, politika yapıcılar, arz sıkıntısı karşısında, yani arz güvenliğini sağlamak amacıyla, talebi yönetmeye ve azaltmaya yöneldiler. Şirketlerse yüksek fiyatlar nedeniyle tasarrufa. Önce AB’nin Rus gazı ve petrolünden bağımsızlığını kazanma mücadelesinin ilk adımları arasına yerleşti, ardından Avrupalı vatandaşların birincil gündem maddesi oldu. Enerji tasarrufunda hem sanayi hem de hanelerde yasal zorunlulukları, kamu ve özel sektörün farkındalık kampanyaları izledi, hatta “Avrupalılar evde kazakla geziyor” diye yeri geldi esprisini bile yaptık.
2022’de tepe noktasına ulaştı
Oysa, yaşadığımız tüm bu sıkıntılı dönem bize aslında ve gerçekten enerji verimliliği sistemlerinin özellikle talebi düşürmede işe yaradığını göstermekle kalmadı, önümüzdeki dönem yeni yatırımların verimliliğe kayacağının da önemli bir işaretini verdi. Bunun için Uluslararası Enerji Ajansı’nın (UEA) raporuna bakmak yeterli. Rapora göre, enerji verimliliğindeki iyileştirmeler 2022’de tepe noktasına ulaştı, enerji verimlilik artışı önceki beş yıla kıyasla iki katı yükseldi, enerji tasarrufu önlemleriyle, faturalar 680 milyar dolar azaldı ve en dikkat çekici nokta ise, 2022’de enerji verimliliğine 560 milyar dolarlık yatırım yapıldı, bu oran bir önceki yıla göre yaklaşık yüzde 16 artmış oldu. AB de bu küresel rakamlar doğrultusunda, “Avrupa ekonomisinin belkemiği olarak gördüğü, KOBİ’lerin finansal ve enerji krizi karşısında hayatta kalmasını sağlamak amacıyla enerji tasarruf ve verimliliğini artırmaya odaklandı. Bunu da enerji denetim, izleme, kontrol araçları ve işgücü eğitimlerine ağırlık vererek yapıyor. Bir diğer adım da vergi teşvikleri ile enerji verimliliği teknolojilerine yatırım yapmaya destek olmak. Ayrıca AB’nin verimlilik hedefini 2030 yılı için yüzde 9’dan 14.5’a çıkarma opsiyonu da tartışılıyor.
Yeni teknolojiler kritik
Enerji dönüşümü hedefi şekil ve kapsam değiştirerek, bazen dur-kalk yapsa da, ilerlerken, yeni dönemin sihirli dokunuşu görünen o ki, tasarruf ve verimlilik. Ancak buradaki dört ana unsuru hatırlatmakta fayda var. Enerji yoğunluğunu iyileştirmek, talebi yönetebilmek, finans ve yatırım ile inovasyon. Bu noktada, vazgeçilmez olan, verimlilik alanında en ileri teknolojik ekipman ve sistemlerin kurulumu, bunun için gerekli finansmanın bulunmasının yanında, en kritik olanı ise, yeni teknolojilere yatırım. Teknoloji ile enerji artık birbirinden ayrılmaz durumda. Bunu hidrojenden nükleere kadar her alanda görüyoruz. Ancak bu gibi kompleks çözümlerden önce, halihazırda mevcut yeni tasarruf teknolojileri bulunuyor. Ayrıca net sıfır hedefine hizmet eden bir endüstri olduğu için de verimlilik, finansmanı çekme cazibesine sahip. Türkiye de bu alanda önemli adımları atmaya devam ediyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, 2024-2030 arası için 2. Ulusal Enerji Verimliliği Eylem Planı çalıştaylarını bitirdi. Sırada plan kapsamındaki eylem adımlarının netleştirilerek, gerekli mevzuatların geliştirilmesi var. Bu noktada görev, sadece kamuya düşmüyor. Özel sektör, akademi ve girişimcilik dahil, büyük bir enerji verimlilik ekosistemi oluşturmak mümkün. Ancak koordinasyon ve iş birliği kilit önemde. İyi bir strateji ve kapsayıcı bir yaklaşımla, finansörler ve bankacılar için de çekici bir alan haline getirilebileceği gibi, yabancı finansmanı da etkilemenin mümkün olduğu bir alan enerji verimliliği. Bu açıdan görünen o ki, yeni dönemin yatırım rüzgarı, verimlilik teknolojilerine doğru esecek.