14.10.2020 - 12:57 | Son Güncellenme:
Eylül’de aylık ihracatını 1,6 milyar doların üzerine taşımayı başaran makine sektörü, yılın 9 ayında ihracattaki gerileme oranını tek haneye indirdi. 9 ay sonunda ihracatı geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 9’un altında düşen makine sektörünün toplam ihracatı 11,9 milyar dolar oldu. Ana pazarlarından Almanya, ABD, İngiltere ve İtalya’daki kayıplarını telafi etmeye başlayan sektörün Rusya’ya ihracatındaki artış yüzde 17’yi geçti.
Covid-19 ile mücadelede iyimser senaryoların uzağında kalınsa da küresel sanayi üretiminde özellikle Temmuz ayından itibaren hızlı bir toparlanmanın olduğuna ve sanayi malı ihraç fiyatlarındaki düşüşün korkulandan daha sınırlı kaldığına dikkat çeken Makine İhracatçıları Birliği Başkanı Kutlu Karavelioğlu şunları söyledi:
“Bu toparlanma biraz da pandemi ile ilgili endişelerden kaynaklanıyor ve gelişmiş ülkeler, üretimleri hâlâ devam ederken daha çok stok tutmayı tercih ediyor. Dünya, güncel tahminlere göre yılsonunda yüzde 4 ila 6 arasında bir oranda küçülecek, belirsizliklerin etkisinde makine imalatçıları zorlu bir kış geçirecek. Biz bu yılın ilk 9 ayında makine ihracatında Kuzey Amerika ve Doğu Asya’da yüzde 20'nin de üzerine çıkan ihracat kaybı yaşadık. AB ülkelerine ihracatımızdaki düşüşü ise bu seviyelerin altında tutmayı başardık. Bu durum salgının etkilerini daha aza indirmemizi sağladı çünkü AB yüzde 52,1 payıyla makine ihracatımızda en büyük katkıyı sağlıyor. Fakat AB'nin yeniden kapanma ihtimali de makine sektörü için yakın gelecekteki en büyük risk olarak beliriyor.”
Özellikle Fransa, İspanya ve Çek Cumhuriyeti gibi imalat gücü yüksek ülkelerde, salgın karşısındaki yetersizliklerin riskleri artırdığına dikkat çeken Karavelioğlu, Çin'in adil rekabete zarar veren politikası ile tüm makine imalatçılarını sıkıntıya soktuğunu belirterek, “Ülkesine girmek isteyen Batılı firmalara büyük kısıtlamalar getiren Çin’in kendi imalatçılarına verdiği desteklerle uluslararası ihaleleri doğrudan etkilemesine karşı tedbir alınması gerektiği, Avrupa Birliği’nde hâkim görüş haline geldi. Çin’in rekabette kural tanımazlığı sadece AB’nin değil, bütün dünyanın en öncelikli konularından biri oldu” dedi.
“Doğu makinelerinin işgaline uğradık”
Karavelioğlu, Türkiye’de makine sanayiinin riskleri çok ciddiye alan ve bu sayede iyi yöneten bir sektör olduğuna dikkat çekerek şunları söyledi:
“Makine imalat sektörünün gelişmiş ülkelerde yüzde 18,5, Çin hariç gelişen ülkelerde ise yüzde 39,2 daraldığı ikinci çeyrekte, Türk makine sanayiinin daralma oranı sadece yüzde 12 oldu. Dünyada makine sanayii genel imalat sanayiinin altında daralan nadir ülkelerden biri Türkiye'ydi. Türkiye sanayiinin en dayanıklı üretim kolu olduğumuz bu benzersiz kriz döneminde yeniden görülmekle birlikte, bizim de direnme gücümüzün bir sınırı var. Çin’in bütün dünyaya makine ihracatı farklı sınıflandırmalara göre yüzde 5 ila 27,1 azalmışken Türkiye’ye makine ihracatı, yılın ilk 8 ayında yüzde 44,5 artarak 4 milyar dolara ulaştı. Aynı dönemde Asya’dan ithal edilen makinelerin tutarı da yüzde 30,1 artarak 6,3 milyar doları aştı. Kapasitelerimizin üçte biri hâlâ boşta ve ölçek sorunumuz sürerken Doğu makinelerinin ülkemizdeki paylarını olmadık ölçüde artırması ve bir nevi işgal altında kalmamız, üzerinde ciddiyetle durulması gereken bir vakadır. Makine sanayimize sahip çıkılması mecburiyetini herkese tekrar hatırlatmak isteriz”
Gelir dağılımın küresel bazda bozulduğu, birçok ülkede dev holdinglerin ve teknoloji şirketlerinin vergi ödemediği pandemi sürecinde devletlerin kamu bütçeleri zayıflarken makine sanayii gibi katma değeri yüksek sektörlerin önemini daha da artırdığına dikkat çeken Karavelioğlu, “Krizlerin yarattığı etkiyle küreselleşmiş üretim tekrar evine, bölgesine dönmeyi beklerken Almanya’da ve genel olarak Avrupa’da bu geri dönüşler için yeni mali destek planları hazırlanıyor. Şu anda ilaç ve kimya sanayilerinde başlayan bu dönüşüm makine sektörü için de geçerli olacaktır. Komponent ve ara malını ithal ederek büyümüş makine dallarımızın öncelikli ihtiyaçlarından başlayarak hayata geçireceğimiz yerlileşme teşvikleri Batı sermayesi için de çekici olacaktır” dedi.
“Makinecilerin kur riski diğer sektörlerin çok gerisinde”
Türkiye'de makine imalatçılarının görece az ve mümkün mertebe iç kredi kullanarak, işlerini öz kaynaklarıyla finanse ettiklerine ve toplam kredi borçları içinde döviz kredilerinin payını sınırlı tuttuklarına dikkat çeken Karavelioğlu şunları ifade etti:
“Toplam ihracatın yüzde 11’ini yapan makine imalat sektörünün borcu, 30,1 milyar TL ile tüm sektörlerin toplam borçları içinde yüzde 1,5 paya sahip. Genel imalat sanayii borcunun ise yüzde 4’ünü oluşturuyor. Başta hizmet dalları olmak üzere bazı sektörlerde yüzde 90’a varan oranlarda dövizle borçlanma tercihinin makine sektöründe yüzde 50 civarında tutulması, risk algımızın ne kadar gelişmiş ve belirleyici olduğunu gösteriyor. İhracatta yerli katma değer oranı en yüksek sektörlerden biri olarak döviz ihtiyacımız da görece düşük. Buna rağmen, daha rekabetçi fiyatlar verebilmemize imkân sağlasa da kur artışlarından kaygılanmıyor değiliz. Üretim süreçlerimizin uzunluğu, gelir-gider dengemizi senelere sari biçimde sağlayabilmek bakımından öngörülebilir bir enflasyon kur ilişkisini önceliyor. Verilen destek ve teşvikleri süratle katma değere dönüştüren makine sanayi, döviz kazandırıcı, ithal ikameci sektörlere ihtiyacın çok arttığı bu dönemde finansal kaynaklardan daha fazla pay almayı hak ediyor.”