09.03.2020 - 11:06 | Son Güncellenme:
AA
Arz şoku, "bir ürün veya emtia arzında beklenmedik değişiklik" olarak ifade edilirken, talep şoku da "belirli bir ürün veya mülk için talep seviyesindeki ani değişiklikler" şeklinde nitelendiriliyor.
Küreselleşme sürecinin hızlanmasıyla birlikte dünya çapında ülkelerin ekonomik yapıları birbirine daha bağımlı hale geldi. Bu durum, dünyanın herhangi bir yerinde karşılaşılan olağanüstü durumların domino etkisi yaratarak küresel bir sorun haline gelebilmesinin önünü açtı. Tarihte yaşanan örneklerine bakıldığında, 1970'li yıllara kadar çok daha fazla etkili olan talep kaynaklı iktisadi şokların yerini bu dönemden sonra arz şokuna bıraktığı görülüyor. Her iki şokun aynı anda gerçekleşmesi durumunda kullanılan "ikiz şok" kavramı ise nadir bir durum olarak nitelendiriliyor.
İktisadi literatürde, arz şokuna en iyi örnek olarak 1970'li yıllarda özellikle petrol fiyatlarındaki artış sonrası yaşanan kriz gösteriliyor. Bu dönemde petrol fiyatlarındaki hızlı artış, ülkelerin çıktı düzeylerini olumsuz etkilemiş, ekonomiler ciddi zarar görmüştü. Analistler, fırtına, tsunami, deprem, savaş ve grev gibi durumların arz şoklarına sebep olduğunu belirtirken, koronavirüs salgını özelinde ise merkez bankalarının gevşek para politikasının veya hükümetlerce uygulamaya konan ek mali teşviklerin küresel ekonomi üzerindeki negatif etkileri dengelemede yetersiz kalabileceğini vurguluyor.
Tedarik zincirindeki aksamalar ile "arz şoku" yolda
Çin, ulaştığı üretim kapasitesiyle birçok üründe dünyada söz sahibi ve 1,3 milyarın üzerindeki nüfusuyla dünyanın önemli tüketim merkezlerden birisi... Dünyada tüketime sunulan ürünler üzerindeki "Çin malı" damgası her geçen gün artıyor. Öyle ki bazı ürünlerde satışı sunulan ürünlerin tamamına yakını Çin damgası taşıyor ve bu anlamda ülke "dünyanın üretim motoru" olarak nitelendiriliyor.
Kişisel bilgisayar (PC), klima, enerji tasarruflu lamba, güneş enerjisi paneli ve cep telefonlarında dünyadaki üretimin yüzde 70'inden fazlasını yapan ülke, ayakkabı, çimento, elektronik ekipman, makine, motor ve pompa, mobilya, tıbbi, teknik ekipmanları ve demir-çelik ürünlerinde önemli miktarda üretim gerçekleştiriyor.
Öte yandan, dünya çapında birçok şirket de üretim için ihtiyaç duyduğu malzemeyi almakta zorluk yaşıyor. Merkezi Çin'de bulunan birçok şirket ülkede üretim gerçekleştiremezken, bu durumun yatırımları da azalttığı, küresel ekonomik büyümeye ciddi zarar verdiği belirtiliyor.
Hal böyle iken koronavirüs nedeniyle başta Çin olmak üzere dünya çapında üretimde meydana gelen aksamanın "arz şokuna" yol açacağı endişeleri yüksek sesle dillendirilmeye başlandı. Dünya Bankası verilerine göre, Çin, 13,6 trilyon dolarlık GSYH ile dünyanın ikinci en büyük ekonomisi konumunda. Ülkenin 2018 itibarıyla mal ve hizmet ihracatı 2,7 trilyon dolara, ithalatı da 2,6 trilyon dolara yaklaştı. Bu rakamlarla Çin, dünyanın en büyük ihracatçısı konumunda bulunuyor.
İthalat açısından ise dünya ikinciliği unvanını taşıyan Çin'in tedarik zincirinde yaşanan aksamaların, küresel ekonomiye de ciddi zarar vermesi beklenirken, "arz şoku göründü" yorumları yüksek sesle tartışılmaya başlandı.
"Küresel bir arz krizi, zaten zayıflayan imalat sektörünü vurabilir"
Küresel yatırım şirketi Nuveen'in yatırım stratejisi uzmanlarından Brian Nick, yatırımcılar için yazdığı bilgi notunda, "Çin'de ortaya çıkması nedeniyle koronavirüs, küresel ekonomiye hem bir talep hem de bir arz şoku. Şubat ayındaki anket verileri, Çin dışında talebin sağlam kaldığını ve arz sorunlarının önemli risk olduğunu gösteriyor." değerlendirmelerinde bulundu.
Nick, bugüne kadar Çin dışında talepte bir sorun yaşanmadığına işaret ederek, Çin, Güney Kore ve Japonya’dan kaynaklanan küresel tedarik zincirlerindeki aksamaların büyük olasılıkla üretime zarar vereceğini belirtti. Tarihte büyük ve olumsuz arz şoklarının nadir olduğunu vurgulayan Nick, 1970'lerin başında ve sonundaki petrol şoklarının belki de en iyi örnekleri sunduğunu kaydetti.
Nick, "Eğer Asya'da üretim daha da kötüleşirse ve bu ikinci çeyrekte de devam ederse küresel bir arz krizi, zaten zayıflayan imalat sektörünü vurabilir. Bunun da etkisi istihdam ve küresel ekonomide daha büyük hissedilir." değerlendirmesinde bulundu.
"Koronavirüs büyümeyi düşürecek, maliyetleri ve enflasyonu artıracak negatif bir arz şoku"
Dünyaca ünlü ekonomist Nouriel Roubini de koronavirüs konusunda en kötüsünün daha yaşanmadığını, piyasaların kendisini kandırdığını belirterek, maliyetleri ve enflasyonu artıracak negatif bir arz şoku olduğunu, salgının ekonomilerin büyümesini düşüreceğini ve merkez bankalarının para politikalarının bu sorunu çözemeyeceğini ileri sürdü.
Krizleri önceden bilmesiyle ünlenen ve "kriz kahini" olarak anılan Roubini, "Koronavirüs salgını büyümeyi düşürecek, maliyetleri ve enflasyonu artıracak negatif bir arz şokudur. Para politikaları bu sorunu çözemez." ifadelerini kullandı.
"Tedarik şoklarını dengelemek eğer mümkünse çok karmaşık"
UniCredit Bank Başekonomisti Erik Nielsen ise "Yatırımcıların, karar alıcıların ekonomiyi canlandırma çabaları kısmen talep şoklarını ele alabilir ancak tedarik şoklarını dengelemek eğer mümkünse çok daha karmaşık. Şöyle düşünün; Çin, virüs nedeniyle 70 bin sinema salonunu kapattı. Bu bir arz şoku ve hiçbir gelir (talep) teşviki bilet satışlarını artırmayacak. Tabii ki insanlar evde gördüğümüz film ve oyunların indirme sayısını artırabilir ancak bu genel ekonomi açısından okyanusa düşen damlalardan başka bir şey değildir." diye konuştu.