17.08.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:
Geçen hafta Toplumcu Düşünce Enstitüsü’nün davetlisi olarak Türkiye’ye gelen Prof. Daron Acemoğlu ile bir araya geldik. Dr. Nebil İlseven’in moderatörlüğünde sohbet ettik, sorular sorduk. Küresel ekonominin içinde bulunduğu durumun sürdürülebilir olmadığını konuştuk. Küresel ekonominin içine girdiği krizden çıkış için yine küresel ölçekte bir arayış var. Kimine göre kapitalizm girdiği bunalımdan çıkmaya çalışıyor, kimine göre daha da ötesinde, yerküre karşı karşıya bulunduğu tehdit ile baş etmeye çalışıyor.
Büyüme öfke yaratıyor!
Massachusetts Institute of Technology (MIT) Öğretim Üyesi Acemoğlu’na göre, “Batı’nın büyüme stratejisi ve küreselleşme ile beraber diğer ülkelere aktarılan büyüme stili artık sürdürülebilir değil.”
Büyümenin herkese açık bir büyüme olmaması öfke yaratıyor. Acemoğlu, son 20 - 30 yılın, var olan büyüme stratejisinin sürdürülebilir olmadığını ortaya koyduğunu söylüyor. Bu kapsayıcı olmayan, yani herkesi kucaklamayan büyüme nedeniyle ciddi bir eşitsizlik ve toplumun katmanları arasında uçurum oluştu. Eğitimi düşük olanların gelir düzeyi çok geriledi. iş alanları yok olmaya başladı.
Neredeyse her 10 yılda bir bunalıma giren kapitalizm, yeni bir büyüme modeli ve kalkınma hamlesi yakalamaya çalışıyor. Öte yandan yaklaşık 400 yıllık geçmişi olan kapitalizmin ve onun büyüme modellerinin faturası olan küresel ısınma artık gelecekteki bir tehdit olmanın ötesine geçti, etkilerini hissettirmeye başladı.
60 milyon istihdam
Bu iki kritik sorunun çözümünde çare ‘yeşil ekonomi’ olabilir. Birleşmiş Milletler’in tanımına göre yeşil ekonomi çevresel riskleri ve ekolojik kıtlıkları azaltırken aynı zamanda toplum refahını da sağlayan bir modeldir. Bu haliyle yeşil ekonomi krizdeki dünyaya ciddi fırsatlar sunuyor. Yeşil ekonomi bir yandan karbon emisyon oranlarının aşağı çekilmesi ve kaynakların çevre dostu kullanımını sağlarken, öte yandan istihdam artışı getiriyor. Tarım, enerji, inşaat ve atık yönetimi gibi alanlar başta olmak üzere birçok sektörde yeşil ekonomiye geçişle birlikte istihdam imkanları artıyor. Ekonomilerin yeşilleşmesi ile belli alanlarda iş kayıpları da olacaktır ama yaratılan iş sayısı kaybolan istihdamı aşacaktır. Yeşil ve düşük karbonlu ekonominin küresel çapta 60 milyona kadar yeni istihdam yaratılabileceği hesaplanıyor.
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün çalışmaları gösteriyor ki; özellikle endüstrileşmiş ülkelerdeki yeşil ekonomi kaynaklı istihdam piyasası hareketleri yönetilebilir düzeyde kalacak. Ancak mesele bu geçişin adil ve herkesi kapsayıcı nitelikte olması. Aksi takdirde Acemoğlu’nun vurguladığı eşitsizlik yeşil ekonomiye de damgasını vuracaktır.
Yeşil Mutabakat
Kısacası, sürdürülebilir olmayan mevcut ekonomik modelden gezegen dostu yeni modele yönelmek bir tercih olmaktan çıktı, zorunluluk haline geldi. Bu noktada hükümetler somut planları, mali teşvikleri, yeşil stratejileri uygulamaya koymalılar; uluslararası kuruluşlar bunlara somut destekler sağlamalılar.
Bu konuda en somut adımı atan Avrupa Birliği’nin ‘Yeşil Mutabakat’ ile başlattığı süreç, diğer ülkeleri de harekete geçirmelidir. AB, 2019 sonunda açıkladığı Avrupa Yeşil Mutabakatı ile sanayisinin dönüşümünü sağlayacak yeni bir büyüme stratejisi benimseyeceğini ve tüm politikalarını iklim değişikliği ile mücadele için yeniden şekillendireceğini açıkladı. Böylece çevreye zararlı ve karbon temelli büyümenin yerini enerji ve malzeme kullanımında verimli, döngüsel ekonomiyi temel alan büyüme modelleri alacak.
Tehdit değil fırsat
Mesele sadece AB’nin meselesi değil. Bizi de bağlıyor. AB kendisini bu yeşil sürece bağlarken, onunla iş yapan diğer ülkeleri ve şirketleri de zorlayıcı adım attı. İster kamu, ister özel olsun AB ile siyasi, ticari ve ekonomik ilişkisi olan tüm şirket ve kuruluşlar bu mutabakatın kapsamı içine giriyorlar. Dolayısıyla yeşil mutabakat bizim de meselemiz olacak. Bu durum bir tehdit değil, fırsat olarak görülmeli ve yeşil ekonomiye geçiş ile ilgili çalışmalar en üst düzeyde yürütülmelidir.