18.10.2008 - 00:10 | Son Güncellenme:
EKONOMİ SERVİSİ
TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu (YİK) dün yapılan toplantısında konuşan Arzuhan Doğan Yalçındağ’ın açıklamaları şöyle:
ÖZGÜRLÜKLER KISITLANIRSA TERÖRİZM DAHA KOLAY BESLENİR: Türkiye terör saldırılarıyla sarsıldı. Öncelikle şehitlerimizin ailelerine ve ülkemize başsağlığı diliyorum. Acımız sağduyunun yitirilmesine yol açmamalı. Bu acı, terörün kaynaklarının kurutulması konularının tartışılmasına yol açmalı. Terörle mücadelede alınabilecek fiziki önlemler ivedilikle alınmalı. Ancak, güvenlik gerekleriyle demokratik hakları karşı karşıya koymak, AB uyum yasalarının güvenlik zafiyeti yarattığı noktasından hareket etmek, ülkemizi teröristin istediği tuzağa çeker. Terörizm özgürlüklerin kısıtlandığı ortamlarda daha kolay büyümektedir.
DEVİR DEVLETİN, ÖZEL SEKTÖRÜN BİR ARADA OLMA DEVRİDİR: Küresel krize karşı önlem alınırken, otoritelerin en çok zorlandığı nokta topluma ve piyasalara güven vermektir. Güven zor dönemleri aşmak için en önemli unsurdur. Ülkemizde ise güven duygusunu artıracak olan, küresel krizin boyutları ve Türkiye’nin riskleriyle ilgili ciddi bir farkındalık içinde olunduğunun gösterilmesidir.
Ne yapılacağına ilişkin ayrıntılı bir ön hazırlık içinde olunduğunu ortaya koyabilmektir. Devir devletin, özel sektörün birarada olma devridir. Önerilere kulak verme devridir. Konuşanı susturma, ‘biz gerekeni yaparız’ diyerek tartışmaları bastırma, yatırım yapan, istihdam yaratan, elini taşın altına koyan, sırtında yumurta küfesi taşıyan özel sektörü suçlama devri değildir. Evet, Türkiye’de görünen bir yangın yok. Ama, yön değiştiren ve kuvvetini artıran bir rüzgârın tehdidi altındayız.
HERKES BENİM ÇİZGİME GELSİN: Demokrasi kültürünü içine sindirememeyi, ‘herkes benim çizgime gelsin’ düşüncesini, ülkeyi yolundan saptıran suni gündem konuları ortaya atarak siyasetin ve bürokrasinin ulusal hedeflere kilitlenmesine engel olmayı siyasal istikrar anlayışıyla bağdaştıramıyoruz. Her yapıya bulaşması mümkün olan yolsuzlukları, itibarın ve güvenin düşmanı olarak görüp üstüne gitmek yerine, uyarı ve eleştiriyi siyasal karşıtlık olarak algılamayı da siyasal istikrarı pekiştirmekten uzak bir tutum olarak görüyoruz.
FORUMLAR OLUŞTURMALIYIZ: IMF ile ivedi ve güçlü bir işbirliği önemli bir destek oluşturur. Gereksiz biçimde gecikildi. Her geçen bu anlaşma zorlaşmaktadır. AB reform süreci yol haritası çerçevesinde takip etmeli.
İlgili bakanlarla her zaman verimli bir iletişim içinde olduk. Faydalı toplantılar yaptık. Bu forumlar, Küresel Krizin Türkiye’ye Muhtemel Etkileri özel gündemiyle toplanmalı. Ortak akıl aranacak bu forumların zaman zaman Sayın Başbakan’ın başkanlığında toplanması özellikle önemlidir.
KRİZİN ÜLKEMİZE SİRAYETİ SINIRLI OLACAK: Türkiye 2001 krizinden sonra bankacılık sistemini güçlendirdi, sistem dış şoklara daha dayanıklı. Küresel krizin bankacılık kanalıyla ülkemize sirayeti muhtemelen sınırlı olacak. Buna karşılık, Türkiye ekonomisi bir süredir yavaşlama içindedir. Büyüme süreci, yapısal bir sınıra gelip dayanmıştır.
CARİ AÇIK SIKINTIYA SOKABİLİR: 50 milyar doları bulan cari açığımız likiditenin daraldığı bu dönemde finansman açısından bizi sıkıntıya sokabilir. Özel sektörün 140 milyar doları bulan borcunun yarattığı açık pozisyon da başka bir önemli risktir. Finansman açığını, kısa dönemde sınırlı iç tasarruflarla telafi etmek pek mümkün olamayacak. Bunun gelir ve istihdama etkilerini yaşayabiliriz. Daha şimdiden tarım dışı işsizlik yüzde 11-12’lerden 14-15’lere hareket etme eğilimindedir.
Mustafa Koç: Her şey kontrol altında söylemi terk edilsin
TÜSİAD YİK Başkanı Mustafa Koç, konuşmasında hükümete yönelik eleştiri konusu olan ‘her şey kontrol altında’ söyleminin güven vermediğini belirtti. Koç, “Altı yeterince doldurulamayan ‘her şey kontrol altında’ söyleminin terk edilerek, yerine kamuoyuyla, ekonominin aktörleriyle, iş dünyasının temsilcileriyle, somut ve yaratıcı programlar ve stratejiler temelinde sürekli iletişim ve işbirliği anlayışı konulmalıdır” dedi.
Toplumsal güven için, siyasette daha demokratik, daha uygar ve daha katılımcı bir ton benimsemeyi, bunu ulusal bir anlayış haline getirmeyi atılabilecek en önemli adım olarak gördüğünü belirten Koç, “İkinci önemli adım, ekonominin gündemin sürekli ilk maddesi olmasını sağlamaktır.
Ekonomide güçlü bir koordinasyonun sağlanması, şeffaf ve programlı mali disiplinden taviz verilmemesi, makroekonomik uyum programı anlayışının ve AB çıpasının yeniden tesis edilmesi izleyen adımlar olmalıdır” diye konuştu.
Ortak akıl
Polemik yaratan gündemlerin etrafında yaşanan tartışma ve çatışmaların gerçek gündemin önceliği yitirmesine sebep olduğunu belirten Koç, şöyle dedi:
“Çözüm bekleyen sorunlar ortada dururken, bunlarla ilgili ortak akıl aramak yerine, eleştiri ve tartışmalardan rahatsız olarak onları bastırmaya çalışmak, siyaseti sürekli çatışma ve kutuplaşma tonunda sürdürmek, bu çatışma ortamının etkisiyle, siyasal istikrarsızlık algısını güçlendirmeye hizmet etmekte, bu da sosyal ve ekonomik aktörlerin güvenini aşağı çekmektedir” dedi. Koç’un diğer açıklamaları şöyle:
SAKİNLEŞTİRMEYE ÇALIŞIRKEN TARTIŞMAYI BASTIRMAMALI: Reel sektörde küresel krizin etkilerinin kaçınılmaz olarak biraz daha belirgin hissedilmesi beklenmelidir. Her şeyden önce, ihracat pazarlarlarımızdaki büyüme, muhtemelen sıfıra yakın düzeyde gerçekleşebilir. Bu bizim sanayimize de bir yavaşlama olarak yansıyacaktır.
Bunlar aşılamayacak sorunlar değildir, ama zaman kaybının maliyeti çok yüksektir. Yapılması gereken, sakinleştirici olmaya çalışırken tartışmaları bastırmak değil, geniş bir istişare mekanizmasıyla, doğru zamanlama ve doğru enstrümanlarla süreci yönlendirilmesidir.
Hem bankacılık sektörünü muhtemel risklere karşı koruyan, hem de bankacılıkla reel sektör arasındaki akışkanlığı artıran yaratıcı düzenlemeler uygulamaya konulmalıdır.
ULUSAL BİRLİK OLMAZSA OLMAZ KOŞUL: Küresel krizin yarattığı, kurumlara yönelik güven bunalımı da dikkate alınmalıdır. Bir kez daha altını çizerek söylemek gerekiyor ki en önemli faktör, toplumsal güven ortamının tam olarak tesis edilmesidir. Küresel finansal dalgalanmanın yarattığı olağanüstü belirsizlik ortamı, tüm iktisadi kesimler gibi bizleri de oldukça kaygılandırmakta ve düşündürmektedir.
Belirsizlik olağan boyutun üstünde
Bugün küresel ekonominin içinde bulunduğu krizin yarattığı belirsizlik olağan boyutların çok ötesine geçmiş durumdadır. Piyasayı oluşturan temel kurumlar sarsıntı geçirmiş, piyasaların fiyat oluşturma yeteneği azalmış ve belirsizlik bir güven bunalımına dönüşmüştür.
Güven kaybında, seçimlerden bu yana ekonominin bir türlü gündemin birinci maddesi haline gelememesinin önemli bir rolü vardır. IMF anlaşması bittikten sonra aylarca bu modelin yerini neyle ikame edileceğinin belirlenememesini, AB ile ilişkilerin gündem dışına itilmesinin de önemli nedenler olduğunu göz önünde bulundurmak zorundayız.
TÜSİAD, PEK ÇOK PARTİDEN DAHA ESKİ BİR İŞ DÜNYASI ÖRGÜTÜDÜR: TÜSİAD olarak böyle dönemlerde hep çok hassas bir konumda oluyoruz. Çağdaş demokrasilerin vazgeçilmez unsurlarından olan sivil toplumun denetim fonksiyonunu yerine getirirken, uzman bir girişimci kuruluş olarak eleştiri ve uyarılarımızı yaparken, zaman zaman siyasi aktörlerin hoşuna gitmeyen şeyler söylemek zorunda kalıyoruz. Bu yüzden de sık sık tepkilere maruz bırakılıyoruz.
TÜSİAD bugün siyaset sahnesinde faaliyet gösteren pek çok siyasi partiden daha eski bir iş dünyası temsil örgütüdür. Başlıca misyonumuz, Türkiye’nin gelişmiş ülkeler arasında yerini alması için gerekli politikaların oluşturulmasına katkı sağlamaktan ibarettir ve TÜSİAD bu misyonun gereklerini yerine getirme doğrultusunda hareket ettiğini defalarca kanıtlamıştır. Bugün de bu bakış açısıyla konulara yaklaşıyoruz.