13.06.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:
GÜLSİN HARMAN gharman@milliyet.com.trFotoğraf: OZAN GÜZELCE
Harvey’le kentsel dönüşümü konuştuk...
Kapitalizme yönelik eleştirilerinizi mekân ve şehir üzerinden şekillendiriyorsunuz. Şehir meydanlarının siyasi protestonun merkezlerine dönüştüğünü görüyoruz...
Şehir her zaman protestonun merkeziydi. Birçok şehrin aynı anda hareketlenmesi kökten bir değişiklik değil. Fakat şu anda memnuniyetsizliğin konusunun şehir hayatı da olduğunu görüyoruz. Artık şehrin geçirdiği dönüşüm de protestoların konusu.
Son kitabınız “Asi Şehirler: Şehire haktan kentsel devrime”de ABD’de krizin tetikleyicisi olarak konutsallaşmayı gösteriyorsunuz. Neden şimdi bu sorun yaşanıyor?
Gayrimenkul ve altyapı projelerine yatırımların temel sorunu; eğer bu kötü bir yatırımsa bunu öğrenmeniz 10 yıldan uzun bir süre alabilir. 1990’lar boyunca bu şirketlere yatırımın yapmanın uzun vadeli olamayacağı öngörülememişti. Eğer insanlar 2000’lerin başında uyanabilseydi durum farklı olurdu. ABD’de 2 milyondan fazla haczedilmiş boş ev var. Tabii bir bu kadar da evsiz. İşgal hareketleri de bu tablonun sonucu...
Çin’in de devasa konut projeleriyle aynı modeli benimsediğini söylüyorsunuz.
Evet. Üç gündür İstanbul’dayım, aynı şeyi burada da görüyorum. Emlak balonu oluşmuş, üçüncü köprü ve Kanal İstanbul gibi çevreyi değiştirecek muazzam inşaat projeleri için teklifler var. Fakat 4-5 yıl içerisinde bu balonun patlaması çok yüksek bir olasılık. İstanbul’u küresel bir şehir yapma isteğini görüyorum. Küresel bir şehirde yaşamayanlar çok şanslı. Dubai, Mumbai, ve Şangay yeni küresel şehirler. Dünyanın daha fazlasına ihtiyacı olduğunu kim söylüyor? Bu yüksek fiyatlı konut satanlar için avantajlı.
İstanbul’da şiddetli bir kentsel dönüşüm de yaşanıyor. Belli mahallelerde başlayan soylulaştırmanın nedenleri nelerdir?
Şehrin çevresinde yaşayan varlıklı sınıfların merkeze geri dönme isteği... Dünyanın birçok yerinde şehirlerde yaşam kalitesi düşüyor. Burada tabii ki güvenlik sorunu da devreye giriyor. Özel güvenliğin koruduğu, yüksek duvarların arkasında sitelerin sayısı artıyor. Şehrin en heyecan verici yanlarından biri farklı insanlarla tanışabilmektir. Homojen bir toplulukla duvarlar arasına sıkışmak sıkıcı olmalı!
“Kentsel dönüşüm kapitalizmin müziğiyle dans ediyor” demiştiniz. Nasıl bir çıkış yolu önerirsiniz?
Yapmaları gereken en önemli şey spekülasyonu engellemek. Emlak spekülasyonun önüne ev kredilerinin faizlerini artırmak ya ev satın alırken paranın yüzde 15’ini nakit ödeme gibi şartlar geçebilir. Çin geçen yıl pazarın kontrolsüz büyümesinin önüne böyle geçti. Enteresan olan şu, finansal kurumlar hem inşaat projelerine hem de evi alacaklara kredi veriyor. Finansal kurum hem arzı hem de talebi yaratıyor. Kısır bir döngüye giriliyor bu da dibe vuruşa götürüyor.
Alternatif şehir önerisi...
Amansız bir kentsel dönüşümle nasıl mücadele edilebilir? Henri Lefebvre’nin 1968 hareketinin öne çıkan ideallerinden “şehir hayatına katılım”ı sıklıkla referans veriyorsunuz. Alternatif şehir nasıl yaratılır?
New York’taki İşgal Et hareketinin halk meclisleri fikrini beğensem de büyük bir şehir için uygulanabilir değil. Benim sormak istediğim soru, bir şehri nasıl yönetirsiniz? İş bölümü nasıl olur? Yasal düzenlemeler nasıl hayata geçer? ‘İşgal Et’ hareketinde ‘organisazyon fetişi’ görüyorum, hiyeraşik yönetimi reddedip kompleks bir şehir sistemini yönetemezler. Örneğin Bolivya’da El Alto şehrinde mahalle derneklerinin birleştiği federasyon farklı siyasi kesimleri buluşturmuştu. Tek bir mahallenin istekleri yerine konfederal prensiple önerilen alternatifler öne sürülebilir. Kentsel dönüşüme karşı mücadele verenler “Olanı koruyalım” diyor, bence alternatifi de nasıl üreteceğimizi söylemeliyiz.