Emre Arolat, yurtiçinde pek çok ve farklı yapılarda İstanbul ve Türkiye’deki çeşitli şehirlere imzasını atarken yurtdışında da çalışmalarını sürdürüyor. Bunu yaparken de genç ve dinamik bir ekiple, kurduğu çok ortaklı yapısıyla Emre Arolat Architects’in (EAA) gücü ve etkisini de bize gösteriyor. Yapmaya başlayacağı çalışmalarla ilgili öncelikle projeyi yapacağı yer ile ilgili ‘bağına’ dikkat çeken Arolat, ilk hazırlığının da o yeri görmek ve ilk karşılaşmanın sağladığı temasa yoğunlaşmak olduğunu söylüyor. Arolat, şöyle devam ediyor:
“Herhangi bir tasarıma başlamadan önce projenin inşa edileceği “yer”le olan karşılaşmadan medet umduğumu düşünüyorum. Kuşkusuz yer’i ve durum’u o ilk karşılaşmada yeteri derecede özgülleştirebilmek, ilk temasın sonuçlarını olabildiğince tortulandırmak her defasında mümkün olmuyor. Rafael Moneo’nun deyimiyle “yer’in fısıltısı” her zaman kolaylıkla işitilemeyebiliyor. O taktirde daha yaygın, daha akışkan ve daha homojen bir izlenimler silsilesini devreye sokmak, sabırla kovalamak ve o özgül an gelene dek düşünmekten, koklamaktan, sürtünmekten, dalmaktan, dokunmaktan ve hissetmekten yılmamak galiba yaptığımız. Gelmesini beklemek yerine üzerine gitmek.”
‘Kerameti kendinde’
Arolat, mimari dokunuşlarını pek çok yerinde gördüğümüz İstanbul’u çeşitli rengin, katmanın hatta karşıtlığın iç içe geçtiği ‘tılsımlı’ bir şehir olarak anlatıyor. Bir tarafıyla insanın başını döndüren şehrin bir tarafıyla da bıktırdığını söyleyen Arolat, “Meraklısı için bulunmaz bir nimet. Hele heyecanlı bir mimar için tam bir hazinedir. İsterse ilhamın dibini bulur erbabı burada, bu benzersiz karmaşanın içinde. Öyle ki her tür plansız müdahaleye karşın, kerameti kendinden menkul bir düzenekle yeniden var eder kendisini” diyor.
Afili bir kent
Neredeyse bütün dünyanın gözünün üzerinde olduğu bir şehir olarak İstanbul’u anlatan Arolat, şehrin, son 10-15 yılın afili kentlerinden biri olduğunu dile getiriyor. Arolat, şehrin birkaç yıl öncesinin pırıltısını biraz kaybettiğini ancak ‘her an şapkasından yeni bir tavşan çıkarabileceğini’ vurguluyor. Arolat, şöyle devam ediyor:
“Batıdan bakanlar bir tür şaşkınlıkla izlediler İstanbul’u en az on yıldır. Sahiciliğinden bir türlü emin olmak istemedikleri sosyolojik bir evrimi, gözleriyle gördükleri, günbegün şahit oldukları fiziksel gelişimin içinde erittiler akılları sıra. Zihinlerinde yaşatmaktan hoşnut oldukları o egzotik atmosferin giderek başkalaşması tuhaf gelmiş, hatta belki de biraz rahatsız etmiş olmalı bu cenahı. Hiç kuşku yok ki doğudan, özellikle de İslam aleminden bambaşka bir hissiyatla izlendi bu dönüşüm. Kimisi kendine rol modeli olarak kabul etti şehri.”
Durum odaklı çalışıyor
EAA’da üslupçu bir yaklaşım yerine “durum” odaklı bir tasarım pratiğini sürdürmeyi ve bunu kendi iç potansiyelleri üzerinden geliştirmeyi denediklerini söyleyen Arolat, bu sistemi ise, ‘her projenin, her özel durumun kendi sorunlarını belirlemek, özel verilerini ayrıştırmak ve olabildiğince çok katmanlı bir tarifle özgülleşen durumun cevaplarını aramak üzerine kurulu bir pratik’ olarak tanımlıyor.
İnsanın inanmadığı ya da yanlış bulduğu şeylerin içinde olmaması gerektiğini vurgulayan Arolat, “Yıllar önce bir söyleşide ‘Nasıl bir adamsan öyle de bir mimar olursun’ dediğimde kuşkuyla yaklaşanlar olmuştu. Bugün de aynı fikirdeyim. Kişisel formasyon, mimarın hayatı kavrama biçimini, yorumlama güdüsünü, sezgilerini ve tabii ki kararlarını etkiliyor. Bir işverenin her dediğini gerçekleştirmeye uğraşan bir mimar olmadım hiçbir zaman” diyor.
‘Sadece mimarlık konuşmuyoruz’
‘Kimi henüz meslek hayatının başında, kimisi daha deneyimli’ diye anlattığı ekip arkadaşlarıyla sabahlara kadar çalıştıklarını belirten Arolat, “Çok da yoruluyorlar bazen. Proje konuşmasının ortasında yüksek sesle esneyen ya da göz kapaklarını açık tutmakta zorlanan arkadaşlarımızla dalga geçiyoruz kimi geceler. Bazen bir gece boyunca sosyolojik ya da politik bir meseleyi tartışabiliyoruz aramızda. Büyük
bir aşkla ve bir o kadar da ciddiyetle yapıyoruz işimizi” diyor.
Londra ofisinde üretime başladıEmre Arolat, ‘daha fazla üretebilmeyi isterim’ dediği Avrupa’da, tam da göbeği Londra’da açtıkları ofiste birkaç proje için çalışmaya başladıklarını ifade ediyor. Royalton Otel ve Konut Kompleksi, Londra’da gerçekleşecek ilk projeleri. Bu nedenle projenin ayrı bir önem taşıdığını belirten Arolat, “Yine üzerinde çalışmaların devam ettiği Prag Büyükelçiliği, Moskova’da Çağdaş Sanatlar Müzesi ve Finlandiya’daki Sanat ve Tasarım Müzesi projeleri Türkiye dışında gerçekleştireceğimiz projeler olması açısından çok heyecan verici. Ayrıca EAA-Emre Arolat Architecture Katar’da düzenlenen Art Mill Uluslararası Tasarım Yarışması’nda ikinci aşamaya geçmeye değer bulunan dünyanın seçkin mimari ekipleri arasında yer almış durumda ve projenin hazırlığı yetkin danışmanlardan oluşturulan bir kadro ile birlikte yürütülen çalışmalar ile devam ediyor” diye konuşuyor.
Stratejik plan yoksunluğu…
İstanbul’a tersten bakılacak olursa şehrin büyük, çok büyük, hatta devasa ölçekli projelere ve bütünsel gelişim stratejilerinden kopuk dönüşümlere maruz kaldığını söyleyen Arolat, böyle bir metropol için üzerinde toplumsal mutabakat sağlanmış bir stratejik planın yoksunluğundan söz ediyor. Arolat, “Elimde olsa bu kentin gelişim dinamiklerini çok boyutlu ve çok katmanlı bir şekilde ele alan bir Stratejik Master Plan’ı, katılımcı, açık, şeffaf ve çok disiplinli bir süreçle elde eder ve bozulmadan uygulanabilmesi adına önlemler almak için çaba gösterirdim” diye konuşuyor.
‘Üstüste 2 geceyi uçakta geçirdim’
Emre Arolat, tüm mimarlar gibi günlük uzun saatler çalışıyor. Hatta İstanbul dışı ya da yurtdışı işleri nedeniyle günlerini uçaklarda geçiriyor da diyebiliriz. Vaktinin tamamında ofisinde değil Türkiye’nin ve dünyanın çeşitli noktalarında da olduğunu aktaran Arolat, “Çalışma saatlerim değişkenlik gösterse de ortalama olarak sanırım on iki ila on dört saat arasında. Her dönemde inşa edilen pek çok projemiz oluyor. Onları denetlemek için her birini belirli aralıklarla mutlaka ziyaret ediyorum. Hem İstanbul dışında hem Türkiye dışında projeler yapıyoruz. Geçtiğimiz yıl Londra’daki ofisimizi kurduk. Bu nedenlerle de çok sık seyahat etmek durumunda kalıyorum. Söz gelimi daha geçen hafta üst üste iki geceyi uçakta geçirdim ve sadece birkaç saat kestirebildim. Bu sabah da ofisten saat altıda çıktım. Bu tür durumlar sık sık oluyor. Ama bundan pek de şikayet etmiyorum doğrusu. Zira yalnız değilim. Ofiste uzun zamandır benimle bu hayatı paylaşan harika bir ekibim var ve ben onlarla gurur duyuyorum” diyor.
Şu anda neler yapıyor?
Arolat, hem özel hem de kamu yatırımı pek çok farklı projeye imza atıyor. Son dönemde de Zorlu Center ve St. Regis Oteli gibi projelerini tamamlayıp bölgeye kazandırdı. Arolat, devam eden işlerinden bazılarını anlatıyor:
“İnşaatı sürmekte olan projelerimizden Antrepo 5 MSGSÜ İstanbul Resim ve Heykel Müzesi ve Antakya Hilton Müze Otel önümüzdeki dönemde tamamlanacak projelerimiz arasında. Antrepo 5 MSGSÜ İstanbul Resim ve Heykel Müzesi kullanıma açıldığında, 2010 senesinde tamamlanan Eyüp Kültür Merkezi ve Evlendirme Dairesi ile birlikte EAA-Emre Arolat Architecture tarafından gerçekleştirilen, kamu kullanımını destekleyen projeler arasında yerini alacak. Mecidiyeköy Kuleleri ise özellikle orjinaline sadık kalınarak yeniden inşa edilen Likör Fabrikası bağlamında mimari hafızanın kültür ve kent yaşamına kazandırılması bakımından önemli projelerimizden.”
Emre Arolat kimdir?
Emre Arolat 1963 yılında Ankara’da doğdu. 1986’da MSGSÜ Mimarlık Fakültesi’nden mezun olduktan sonra 1986-87 yıllarında ABD Washington D.C.’de Metcalf Mimarlık Bürosu’nda çalıştı. 1992 yılında MSGSÜ Mimarlık Fakültesi’nde Yüksek Lisans eğitimini tamamladı. 1987-2004 yılları arasında Arolat Mimarlık’ta, Şaziment ve Neşet Arolat’la birlikte tasarımcı ortak olarak görev yaptı.
Emre Arolat 2004 yılında Gonca Paşolar ile birlikte kurduğu EAA-Emre Arolat Architectects’de, Neşet Arolat ve Şaziment Arolat’in ortak olarak katılımları ile birlikte, profesyonel mimarlardan oluşan 50 kişiyi aşkın bir kadro ile İstanbul ve Londra’daki ofislerinde çalışmalarına devam etmektedir.
EAA-Emre Arolat Architectects ile yaptığı projelerde bir çok ulusal ve uluslararası mimarlık yarışmasında ödüller alan Emre Arolat, en son Mayıs 2015’te International Academy of Architecture tarafından göstermiş olduğu üstün başarılarından ve
güncel mimarinin gelişimine olan katkılarından ötürü ‘Profesör’ unvanına layık görülmüştür.
YARIN: GÖKHAN AVCIOĞLU