15.11.2022 - 07:00 | Son Güncellenme:
Gelişmiş zengin ülkeler ile az gelişmiş yoksul ülkeler arasında 30 yıldır kıyasıya bir iklim tartışması sürüp gidiyor. İklim değişikliğinden, özellikle deniz seviyesindeki yükselmeden ve türlerin azalmasından en fazla zarar gören küçük ada devletleri ile aralarında Hindistan gibi dev ülkelerin de bulunduğu grup zarar ve ziyanlarının gelişmiş zenginler tarafından telafi edilmesini istiyorlar.
Başta bu talep anlamsız gelse de konunun detayına inildiğinde talebin son derece haklı olduğu görülüyor. Bir tarafta yüzlerce yıl fosil yakıt tüketerek büyüyen ve zenginleşen ancak bu üretim yapısı ile atmosferi de kirleten gelişmiş ekonomiler ve diğer tarafta ise küresel ısınmaya neden olacak hiçbir şey yapmayan ancak ekonomileri de gelişemeyen yoksul ülkeler var.
Felaketler artıyor
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in dediği gibi, “Varlıklı ülkelerin ahlaki bir sorumluluğu bulunuyor. Unutmayalım ki; bu tür iklim zararlarına yol açan emisyonların yüzde 80’ini G20 ülkelerinden kaynaklanıyor...”
Guterres problemi tanımlayıp çözüm için adresi de gösteriyor. İklim değişikliğinin fakir ülkeler üzerindeki yıkıcı etkisinin örnekleri her geçen yıl daha da artıyor. Bunun en son örneklerinden biri Pakistan’ın bu yıl yaşadığı sel felaketiydi.
Aşırı sıcak hava dalgasından sonra gelen ani ve yoğun yağışlar felakete yol açtı. Yaşanan trajedi tamamen iklim değişikliğinin sonucuydu. Felakette 1700’den fazla insan hayatını kaybetti, yüzbinlerce kişi evsiz kaldı. Can kayıplarının yanı sıra Pakistan’da 30 milyar dolar dolayında bir maddi kayıp meydana geldi. Bu felakette kurban yoksul Pakistan; fail ise bu iklim hareketine yol açan seragazlarını atmosfere salan zengin ülkelerdi.
Bu tip felaketler ve zararlar önümüzdeki yıllarda artarak devam edecek. Bir araştırmaya göre gelişmekte olan ülkeler iklim nedeniyle 2030 yılına kadar yılda 580 milyar dolar civarında zarara uğrayacak. Bu zarar 2050’ye kadar ise yıllık 1 trilyon dolara ulaşabilir. Muazzam bir maliyet bu. Gelişmiş ülkelerin desteği olmadan yoksulların bu işin içinden çıkmaları mümkün değil.
Gelişmiş ülkeler ise fon oluşturulması fikrine soğuk bakıyorlar. Geçen yıl Glasgow’daki COP26’da kayıp ve zararların için bir finansal imkân yaratılması önerisi zenginler tarafından reddedilmişti. Oysa Paris’te 2015 yılındaki toplantıda karar alınmıştı. Sözde, gelişmiş ülkeler fakir ülkelerin iklim konusundaki çabalarının ve zararlarının finansmanı için her yıl 100 milyar dolar vereceklerdi. Her yıl 100 milyar dolar verilmesi bir yana 2015’i izleyen beş yıl boyunca verilen paranın toplamı bile 100 milyarı bulmadı.
Bu fondan başka gelişmiş ülkelerin 2025’e kadar iklim yardımı için yeni bir rakam daha belirlemeleri gerekiyordu.
O da olmadı...
Mısır’daki iklim zirvesinde aktivistler gelişmiş ülkeleri harekete geçmeye çağırıyor.
Mısır’da finansman tartışması olacak
Konu hemen hemen tüm COP toplantılarında gündeme geldi. Bu toplantılarda birçok karar alındı; taahhütler de verildi. Guterres’in konuşmasından kastettiği de önceki toplantılarda, özellikle Paris ve Glasgow’da alınan kararların uygulanması ve verilen taahhütlerin yerine getirilmesiydi. Ancak bu konuda şu ana kadar tatminkar bir gelişme yok.
Oysa Glasgow’da ülkelerden taahhütlerini tekrar gözden geçirerek güçlendirmeleri istenmişti, ama bunu yapan ülke sayısı 40’ı bile bulmadı. İklim değişikliği ile mücadelede verilen hedefler, artan farkındalık önemli ancak mesele gelip finansman noktasında kilitleniyor.
Mısır’da halen devam eden ve bu hafta liderler zirvesine ev sahipliği yapacak COP27 iklim zirvesinin yanıt bulması gereken ana sorulardan biri de bu finansman konusu olacak. Bugüne kadar bulunamayan çözümün Mısır’da bulunacağı konusunda iyimser olmamakla birlikte yine de tartışmaları ilgiyle izleyeceğiz.
‘Kayıp ve zarar’ fonlaması
Cevap aranan soru, yoksul ülkelerin iklim değişikliği ile mücadele çabalarının nasıl finanse edileceği... Ülkelerin iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine uyum göstermeleri için yapılacak yatırımların finanse edilmesi bir başlık.
Fırtına ve kasırgalara karşı erken uyarı sistemlerinin oluşturulması ya da sellere karşı bariyerlerin inşa edilmesi gibi yatırımlar gerekiyor. Öte yandan yoksul ülkelerin karbon salınımlarının azaltılması için gereken yatırımlar ise ayrı bir finansman gerektiriyor. Bu ülkelerin normal koşullarda hem iklim değişikliğinin yaratacağı etkilerle baş etmeleri hem de karbon salımının azaltılması amacıyla gereken yatırımların yapılabilmeleri için finansman bulmaları zaten zordu. Son küresel faiz artırımlarından sonra finansman bulmaları daha da zorlaştı.
Bu noktada gelişmiş ülkelerin ellerini ceplerine atmalarından başka yol yok. İklim müzakerelerinde “kayıp ve zarar” fonlaması masada tartışma konusu olmaya devam edecek. Yoksul ülkeler, gelişmiş varlıklı ülkelerin yüzyıllardır atmosfere yaydıkları sera gazları nedeniyle gelişmekte uğradıkları kayıp ve zararların tazmini için uluslararası bir fon oluşturulması konusunun Mısır’da sonuca bağlanmasını istiyorlar. Gelişmiş zenginler ise bu talebe şu ana kadar kayıtsız kaldılar; ya da AB’nin yaptığı gibi fon oluşturulmasına karşı çıktılar. Bakalım Mısır’da ne olacak...