22.01.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:
Necla Ç. Unutmaz/Emlak Pazarı
İsmi çok yazıldı çizildi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile imam-hatip’ten arkadaşlığı, Boğaz’da aldığı yalı, en son Forbes’ın en zengin 100 listesine girmesi... Aziz Torun ile Mahmutbey’de Mall of İstanbul ismini verdiği devasa projesinde buluşuyoruz. Bunları sorunca cevabı, epey sıkkın ifadeyle ama bir o kadar net şekilde veriyor: “Bu zan bizim başarımıza gölge düşürür.” Daha sonra 8 yaşında iken aynı gün hem işe hem okula başlayıp bugüne kadar uzanan bir sürece işaret edip ekliyor: “Zaten bizim devletle işimiz olmaz. Olduğunda da zorlanıyoruz. Bu projenin arazisi için ihaleye girdik. 116 milyon lira teklif edip kazandık. Resmi hakkımız olmasına rağmen iptal edildi. İkincisinde rakam 166 milyon lira oldu. 50 yıllık iş hayatımda hep mükemmeli aradım, bunun 30 yılında gizli tuttuğumuz vergi rekortmenliklerimiz vardır.” Torunlar GYO?Yönetim Kurulu Başkanı Torun ile küçük bir çay ocağında babasıyla birlikte başlayan iş hayatında önce gıda toptancılığına sonra devasa projelere uzanan öyküsünü konuştuk. Bugünlerde ismi Ali Sami Yen ‘de ortağıyla birlikte geliştireceği projeyle de anılan Torun’la diğer planlarını, kızlarıyla ilişkisini, fasıl gecelerini, şiir sevdasını; yani epey bir hayattan da konuştuk.
MESLEK
Mesleğim
HEYECANLANDIRIYOR
Ortaya sıfırdan bir eser koymak beni heyecanlandırıyor.
Bu mesleği yapmasaydım
HUKUK OKUSAYDIM...
‘Hukuk okusaydım’ diye bir özlemim var. Belki yine bu işi yapardım ama, hukuk hep ilgimi çekmiştir.
Dünyaya proje
HAYAL?KURMAM
Gerçekleşmeyen şeyler üzerinden düşünmek bir şey ifade etmiyor. İşi mükemmel bir şekilde bitirdikten sonra kendime yeni hedef koyarım.
Bundan sonra
ENERJİYE?GİRİYORUZ
Çok projemiz var. Normal şartlarda beş yıl içinde tamamlayabiliriz. Mahmutbey’de Türkiye’nin en büyük projelerinden biri olan Mall of İstanbul’u yapıyoruz. Gayrettepe-Mecidiyeköy aksı üzerindeki Ali Sami Yen ve Torun Tower ve Maltepe’deki projelerimiz de bir bu kadar önemli. İzmir Bayraklı’daki de son derece önemli bir proje. Samsun ve Kütahya’da da AVM yatırımlarımız var. Ama, bakarsınız farklı alanda yatırımımız olabilir. Mesela enerjide hedeflerimiz var. Kor Enerji diye bir şirket kurduk. Varlığımızı hissettirecek ölçekte projeler üzerinde çalışıyoruz.
İlk adımlar
İKİ?LİSE?BİTİRDİM İKTİSAT?İLE?BİRLİKTE? SOSYOLOJİ?OKUDUM?
Babam İstanbul’da çay ocağı işletiyor. Ben annemle Kemah’tayım. 8 yaşındayım. Okula başlamamışım. Çünkü okul var, öğretmen yok. İstanbul’a babama yardım ve okumak için geldim. Kuledibi’nde Okçu Musa İlkokulu’na başladığım gün babama çay ocağında yardım ederek işe de başladım. Saat 7’de kalkıp 9’a çeyrek kalaya kadar babama yardım ediyorum. Kan ter içinde okula yetişiyorum. Okul bitince yine yardıma... Ocak kapanınca kaldığımız bekâr odasına gidiyoruz. Ben ders çalışıyorum. Babam tüpgazda bize yemek pişiriyor.
Sonra 1965’te Mercan’daki dükkânı kurduk. Hayatın neredeyse tüm gözlemlerini yapacağım bir yer daha... Yahudisi, Rumu, Malatya Pötürgeli’si her kesim geliyor. Dükkânda fark yaratmak lazım ki, çok müşteri çekelim. Babam, hayat tecrübesi olan bir Antepli’ye danışmış, ‘O da Arnavut ciğeri yap’ demiş. Dükkânın önünde kuyruk oluyor. Ciğerci Bakkal Osman diye anılmaya başladık.
Bir yandan dükkânda çalışıyorum bir yandan okuyorum. Beni imam hatip mezunu bilirler ama, bizim dönemimizde üniversiteye direkt girme hakkı olmadığı için aynı anda normal bir liseyi bitirdim. İstanbul Üniversitesi’nde iktisat okumaya başladım. Yine pek kimse bilmez, o sırada Sosyoloji de okumaya başladım. 1975’te İktisat’tan mezun oldum, Sosyoloji’de birkaç ders kalmıştı, vermedim.
Mezun olunca bana, ‘Ne oldun’ diye soruyorlar. ‘Toptancı olduk’ desen olmaz. Çalışma Bakanlığı’na müfettiş olarak girdim. 5-6 yıl çalıştım. O sırada kardeşim Mehmet Torun ile birlikte Unkapanı’nda bir toptancı kurduk. 83’te istifa ettim. Toptancılığa yoğunlaştık. Ticaret ve sanayicilik birbirini izledi. Sonra AVM’ler kurduk Türkiye’nin pek çok yerine. Diğerleri bizi izledi, biz bakkal dükkânındaki gibi ‘Nasıl fark yaratırız’ diye düşündük hep. Yarattık da…
Ne konuşuldu, yanıtı ne oldu?
BU ZANLAR?BİZE?GÖLGE
Siyasi iktidarla büyüdüğümüz zanı, başarımıza gölge düşürür. Torunlar A.Ş.’nin kuruluşu, 1983’tür. Altını çiziyorum; 30 yıl öncesi ve anonim bir şirket. Toplamda da 50 yıllık ticari bir hayat. Bu 50 yılın 30’unda da vergi rekortmeniyizdir, ama gizli tutmuşuzdur.
Devletle işi olmayan bir aileyiz. Arazi işi oldu ama, yaşadıklarımızın örneğidir anlatayım: Mall of İstanbul arazisi için ihaleye girdik. 116 milyon liraya bizde kaldı. Resmi hakkımızdı, ama TOKİ iptal etti. İkinci ihalede rakamı, 166 milyon liraya çıkardık. İtibarı ve kredibilitesi en yüksek şirketlerden olduk her dönem. Sene, 1986. Şeker ithal ediyoruz. Londra Şeker Borsası’nda teminat yatırmadan işlem yapan sadece üç şirket var. Biri Türkiye Şeker Fabrikaları, diğeri Koç’ların Ram’ı ve Torunlar.
Forbes’ın en zengin 100 ismi
EVDEKİ İŞİMİZ ZORLAŞTI
O listede yer aldım, evet. Bu kadar zengin olduğumu onlardan öğrendim ben de.. Bizim aile fertleri de listeyi görünce taleplerini değiştirdiler. Çünkü, biz sürekli projeler için yatırımlardan söz ediyoruz Yani, bizim evdeki işimiz zorlaştı. Ama, biz de gösteriş harcamasına yer yok.
KEŞKE YAPMASAYDIM: Öyle dediğim önemli şey yok Allah’a şükür.
EN ÖNEMLİ TECRÜBEM: Krizler ve müfettişlik dönemim. Devleti de tanıdım. Lüks merakının sonuçlarını da.
BİR GÜN MUTLAKA: Önümdeki işe odaklanırım. Hayal kurmam.
EKİBİMDE OLMAZSA OLMAZ: Benimle çalışan işiyle nikahlanacak.
İŞYERİNDE ŞEYTANIN AVUKATI: Her zaman vardır.
STRES: Huzur istiyorsan iş hayatından uzak duracaksın. Mükemmeli ararım. Bu da stres ve gerilim demek.
SPOR: Pazar günleri yürüyüşe çıkarım.
BENİM ŞEHRİM: Nedim’in bir sözü vardır: ‘Bu şehr-i Sıtanbûl ki bî-misl-ü behâdır / Bir sengine yekpâre Acem mülkü fedâdır’.
BENİM MÜZİĞİM: Klasik Türk Sanat Müziği’. O duygu zenginliği başka bir musikide kolay bulunmaz. Her müzik güzeldir aslında. İsviçre’de arkadaşım Kürtçe türkü dinletti. Dili anlamıyorum ama, anlattığı her şeyi anladım.
SON KİTABIM: Son yıllarda çok okuyamıyorum. En son Elif Şafak’ın Aşk’ını heyecanla okumuştum.
SON FİLMİM: Güneşi Gördüm.
PAZARLAR: Eskiden şantiye gezerdik şimdi yaptığımız alışveriş merkezlerini.
TATİL: Geçen yıl, beş gün Marmaris’te.
EMEKLİLİK PLANI: İnsan doğasına aykırı. ‘Sen bir işe yaramazsın’ demek.
GÖZBEBEĞİ PROJE: Mall of İstanbul.
TÜRKİYE
Türkiye’nin en önemli sorunu
O KADAR ÇOK AVANTAJI VAR Kİ…
Avantajları söylemek isterim. O kadar çok ki... Coğrafyası, genç nüfusu, müteşebbisi, dünya ekonomik krizle çalkalanırken gelişen ekonomisi ve siyasi istikrarı. Değerlendirmek de biz müteşebbislere ve Türkiye’yi yöneten idari kadroya kalıyor. Ki, bu vizyona da sahibiz.
Yabancı
DOĞU DA TALEP ALIR
Mütekabiliyet ilkesinin önünü açacak bir yasal düzenleme gerekli. Özellikle çevre ülkelerde. Suriye, konjonktür nedeniyle mütekabiliyete, ‘Evet’ demeyebilir. Ama, biz, onların önünü açmalıyız.
Ciddi bir yatırım gelecek. Ama, sadece İstanbul ya da Ege, Akdeniz gibi turistik yerlere değil… Antep’e ve Hatay’a sürekli gidip gelen bir Suriyeli, Ağrı’ya, Erzurum’a, Van’a giden İranlı-Iraklı burada ofisi, konutu olsun isteyecektir.
Ancak, yasal düzenlemede yabancıyı kandıracak boşluklar olmamalı. Bir daireyi üç kişiye birden satmak, kağıt üzerinde satış gibi suistimallere yol verecek kapılar kapatılmalı.
Yabancıya 2 hektar sınırı 30’a çıkarsa...
SINIR DA?OLMASIN SPEKÜLASYON DA
Sayın bakan (Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar), 2’den 30 hektara çıkararak kurumsal yabancı yatırımcının önünü açmak istiyor. Bir sınır bile olmamalı. Yatırımcının faaliyet alanı dikkate alınarak arazi, büyültülmeli ya da küçültülmeli. Önemli olan, spekülasyonun önüne geçmek. Burada da arazinin imarlı olup olmadığı önem taşır. Emlak spekülatörü, ‘Tarım yapacağım’ deyip de imarsız arazi istiyorsa bu, inandırıcı olmaz.
‘Yabancılar, ele geçirecek’ diye bir şey yok ayrıca. Bu arada ölü soyucu yabancıya da fırsat yok bu ülkede.
Koç’un girişi
PATRON ŞİRKETİ DAHA BAŞARILI
Gayrimenkul, çok büyük. Kurumsal yatırımcı da olmalı. Kurumsal şirketler açısından bu işin zor tarafına gelince… Piramitin çok sivri olduğu kurumlar; proje geliştirmede çok başarılı olamayabiliyor. Bu işlerde çok hızlı karar verecek, inisiyatif sahibi patron şirketleri daha başarılı. Bir projede ilk başladığınız günle bittiği güne kadar bir sürü radikal değişiklikler yapmanız gerekir. Çok esnek olmalısınız.
Müteahhitlere sicil
GÜVENİ VEREN?KİM ŞİRKETLERE?
Sicil olmalı. Kurallar belirlensin. Özellikle de bu sat-yap düzeninde. İnsanlara üç boyutlu görsellerle hayal kurduruyorlar. İlanlar veriyorlar, ‘Bilmem ne şirketi güvencisiyle’ diye. Kim verdi o güvenceyi o şirkete. Kendisi diyor.
Faiz artışı yaralar mı?
YÜZDE?1’İN?ÜSTÜNDE?FAİZLE?ALINMAZ
Konut alıcıları için faiz, çok belirleyici. Yükselmesi, talepte mutlaka daralma yaratır. Faizler de kısa sürede düşmeyecek görünüyor. Faizler yüzde 1’in üzerine çıktığında gayrimenkul satın almak doğru değil. Konut bedelinin çok küçük kısmı için kredi alınabilir. Ama, yüzde 75 için bu faizle borçlanılmaz.
Artık sektörde de ciddi bir rekabet var. Eskiden 1 birimden elde edilen kârın karşılığı şimdi 300 birimde. Faiz karşısında talebin gerileyeceğini de düşünürsek geriye çözüm olarak arsa maliyetlerinin düşürülmesi kalıyor.
Üretici finansman yapmalı mı?
MÜDEBBİR OLMAK LAZIM
Biz de yapıyoruz. Ama, kredide süremiz maksimum 48 ay. Kredilendirme ciro içinde belli bir miktarı geçmemeli. 100 birim gücün varsa, 80’ini kullanırsan işi çevirecek gücü nereden bulacaksın? Hukukta ‘müdebbir tüccar’ tanımı vardır. Tedbirli tüccar anlamındadır. Diyelim, çıktınız hakimin karşısına, ‘Efendim ama mütekabiliyet çıkacaktı, ben de ona göre plan yaptım’ diyemezsiniz. Hakim, ‘Müdebbir olman lazım’ der.
Arz, talebin üstünde mi?
ÜLKEDE?12 MİLYON KONUT RİSK ALTINDA
Talebin ne olduğuna bağlı. Talep, insanların sadece başını sokacağı bir ev ihtiyacı ise evet. Deprem riskini göze alırsanız yaşanabilir standartlardaki konut talebinde rakam farklıdır. Geçende bir haber çıktı, ‘Türkiye’de 60 milyon deprem riskiyle yaşıyor’ diye. Bu, 12 milyon konut, risk altında demek. Yani, tüm binaların yüzde 80’i. Bölgesel olarak arz fazlası olabilir. Burada çözüm de ulaşımdır. Mesela Beylikdüzü’nde fazlalık vardı. Metrobüs oraya uzanınca talep erimeye başladı.
Fiyatlar şişti mi?
BATANLAR AŞIRI ARSA PAYI VERENDİR
Kâr marjının böyle düştüğü ve arsa maliyetinin böyle arttığı sektörde fiyatlar şişemez. Kainattaki kara miktarı değişmediğine göre, o zaman arsaları daha nitelikli hale getirmek gerek.
Arsada Fikirtepe’de yaşananları görüyoruz, ‘Yüzde 60 ile mal sahibiyle anlaştık’ diyorlar. Aşırı hayali rakamlar. Batan müteahhitler, aşırı arsa payı verenlerdir. Ayrıca ben, ‘Bu fiyata satacağım’ lafını saçma bulurum. Çünkü, fiyatı müşteri belirler. İktisatın kuralıdır bu.
Şehri yıkmak ve yeniden yapmak
MÜLK SAHİBİ İHTİYATLI OLSUN
Bir kere, yasal düzenlemelerin yapılması gerekiyor. Arsa sahipleri dönüşüm için ‘Elimize 20 yılda bir fırsat düştü. Ne kadar rant elde edebilirim’ diye düşünüyor. İşler de içinden çıkılmaz hale geriyor.
Ayrıca mülk sahipleri de ihtiyatlı olsunlar. Onlara vaat edilenlerin ne kadarı gerçekleşecek? Sözleşmede bazı ifade oyunları olabilir. Menfaatlerine zannettikleri aleyhlerine olabilir.
İstanbul silueti
YÜKSEK?KATLARLA?TARİHİ?KORUYORUZ
Sayın bakanın (Ertuğrul Günay’ın ‘yıkılamayacak yapı yoktur’ açıklaması) açıklaması üzerine söylemiyorum. Ama, dışarıda herkes ahkâm kesiyor. Biz her şeyde ‘ifrat ile tefrit’teyiz. Elbette ki, İstanbul’da tarihi yarımadayı , Boğaz’ı korumak gerekiyor. Çocukluğum da gençliğim de Eminönü’nde geçti. Salaş yapıların çevirdiği yerlerin içinde tahmin edemeyeceğiniz bir tarih yatar. Onların şehre kazandırılması gerekir. Ki, bu da şehri korumak anlamına gelir.
Yoksa yeni gelişen bölgelerde binaların katlarıyla uğraşmak hiç de akıllıca değil. Büyüyen bir nüfus var, nerede yatıracağız bunları? Buralara yüksek binaları yapamazsak, zaten oraları da koruyamayacağız.
YAŞAM
Benim mimarim
DÖNEMLERE?GÖRE...
Mimariyi dönemlerine göre değerlendirmek gerek. Selçuklu ve Osmanlı’nın bize bıraktığı her şey güzel. Kervensaraylar, camiler hepsi o günün şartlarına göre geliştirilmiş. Bugünün mimarisi de bugünün şartlarına göre geliştiriliyor.
Hayran olduğum mimar
YILDIZIM BARIŞMIYOR
Mimarlarla yıldızım çok barışık değil. Ben fonksiyon taraftarıyım. Onlar, belki de haklı olarak işin görsel tarafına kaptırıyorlar kendilerini. Bazen ipin ucu kaçıyor. Görsellikle fonksiyon arasında bir denge olmalı.
Biz Mall of İstanbul’da DDG ile çalışıyoruz. Baş mimari Roy Higgs ile çok iyi anlaşıyoruz. Sonradan öğrendim ki zaten onun da asıl mesleği endüstri mühendisliğiymiş.
Hayran olduğum yapı
AŞILAMAYAN…
Mimar Sinan’ın yapıları çağların ötesinde. Dudak uçuklatacak işler. Süleymaniye’deki akustiği bir şaheser. Ezan ve hutbeyi bir musiki gibi duyuyorsunuz. Hâlen aşılamamış. Bugün bazı AVM’lere gidiyorsunuz, kulağınızı tıkattıracak kadar gürültülü bir ortam oluyor.
Çocukluğum
OYUNA?VAKTİM YOKTU
‘Yaramazlık’ diyorsun ama o şımarıklıkları yapacak bir ortamımız yoktu. Sekiz yaşında, annemi köyde bırakıp babamın yanına İstanbul’a geldim. Babam çay ocağı işletiyor. Ben hem ona yardım ediyorum hem ders çalışıyorum. Oyun oynamaya vaktim yoktu. Bisiklete binmeyi bilmem mesela.
Çocuklarım
PEK VAKİT AYIRAMADIM
Gençlik döneminde pek vakit ayıramadık onlara. Büyük kızım (Neslihan Torun Kaya) ilkokuldayken öğretmeni, annesini çağırıp demiş ki, ‘Eşinizin işi ne?’, eşim, ‘Niye’ demiş. Demiş ki, ‘Neslihan camdan sarkarak babam, ne zaman gelecek’ diye söylüyor.
Şimdi onlarla daha çok beraberim. Mesleklerini kendi mizaçlarına göre seçmelerine de yardımcı oldum. Neslihan hukuk bitirdi. Küçük kızım (Zeynep Torun) Amerikan Dil Edebiyatı. Halkla ilişkilere ilgisi var. Şimdi bizim şirkette kurumsal ilişkilerde.
İlk param
OCAKTA SEKİZ YAŞINDA
Sekiz yaşlarındayım. Babam çay ocağı işletiyor. Çaylar markalı. Rum müşterilerimiz çok. Marka verirlerken bahşiş de veriyorlar; 25 kuruş filan. Cumartesi günleri, ‘Bu hafta ne kadar bahşiş toplamışım’ diye paralarımı sayardım.
Hobim
AYDA BİR FASIL
En keyif aldığım şeylerden biri, statüsü olmayan ilişkilerdir. Konuşurken kelime seçmediğiniz, tek yüzünüzün olduğu... Böyle bir arkadaş grubumuz var ailecek görüşürüz.
Bir de Klasik Türk Sanat Müziği’ni çok severim. Fasıl gecelerimiz vardır. Fehmi Koru (gazeteci-yazar) ayda bir kez düzenler. İşadamları, yazarlar, farklı kesimlerden insanlar gelir. Müdavimlerden birisi de Mehmet Barlas’tır. Geçen de Tarım Bakanı Mehdi Eker de katılmıştı.
Şiirden de talebelik dönemimden beri zevk alırım. Ezberimde Necip Fazıl Kısakürek, Ahmed Arif ve Ahmet Muhip Dranas’tan çok şiir vardır.
Dostum
MAKAMLA İLGİLİYMİŞ
Müfettişlik yaptığım dönemlerden çok insanla hukukum olmuştu. Ama, meslekten ayrılınca hepsi bitti. Çünkü, hepsi makamla ilgiliydi. Çocukluktan, okuldan, komşulardan herhangi bir menfaat bağı olmadan üretilen dostluklardır önemli ve baki olan.