EkonomiBüyümenin sınırları

Büyümenin sınırları

07.09.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:

Roma Kulübü, 1972 yılında yayımladığı bir raporla ‘ekonomik büyümenin sınırları’nı çizmişti. Rapora göre ekonomik büyümenin 21. yüzyıl içinde sınırına dayanacağı sonucuna varılmıştı. ‘Büyümenin Sınırları’ adlı rapor ekonomide bir model değişikliğini öngörüyordu. Bu görüş bugün ‘yeşil ekonomi’ tezi ile ifade ediliyor. Amaç ise refahı artırırken çevreyi de korumak. Bu yeni modelde, ürünler ve materyaller sürekli kullanımda olacak; ortaya çıkacak tüm atıklar geri dönüştürülerek başka üretim süreçlerinin hammaddesi olarak yeniden değerlendirilecek.

Büyümenin sınırları

 

Roma Kulübü 53 yıllık bir ‘düşünce’ kuruluşudur. İtalyan işadamı Aurelio Peccei önderliğinde kurulan bu dernek üye sayısını 100 ile sınırlandırmıştır. Bu insanlar biraraya gelip, ‘insanlığın içine düştüğü mevcut ve gelecekteki durumu’ tartışırlar.

Haberin Devamı

Biraz gizemli havası olduğu için kimi ‘illuminati’ der, kimi ‘budizmi yaymaya çalışmakla’ itham eder, kimileri için ise ‘görünmeyen üniversite’dir. Öyle ya da böyle, Roma Kulübü, 1972 yılında çok ses getiren ve şok yaratan bir rapor yayımladı. Rapor bugün de tazeliğini koruyor.

‘Büyümenin Sınırları’ başlıklı bu raporda, dünya nüfusunda, sanayileşmede, çevre kirlenmesinde, gıda üretiminde ve doğal kaynakların tüketilmesinde o tarihteki mevcut büyüme eğilimi sürecek olursa, gezegenimizde ekonomik büyümenin 21. yüzyıl içinde sınırına dayanacağı sonucuna varılmıştı. Hazırlayanlar arasında dünyanın önde gelen üniversitelerinden biri olan Massachusetts Institute of Technology’den (MIT) araştırmacıların olduğu ve 4 yılda hazırlanan bu raporda yer alan kapsamlı bilgisayar simülasyonları bu öngörüleri destekleyen sonuçlar veriyorlardı.

Haberin Devamı

Büyük tepki oldu

Rapor yayınlandığında çok tepki geldi. Çok eleştirildi. Ama son 10 yılda bu rapordaki görüşler daha fazla destek bulmaya başladı. Bu raporun devamı niteliğinde yayınlar 1992 ve 2004’te de çıktı. Hatta 2012’de raporun yazarlarından Jorgen Randers, ‘252: Gelecek 40 yılın küresel tahmini’ başlıklı bir kitap yayınladı ve daha da karamsar bir tablo ortaya çıkarttı.

Rapora göre eğer kaynak tüketiminde belirgin değişme olmazsa gelecekte karşımıza çıkacak en olası tablo, hem nüfusta hem de sinai kapasitede ani ve kontrol edilmeyen bir düşüş yaşanması olacak. Eğer nüfus, sanayileşme, kirlilik, gıda üretimi ve kaynak tüketiminde mevcut büyüme trendleri değişmeden devam ederse yeryüzündeki büyümenin sınırına 100 yıl içinde ulaşılacak.

Bu sürdürülebilir olmayan büyüme trendlerini değiştirmek ve sürdürülebilir olan ekonomik istikrarı ve ekolojik durumu oluşturmak mümkündür. Yani ekonomistlerin deyişiyle yeni bir ‘denge hali’ oluşturulabilir. Yeryüzündeki herkesin temel maddi ihtiyaçlarının karşılanabildiği ve her bireyin insani potansiyelini gerçekleştirmesi için eşit fırsatların verildiği bir küresel denge tasarlanabilir.

Kaynak tüketimi

Rapora göre eğer bu yol seçilecekse bir an önce harekete geçilmeli ki başarı şansı yüksek olsun. Bu uyarılar yapıldığında yıl 1972’ydi. O zaman sözü edilen 100 yılın dolmasına ise bugün itibariyle 50 yıl kaldı.

Haberin Devamı

Uyarıdan sonraki ilk 50 yıl önce batı ülkeleri ve daha sonra Çin gibi ‘Asya kaplanları’nın önderliğindeki soluksuz bir sanayi hamlesi, devasa bir kaynak tüketimi ve buna eşlik eden inanılmaz bir sera gazı yayılımı ile geçti.

‘Büyümenin Sınırları’ ekonomide bir model değişikliğini öngörüyordu. Bu görüş bugün kendisini ‘yeşil ekonomi’ tezi ile ifade ediyor. Yeşil ekonomiye geçişteki amaç bir yandan refahı artırmak ve refah artışının herkesi kapsamasını sağlamak, diğer taraftan küresel ısınma ve iklim değişikliği gibi insan eliyle yaratılan ve dünyayı tehdit eden süreci tersine çevirebilmek. Bunun için yıllarca doğrusal bir modelde işleyen dünya ekonomisini ‘döngüsel’ modele dönüştürmek gerekiyor.

Yüzyıllar boyunca üretim için gerekli hammadde ve kaynaklar doğadan alındı, tüketildi, ortaya çıkan atıklar ise tekrar doğaya salındı. Çöp ve kirliliğin olmadığı yeni modelde ise ürünler ve materyaller sürekli kullanımda olacak; tüketimin ardından çıkan tüm atıklar geri dönüştürülerek, başka üretim süreçlerinin hammaddesi olarak değerlendirilecek.

Haberin Devamı

Rapordaki ‘100 yıl’ herkesin kabul ettiği mutlak ve hassas ölçümlerle bulunmuş bir değer olmayabilir. Onun için raporun  bulgularına odaklanmak ama 100’e pek takılmamak gerekir. Önemli olan ciddi bir durum ile karşı karşıya bulunduğumuz ve çözüm için kısıtlı bir zamana sahip olduğumuzdur.