EkonomiBoyner: İşsizlikle ilgili geliştirilen öneriler iktisadi temellere dayanmalı

Boyner: İşsizlikle ilgili geliştirilen öneriler iktisadi temellere dayanmalı

02.06.2010 - 18:17 | Son Güncellenme:

.

Boyner: İşsizlikle ilgili geliştirilen öneriler iktisadi temellere dayanmalı

Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği(TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner bir süredir kamuoyunda işsizlikle mücadele ile ilgili olarak çeşitli öneriler geliştirildiğini belirterek, geliştirilen önerilerin iktisadi temellere dayanmasına çok dikkat edilmesi gerektiğini vurguladı. TÜSİAD olarak, kayıtlı istihdamın yaklaşık yarısını gerçekleştirdiklerini ve bundan gurur duyduklarını ifade eden Boyner, TÜSİAD üyelerinin krizin dip dönemi olan 2009’un 1. Çeyreğinden bu yana 350 bin yeni istihdam yarattığını vurguladı. Yatırım ortamı ve dış konjonktür el verdikçe bu iyileşmenin süreceğini vurguladı. Kalıcı istihdam yaratmanın maalesef kısa yolunun kestirme yolunun bulunmadığını dile getiren Boyner, “Ne kendimiz aldatalım ne de vatandaşlarımızı aldatalım. Yarattığımız istihdamın artık yapısallık arz eden stok işsizliğe faydası yok. Çünkü Türkiye’nin genç nüfusu ile birlikte her yıl iş talebi rakamları büyüyor. Bu rakamlarla birlikte yapısal işsizliğe çare üretemiyoruz” dedi.
TÜSİAD ve Sektörel Dernekler Federasyonu (SEDEFED), bugün Denizli’de “Türkiye Sanayisine Sektörel Bakış: Tekstil Sanayii” başlıklı bir konferans düzenledi. Konferansta konuşan TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner bir süredir kamuoyunda işsizlikle mücadele ile ilgili olarak çeşitli öneriler geliştirildiğini belirten Boyner, geliştirilen önerilerin iktisadi temellere dayanmasına çok dikkat edilmesi gerektiğini vurguladı. TÜSİAD olarak, kayıtlı istihdamın yaklaşık yarısını gerçekleştirdiklerini ve bundan gurur duyduklarını ifade eden Boyner şu açıklamalarda bulundu:
“Krizin dip dönemi olan 2009’un 1. Çeyreğinden bu yana TÜSİAD üyeleri 350 bin yeni istihdam yarattı. Yatırım ortamı ve dış konjonktür el verdikçe bu iyileşme sürecektir. Kalıcı istihdam yaratmanın maalesef kısa yolu, kestirme yolu yoktur. Ne kendimiz aldatalım ne de vatandaşlarımızı aldatalım. Yarattığımız istihdamın artık yapısallık arz eden stok işsizliğe faydası yok. Çünkü Türkiye’nin genç nüfusu ile birlikte her yıl iş talebi rakamları büyüyor. Bu rakamlarla birlikte yapısal işsizliğe çare üretemiyoruz. Bu tür işsizliğe, yapısal önlemler gerekiyor. Bu yöntemleri de birlikte devlet ile çalışmaya ve üzerimize düşeni yapmaya hazırız. Bu iki konuyu bir birine karıştırmamak gerekiyor.”

Haberin Devamı

“İSTİHDAM PAKETİ OLGUSU BİLE OLUMLU BİR GELİŞME”
Yapısal işsizliğin çareleri iş dünyası ve devletin üzerinde birlikte çalışacağı güvenceli esneklik, aktif iş gücü politikaları; vasıf uyumsuzluğunu giderecek eğitim ve iş dünyası işbirliği gibi sosyal politikalardan geçtiğini kaydeden Boyner, Temmuz ayında açıklanması beklenen ulusal istihdam paketi olgusunun bile olumlu bir gelişme olduğunu belirtti. Boyner, bu pakete katkı verebilmeyi ve işsizlik sorununa çözüm üretebilmeyi ümit ettiklerini söyledi.
Dünyadaki düzelme sürecinin yavaş ilerlemekte ve küresel ekonomik faaliyetin halen kriz öncesi seviyelerin altında seyrettiğini vurgulayan Boyner, küresel ekonomiye yönelik verilerin 2009’un ikinci yarısı itibariyle düzelmenin başladığını gösterse de, bu düzelmenin 2010 yılında hangi ölçüde sürdürülebileceğinin halen netleşmiş olmadığını kaydetti. Bu nedenle, küresel krizle mücadelede ülkelerarası koordinasyonu sağlamak konusunda çok başarılı bir sınav vermiş olan G20 gibi platformların daha da güçlenmesi ileride benzer krizlerin yeniden yaşanmaması için büyük önem teşkil ettiğini bildiren Boyner, “Önümüzdeki dönemde görünüyor ki, dünya ekonomisi büyümesi ağırlıklı bizim gibi gelişen ülkeler kaynaklı olacaktır. Türkiye ve diğer gelişmekte olan ülkelerin de, bu platformda daha etkin roller üstlenmesi, küresel koordinasyon ve işbirliğinin sürdürülebilirliğine olumlu katkı yapacaktır. Önümüzdeki en önemli risk krizden çıkışta, ülkeler arası koordinasyonun arzu edilen düzeyde sağlanamamasıdır. Bu durum maalesef yeni bir dalgalanmaya neden olabilecek kadar önemli bir risktir” dedi.

Haberin Devamı

“KÜRESEL FİNANSAL İSTİKRAR HALEN KIRILGAN BİR SÜREÇTE”
Olağanüstü geniş çapta alınan ekonomik önlemlerden çıkışın zamanlaması, küresel toparlanmanın sürdürülebilirliği açısından kritik öneme sahip olduğunu vurgulayan Boyner, halen uygulanmakta olan genişlemeci ekonomi politikalarının zamanından önce terk edilmesinin, küresel ekonomiyi yeniden durgunluğa sürükleyebilecek muhtemel bir risk olarak belirdiğinin altını çizdi. Öte yandan, dünya katma değerinin nerdeyse yüzde 10’una yakın bir değere ulaşmış olan bu destek paketlerinin gereğinden fazla devam ettirilmesinin, enflasyon ve kamu finansman sorunlarının sürdürülebilirliğine ilişkin endişeleri arttırdığına işaret eden Boyner, halihazırda yüksek bütçe açıkları ve düşük büyüme performansı ile karşı karşıya kalmış olan Avrupa ülkelerinin durumunun, ekonomik toparlanmanın önünde ciddi risklerin var olduğuna ve küresel finansal istikrar açısından halen kırılgan bir süreçten geçildiğini teyit eder nitelikte olduğuna dikkat çekti.

Haberin Devamı

“BÖLGESEL KALKINMA VE KOBİ DİNAMİĞİNE ÖZEL ÖNEM ATFEDİYORUZ”
TÜSİAD olarak, bu dönemde Türkiye’nin sürdürülebilir büyümeye geçiş döneminde bölgesel kalkınma ve KOBİ dinamiğine özel bir önem atfettiklerini ifade eden Boyner, KOBİ’lerin Türkiye’nin istihdamının çok önemli bir kısmını ürettiğini bildirdi. KOBİ’lerin yüksek teknolojik, yüksek katma değer üreten bir yapıya ulaşmaları ve dolayısıyla sürdürülebilir büyümeye katkıları açısından bugüne kadar uygulanan destekleme politikalarının daha rasyonel hal getirilmesinin çok önemli olduğuna işaret eden Boyner, “Bunun yanı sıra Türkiye’deki bölgesel kalkınmışlık farklarının giderilmesi ve bölgesel fırsatlar üzerine bir üretim ve hizmet modeli oluşturulmasında kalkınma ajanslarına çok büyük görev düşüyor. Denizli-Muğla-Aydın bölgesinin de bir kalkınma ajansı mevcut. Genelde kalkınma ajanslarında iş dünyasının temsili henüz arzu edilen boyutta değil. Sayın Bakanın huzurunda bu konuya da değinmeden geçemeyeceğim. Sektör/bölge spesifik ekonomik politikalar ve projeler oluştururken, sonuç odaklı çalışan bir yapının kalkınma ajanslarının başarısı için elzem olduğunun bir kez daha altını çizmek istiyorum” dedi.

Haberin Devamı

“YAPISAL MİKRO HEDEFLER HIZLA HAYATA GEÇİRİLMELİ”
Konuşmasında küresel kriz sonrası yaşanan gelişmelere ve Türkiye ekonomisine değinen Boyner, her ne kadar büyümeye yönelik veriler olumlu gözükse de, bu olumlu havanın istihdam piyasasında maalesef henüz arzu edilen seviyede olmadığını vurguladı. Nitekim, krizle birlikte istihdam piyasasının ağır yara almış ve işsizlik oranının 2009 yılı Şubat ayında yüzde 16.1 ile en üst seviyesine ulaştığını dile getiren Boyner, “Takip eden dönemde ekonomideki toparlanma ile birlikte istihdam piyasası bir nebze rahatlamış, işsizlik oranı da 2010 yılı Şubat ayı itibariyle yüzde 14.4’e gerilemiştir. Ancak halihazırda yüksek seyreden işsizlik oranını düşürmek ve uzun vadede toplam faktör verimliliğini arttırmayı hedefleyen yapısal mikro reformların hızla hayata geçirilmesi gerekmektedir” dedi.

Haberin Devamı

“AB ÜLKELERİNDEKİ GELİŞMELER, DIŞ TALEBİN BÜYÜMEYE OLAN KATKISINI OLUMSUZ ETKİLEYECEK”
Elde edilen olumlu havanın mutlaka daha ileri kurumsallaşmaya doğru ilerleyen, G20 düzeyinde bir eşgüdüm ile perçinlendiğini aktaran Boyner, “Türkiye, bu aşamada G20 içinde önemli tecrübeye sahip bir ülkedir ve bu yöndeki iş dünyası görüşlerini, TÜSİAD olarak G20 iş zirvelerinde sunmaya hazırlandığımızı da belirtmek isterim. Gelişen piyasa ekonomilerin yeni bir daralmaya tahammülü yoktur ve bu alanda sesimizi yükseltmek durumundayız. Küresel kriz Türkiye ekonomisini, dış ticaret hacmindeki azalma nedeniyle ticaret kanalıyla, tüketici ve reel sektör güvenindeki azalma nedeniyle iç talepteki daralmayla ve küresel likidite koşullarındaki bozulma nedeniyle banka dışı reel kesimin dış finansman sağlamada yaşadığı zorluklar kanalıyla etkilemiştir. Son dönemde Avrupa’da yaşanan mali sorunlar ve söz konusu ülkelerin büyüme beklentilerinin çok da güçlü olmaması, euroda değer kaybı yaşanmasına neden olmuştur. En büyük ihracat pazarımız olan AB ülkelerinde yaşanan bu gelişmeler, önümüzdeki dönemde dış talebin büyümeye olan katkısını olumsuz yönde etkileyecektir” şeklinde konuştu.

“KRİZ VE EKONOMİK İSTİKRARSIZLIK MİKRO REFORMLARA EĞİLİNMESİNİ ENGELLEDİ”
Boyner, gerek içinde bulununulan kriz, gerekse Türkiye’nin son 20 yılında ortaya çıkmış ekonomik istikrarsızlıkların, sanayinin inovasyon kapasitesi ve verimlilik tabanlı büyümeye geçişte gerekli olacak mikro reformlar konusuna sağlıklı ve derinlemesine bir şekilde eğilinmesini engellediğini vurguladı. Boyner sözlerini şöyle sürdürdü:
“Krizler ilgiyi sürekli makro uyum programlarına yöneltmiş ve sanayi stratejisi olgusu, ya klasik bir teşvik politikası ya da bölgesel kalkınma olgusu olmanın ötesine geçememiştir. Oysa daha önceki tespitlerimizde de paylaştığımız üzere, makroekonomik politikalardaki başarı, büyümenin gerekli bir koşuludur, ancak asla tek başına yeterli değildir. Bunu 2008 yılında başlayarak ülkemizi de etkisine alan kriz ile daha da net bir şekilde gördük. Orta ve uzun vadede Türkiye ekonomisinin arzu edilen seviyelerde büyümesi için, ileri teknoloji kullanan ve üreten sektörlerin geliştirilmesine, kısa vadeli sermaye girişlerinden çok, iç tasarrufa dayalı büyüme modeline geçilmesine ve özel sektör yatırımlarını teşvik eden adımların atılmasına bağlı olduğunu, bugün burada, bir kez daha vurgulamak isterim.”

“SORUMLULAR ULUSLARARASI HUKUKA HESAP VERMEK ZORUNDA”
Boyner konuşmasında yeni bir haftaya başlarken herkesi derin üzüntüye boğan iki olaya da değindi. Gazze halkına insani yardım amacıyla yola çıkan bir yardım konvoyuna İsrail ordusunun uluslararası sulardaki kanlı askeri müdahalesinin öncelikle bir insanlık trajedisi olduğunu söyleyen Boyner, sivil bir inisiyatife karşı askeri güç kullanımını hiç bir gerekçe ile açıklamaya çalışmanın mümkün olmadığını dile getirdi. Boyner, sorumlularun uluslararası hukuka hesap vermek zorunda olduğunu vurguladı.

“BİRLEŞMİŞ MİLLETLER KINAMA KARARININ ARKASINDA DURMASI ÖNEMLİ”
Başbakan Erdoğan’ın dün yaptığı konuşmada son derecede yerinde ifade ettiği gibi, bundan sonraki süreçte önemli olanın Birleşmiş Milletler’in kınama kararının arkasında durması ve uluslararası hukuk kanalları yoluyla konunun üzerine sonuna kadar gidilmesi olduğunu belirten Boyner, “Akdeniz’deki bu trajik olay, bölge barışı için uluslararası arenada kolektif bir tutum ve anlayışın gereğini bir kez daha ortaya koymuştur. Ancak şunun da altını çizmek isteriz ki, Türkiye demokratikleşmesini derinleştirdiği ölçüde; uluslararası ilişkilerde insani dayanışmayı, hukuka bağlılığını, insan haklarına verdiği önemi ve değeri ortaya koydukça etkili olacaktır. Türkiye’nin bu dönemde ve önümüzdeki dönemde en büyük ’yumuşak gücü’ demokratikleşmesidir; öyle kalmalıdır” dedi.

“DEMOKRATİK DEĞERLERİMİZLE ZENGİNLEŞİYOR, GÜÇLENİYORUZ”
Bugün komşu ülkelerin çoğunun ticaret yollarının Türkiye üzerinden geçtiğini vurgulayan Boyner, birçok yerde 3’üncü bir ülkeye, pazara erişmek, hatta diyalog kurmak için, bölgedeki kültürel, ticari, tarihi birikimin kullanıldığının altını çizdi. Türkiye’nin lojistik konumunun hem komşulara, hem AB’ye fırsatlar sunduğuna dikkat çeken Boyner, enerji yollarının güvenliği için kritik bir konumda olduklarını vurguladı. Boyner, “Dünyanın en değerli gayrimenkullerinden birinde yaşıyoruz” diyen Boyner ama kuzeyimizdeki, doğumuzdaki ve güneyimizdeki tüm ülkelerin en demokratiği biziz. Bizim gücümüz ve değerimiz işte bu. Demokrasimizle, demokratik değerlerimizle zenginleşiyor, güçleniyoruz. Ve bu yolda devam etmek zorundayız” diye konuştu.

“YENİDEN CANIMIZ YANDI”
“Hafta başında İskenderun’a düzenlenen terör saldırısı ile birlikte, yeniden canımız yandı” diyen Boyner, yeniden gençlerin yitirildiğini, yeniden ağlayan annelerin, acılı ailelerin görüldüğünü vurguladı. Boyner, “Yeniden düşündük ve yeniden sorduk: Ne zaman sona erecek? Sorun bütünlüklü bir çaba gösterilmeden sona ermeyecek gibi gözüküyor. Terörü lanetlemek sınırlı bir tutum, gerekli ancak yeterli değildir. Var gücümüzle, toplumsal huzuru bozmaya yönelmiş bu şiddet tercihini bertaraf etmek üzere sosyal, siyasi ve ekonomik reformlara destek vermek durumundayız, kapasitelerimizi birleştirmeliyiz. Hem terörün temeline yerleşmiş olan ekonomik, sosyal ve kültürel arızaların tamirinde, hem de devletin, güvenlik güçlerinin şiddete karşı verdiği mücadeleye aynı anda ve aynı derecede desteği sürdürmeye devam etmemiz gerekiyor” diye konuştu.

“TEKSTİL SEKTÖRÜ ÇİN’DEN SONRA AB’NİN İKİNCİ BÜYÜK TEDARİKÇİSİ”
Boyner, tekstil sektörüne yönelik değerlendirmelerde de bulundu. Türk tekstil sektörü, imalat sanayi üretiminde ve ihracatta, Türkiye’nin itici güçlerinden biri olduğunu vurgulayan Boyner, konuyla ilgili şu açıklamalarda bulundu:
“Sektör, Çin’den sonra AB’nin ikinci büyük tedarikçisidir. Gerek iplikte kullanılan teknoloji, gerekse de kaliteli hammadde ve girdi sağlayabilir olması gibi özellikleriyle Türkiye için katma değer yaratan önemli bir sektördür. Ancak, küresel rekabet hızla artıyor. Enerji fiyatları ve işçilik maliyetinin Türkiye’nin rakiplerine kıyasla görece yüksek. AR-GE ve markalaşmada hala arzu edilen seviyelere ulaşamadık. Kayıtdışılık halen yüksek boyutlarda seyrediyor. Bunlar sektörün aleyhine işleyen unsurlar olarak ön plana çıkıyor. Bütün bu arka plana rağmen, tekstil sektörünün yeni dönemde de, verimlilik, kalite ve markalaşma anlayışlarını öne çıkartarak, sanayinin gelişmesinde önemli bir rol oynayacağına şüphemiz yok. Türkiye tekstilde rekabet gücünü sürdürmelidir. Bu yöndeki çabalarımızı kararlılıkla sürdürmeye devam edeceğiz.”