04.12.2024 - 18:51 | Son Güncellenme:
İSTANBUL (AA)
Kurum, Türkiye'nin gençlerine ilham vermek ve onların geleceğe iz bırakacak adımlarını desteklemek amacıyla düzenlenen "Halkbank Gençİz Zirvesi"nde yaptığı konuşmada, sürdürülebilirliği; doğanın dengesini korumak, bozmamak, doğayla, çevreyle uyumlu bir yaşam sürmek olarak tarif ettiğini söyledi.
Sürdürülebilirliğin aynı zamanda üretir ve tüketirken gelecek nesilleri düşünmek olduğunu aktaran Kurum, "Sanayi devriminden sonra her şey değişti. İnsanın doğayla uyumu bozuldu. Şehirlerin nüfusu arttı. Altyapı kanalizasyon hizmetleri temel bir ihtiyaç haline geldi. Doğaya öğütebileceğinden çok daha fazla atığı bırakmaya başladık." diye konuştu.
Kurum, dünyanın kirlendiğini, iklimin değiştiğini ve türlerin yok olduğunu belirterek, BM İklim Raporu'na göre, 100 yıl içinde deniz seviyesinin 1 metre yükseleceğini, denizlerin 100 metre daha karaya doğru ilerleyeceğini, İstanbul'un adalara bölüneceğini ve İzmir'in bir kısmının sular altında kalacağını dile getirdi.
"Kredi kartınız doğada 1000 yıldan fazla kalıyor"
Bebekken kullanılan emziklerin insanlardan 6 kat daha uzun ömürlü olduğu bir dünyada yaşandığının altını çizen Kurum, şöyle devam etti:
"Kredi kartınız doğada 1000 yıldan fazla kalıyor. Bugün atıklarımızın ömürleri, ömrümüzün yüz katına ulaştı. Mesela bizler günlük ortalama 7 bin litre su tüketiyoruz. Bir yumurtanın üretimi için yaklaşık 200 litre, bir hamburger için 2 bin 500 litre, kot pantolon için 10 bin litre... Bugün küresel ısınmayı 1,5 derecede tutmaya çalışıyoruz. Dünyayı bir insan gibi düşünürsek ateşinin 38 derecenin üstüne çıkmasına engel olmaya çalışıyoruz. Ekosistemler bozulmasın, biyolojik çeşitlilik yok olmasın, topraklarımız kaybolmasın, doğal kaynaklarımız korunabilsin diye bu ısınmayı durdurmalıyız. İşte bu noktada ihtiyacımız olan şey sürdürülebilirliktir."
"Ormanlar yok oluyor, su kaynakları tükeniyor''
Kurum, 1992'de Rio Dünya Zirvesi yapıldığını ve BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'nin hazırlandığını hatırlatarak, artık dünyanın, sürdürülebilirliği, ekonomik ve sosyal kalkınmanın ayrılmaz bir parçası olarak görmeye başladığını dile getirdi.
Dünyanın bir kriz yaşadığının ve mikroplastiklerin buzulların içine kadar girdiğinin altını çizen Kurum, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Ormanlar yok oluyor, su kaynakları tükeniyor. 'Bu enkazı birlikte kaldıralım.' anlayışıyla Paris İklim Anlaşması imzalandı. BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri belirlendi. Sürdürülebilir kalkınma, bu mücadelenin anahtar kavramı oldu. İnsan yaradılışı itibarıyla dünyaya bir iz, bir eser bırakmak ister. Örneğin Mısırlılar dünyaya miras olarak piramitleri bıraktı. Komagene Krallığı, Adıyaman'a Nemrut'u bıraktı. Ecdadımız kaleler, su yolları, kemerler, muhteşem camiler, medreseler, külliyeler, hanlar, hamamlar, kütüphaneler bıraktı. Ancak modern insanın maalesef dünyaya bıraktığı en büyük eseri hiç şüphesiz plastik olacaktır."
"Tüketim kültürünün zihniyetini temelden eleştiriye tabi tutmalısınız"
Bakan Kurum, Pasifik Okyanusu'nda 80 milyon tonluk bir mikroplastik adası oluştuğunu vurgulayarak, gelecek nesillere plastikle kaplı bir dünyayı miras bırakmak istemediklerini aktardı.
Daha yaşanabilir bir dünya bırakmak için çevreyi korumanın bir tercih değil, zorunluluk olduğunu hatırlattıklarını belirten Kurum, "Öncelikle doğanın insanın kölesi olmadığının, basit bir ham madde olmadığının farkında olmalıyız. Bizler doğayı insanın kölesi değil, insanı doğanın bir parçası olarak gören bir medeniyetin mensuplarıyız. Bizim medeniyetimizde insan, doğaya rakip değil dosttur. Bu dostluk öyle alelade bir dostluk değildir. Bu dostluk bazen Aşık Veysel'in 'Benim sadık yarim kara topraktır.' sözüyle ruh bulmuştur, bazen de Yunus'un dilinden 'Yaratılanı severiz Yaradan'dan ötürü' sözüyle kıtalar dolaşmıştır." değerlendirmesinde bulundu.
Kurum, Türk milletinin çok asil bir mirasa sahip olduğunu, bu mirası gençlerin koruyacağını söyledi.
Hazreti Mevlana'nın, "Her şey birbirine bağlı, hepimiz bir zincirin halkalarıyız." sözünü hatırlatan Kurum, şöyle devam etti:
"750 yıl öncesinden bizlere ekolojik döngüyü tarif ediyor. Siz değerli gençler için doğaya saygı, popüler bir akım ya da geçici bir trend değil, tek kelime ile öze dönüşün simgesi olmalıdır. Tüketim kültürünün zihniyetini temelden eleştiriye tabi tutmalısınız. Bizim tüketim sınırımızı kredi kartımızın limiti değil, doğaya olan sorumluluğumuz belirlemelidir. Tek kullanımlık ürünlerden kaçınmamız, geri dönüştürülebilecek her materyalin çöp değil bir enerji kaynağı olduğunu görmemiz gerekiyor. Bu farkındalığı oluşturmak mecburiyetindeyiz."
"800 bin gencimize ve 118 bin 500 öğretmenimize eğitim verdik"
Kurum, Bakanlık olarak aynı bilinç ve farkındalıkla hareket ettiklerini, İklim Elçileri ile 208 üniversitede birlikte çalıştıklarını ve bu elçilerin iklim değişikliği politikalarına katkı sunduğunu söyledi.
Sıfır Atık Hareketi'nin tüm hızıyla devam ettiğini aktaran Kurum, sözlerini şöyle sürdürdü:
"800 bin gencimize ve 118 bin 500 öğretmenimize eğitim verdik. Asrın felaketinden etkilenen şehirlerimizde; yeni yaşam alanlarımızı sürdürülebilirliği merkeze alarak inşa ediyoruz. Şimdiye kadar 155 bin 124 yeni yuvamızı sıfır atık uyumlu, enerji verimli ve iklim dostu malzemelerle tamamladık. Köylerde, 2 bin 952 şantiyede çalışıyoruz. 160 bin işçi kardeşimizle çalışıyoruz. Yıl sonuna kadar 200 bin konutu teslim edeceğiz. 2025 sonunda evine kavuşmayan afetzede kalmayacak. Sizlerin yeşiller içerisinde vakit geçirmesi için toplam büyüklüğü 77 milyon metrekare olan 522 millet bahçesi yapıyoruz. 278 millet bahçemizin yapımını tamamladık. 244 bahçemizin çalışmaları ise devam ediyor. 3 bin kilometre bisiklet yolu hedefimizde hız kesmiyoruz. 2 bin kilometrelik bisiklet yolumuzu tamamladık, sizlerin hizmetine sunduk."
"Yeşil alan sayımızı artıracağız"
Kurum, İklim Kanunu çıkaracaklarını ve hukuki zemini güçlendireceklerini dile getirerek, 2053'e kadar enerji sektöründe birincil enerjide yenilenebilir enerjinin payını yüzde 50'ye, nükleer enerjinin payını ise yüzde 29'a çıkarmayı planladıklarını kaydetti.
Böylece kullanılacak enerjinin yaklaşık yüzde 80'ini karbonsuz hale getireceklerini anlatan Kurum, "Sanayi sektöründe 2053'e kadar çimentoda yüzde 93, demir-çelikte yüzde 99, alüminyumda yüzde 75 emisyon azaltımı sağlamayı öngörüyoruz. Yeşil alan sayımızı artıracağız, korunan alan miktarımızı daha da artıracağız." dedi.
"Biz bu iklim ve çevre yükünü ya bölüşeceğiz tok olacağız ya da bölüneceğiz ve yok olacağız." diyen Kurum, şöyle konuştu:
"Dünya karbon emisyonlarına sadece yüzde 1 oranında katkıda bulunuyoruz, sera gazlarının üretiminde tertemiz bir sicilimiz var. Bizim tarihimizde ne insana ne de doğaya karşı sömürgecilik yok. Bizler bu toprakları her zaman koruduk. Kirli bir sicilimiz olmadığı için de göğsümüzü gere gere hakkı ve hakikati her platformda haykırıyoruz. Daha geçen ay Bakü'deki COP29'da finans ve iklim adaleti arasındaki çarpık ilişkiyi yeniden yüksek sesle dillendiren biz olduk. İklim kriziyle küresel olarak mücadele edilecekse bunun ilk koşulunun finansal sistemden geçtiğini net olarak gösterdik. Zihniyet dönüşümü çağrımızı da daha adil bir dünya çağrımızı da güçlendirmek istiyoruz."
"Sadece bugünü değil, geleceğimizi de kurtaracağız"
Bakan Kurum, bunun için de 2026'da yapılacak COP31'in başkanlığına talip olduklarını aktararak, bu hedefin, ülke adına gurur verici olduğunu ve bu hedefe ulaşmak için hep birlikte çalışacaklarını ifade etti.
Gençlere seslenen Kurum, sözlerini şöyle tamamladı:
"Gençler, sizler iklim kriziyle mücadelenin figüranı değil başrolleri olarak kritik bir öneme sahipsiniz. Bizler gençlerimize güveniyoruz. İnanıyorum ki siz gençler dünyanın tüm gençlerine örnek olacak muhteşem projeler geliştireceksiniz. Tüketim alışkanlıklarınızı bugünden değiştirerek çocuklarınıza güvenli bir dünya bırakacaksınız. Şu hakikati asla unutmayacaksınız, doğada hiçbir şey kendisi için yaşamaz. Nehirler kendi suyunu içemez. Ağaçlar kendi meyvelerini yiyemez. Güneş kendisi için ısıtmaz. Ay kendisi için parlamaz. Çiçekler kendileri için kokmaz. Toprak kendisi için doğurmaz. Rüzgar kendisi için esmez. Çünkü doğanın anayasasında ilk madde şudur; her şey birbiri için yaşar. İşte bizler de sadece kendimiz için değil hepimiz için, sadece kendi ülkemiz için değil tüm insanlık için çalışacağız. İnanıyorum ki bu güç birliğiyle sadece bugünü değil, geleceğimizi de kurtaracağız."